Öcalan'ı alkışlamaya hazır mısınız?

“Kimleri çağırıp çağırmayacağımızı MHP’ye mi soracağız? Anadolu’da, ’misafir ev sahibinin kuzusudur’ sözü vardır. Seni ev sahibi davet ediyor, sen de kuzu kuzu gelirsin, orada oturursun. Ne ikram edilirse yersin, içersin, teşekkür eder, ayrılırsın. Ama bunlarda Anadolu kültürü de yok.”
Tayyip Erdoğan böyle buyurmuş!..
Doğru!.
Sayın Erdoğan;
parasıyla kiraladığın yerlere istediğini davet et. AKP Genel Merkezi’ne de öyle, subayevlerinde ve Türkiye’nin bilumum yerlerindeki şahsi ikametgahlarına da canın kimi çekiyorsa çağır ve de ağırla..
Ammaaa...
Bize, bu coğrafyanın 6 bin yıllık sahibi Türklere, kültürünü öğretecek en son kişi bile sen değilsin.
Bu vatanın sahibi Türklerdir. Her milimetresinden de biz sorumluyuz. Türklerin kültüründe; ırz düşmanlarının, vatan hainlerinin ve vatana millete musallat olanların yeri bellidir. Nasıl muamele görecekleri de şanlı tarihimizde yazar. Yani, örnekleri pek boldur. Danışmanlarından bir rica et; atam Bilge Kağan düşmana nasıl muamele edileceği konusunda ne buyurmuş, Köktürk Yazıtları ne diyor, özetini hiç olmazsa önüne koyuversinler. İşine gelirse istifade edersin ama pek ummuyorum.
Hatırlatayım;
Anadolu’da “derin” bir söz daha var:
“Misafir umduğunu değil bulduğunu yer”...

***

Tayyip Erdoğan, “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları ile AKP kongresinde baş tacı edilen çapulcu başı Barzani ile ilgili tartışmaları sağa sola tehdit sallayarak kapatmaya çalışıyor. Fakat, burada dikkatlerden kaçırılmaması gereken çok önemli bir durum var. Kısa zaman dilimi içerisinde Oslo’dan başlayarak İmralı’ya kadar geliştirilen süreçte Öcalan’ı “cici” ettiler. Bunun bir sonraki hamlesinde aynen Leyla Zana olayında alt yapısını hazırladıkları gibi, terörist başını da barış güvercini yapacaklar.
Genel affın, Öcalan’ın ev hapsine çıkarılmasının psikolojik alt yapısını zaten hazırlamışlardı. Barzani’yi de alkışlatarak çok büyük bir alt yapı çalışmasını da tamam ettiler. Bir sonraki fırsatta Öcalan’ı da alkışlatırlarsa hiç şaşırmayın.

“Yok canım, o kadar da değil” demeyin.
Hep böyle diye diye, bugünlere gelmedik mi?..

***

Sözde demokrasi kahramanı Tayyip Erdoğan, milletin temsil edildiği TBMM’ye de gözdağı vermiş. Sonucu zaten baştan malum olan yeni anayasa çalışmaları için “son tarih Aralık 2012” demiş, “yıl sonuna kadar oldu, olmadı. Artık bizi meşgul etmeyecek” diye buyurmuş.
ADSIZ’ı takip edenler hatırlar... Çok kez yazdım, “okyanus ötesinden gönderilip, Erdoğan’ın cebine konulan anayasa hazır” diye.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek de yakın zamanda “komisyon çalışmaları ağır gidiyor” diye yakınmıştı.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri ve bürokratları ile yaptığımız her sohbette söylenen ise şu;
“AKP’liler hiçbir öneri getirmiyorlar. Sıkıntı, uzlaşmazlık olduğu zaman kapalı kapılar ardında 3 partiyle farklı farklı konuşuyorlar. Gelen diğer önerileri ise devamlı sündürüp tartışmayı uzatıyorlar. AKP’nin bir taktiği de ’tekrar başa dönelim’. Çalışmaların daha yarısına geldik ama tekrar başa döneceğiz.”
Tayyip Erdoğan’ın açıklaması üzerine Uzlaşma Komisyonu’ndan bir üyeyi telefonla aradım. Anayasa çalışmalarının Aralık sonuna yetişmesinin imkansız olduğunu söyledi. “Nasıl gidiyor” soruma da şu cevabı verdi;
“Aynen Türkiye’nin işleri gibi.”
Muhalefet partilerinin tüm bu tabloyu görüp hala Tayyip Erdoğan’ın oyunlarına alet olmaması gerek. “Masadan kalkan taraf biz olmayacağız” gerekçesine de sığınmak, safdillikten başka bir şey değil. Bu klasik ve de basma kalıp politikaya artık milletin itibar etmediği görülmeli. Tayyip Erdoğan ile uzlaştıkça millet çaresizlikten yancılara değil aslına gidiyor. Vatan ve milletin hayati çıkarları söz konusu olunca birileri çıkıp masaya vurmalı ve “ben burada, bu oyunda yokum” diyebilmeli.
O zaman bakın; Vatandaş masada oturana mı yoksa kalkıp oyunu bozana mı iltifat ediyor?..
Ah!.. Bir kerecik de olsa yapabilseniz.

Yazarın Diğer Yazıları