Öcalan mı, Erdoğan mı?
Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu toplantı sonrası Karayılan’la ilgili söylediği, “Şu anda bile Karayılan’ın bizzat kendi ifadesi ve görüntüsüyle bir haber yapılabilmiş değil. İşin içinde bir şeyler var ama henüz açıklayabilmiş veya görebilmiş değiliz. Hem operasyon öncesinde ve sonrasında bize bu şahsa ait bir haber, bir ses, bir görüntü şu anda yayınlanmış da değil. Nerededir, kimlerle beraberdir, ne yapmaktadır? Doğrusu bir meçhulün karşısındayız” şu sözleri, söyleyin Allah aşkına, bizim, “Karayılan öldürülmüş olabilir mi?” diye sormakta haklı olduğumuzu göstermiyor mu?
Evet, Karayılan’la ilgili yeni bir “ses” ve “görüntü” şu anda PKK’nın en muhtaç olduğu bir moral destek değil mi? İyi de nerede bu “ses” ve bu “görüntü”?
Acaba bu katil yaralandı da bir hastanede mi? Yoksa kurşun yahut füzeyi beynine yedi de “Cehennem çukurlarından bir çukurda” kıvranıp duruyor mu? BDP eş başkanlarının Öcalan’la görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurmalarında Karayılan’ın başına gelmiş bir olumsuzluğun rolü olabilir mi? PKK’nın şehir yapılanması KCK’nın ipleri Karayılan’ın elinde değil mi?.. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı gibi bu hareketin belkemiği durumundaki bir adamın bile kapısında temizlikçi olarak istihdam ettiği bir KCK mensubu karşısında esas duruşta durduğu herhangi bir BDP’li, Karayılan’ın namlularına karşı durmaya cesaret edebilir mi? Öcalan’a ağırlık vermek Karayılan’ı devreden çıkarmak anlamına gelmiyor mu?
Soruları çoğaltabiliriz, lâkin hiç gerek yok. Karayılan’la ilgili şüpheler, bu katile ait yeni bir ses ve görüntü ortaya çıkana kadar sürecektir. Bülent Arınç’ın bir Bakanlar Kurulu sonrası böyle bir açıklama yapmış olması bir anlamda Karayılan’ın fiziki varlığı ile ilgili konuların Bakanlar Kurulunda da kıyısından köşesinden konuşulduğu ve bir istifhamın oluştuğu anlamı taşımaktadır. Velhasıl Karayılan yaralı da olabilir, ölmüş de olabilir. Belki bir çizik bile almamış, köstebek gibi toprağın altında bir yerlerde başını çıkarabileceği bir ortamın oluşmasını bekliyordur.
Türkiye için önemli olan Karayılan’ın fiziki varlığından ziyade Türkiye’yi “tek irade” olarak yöneten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın psikolojik durumu ve Türk, Orta Doğu ve Dünya tarihi hakkındaki bilgi ve mukayese kapasitesi ve bir de tabii ki Türkiye’nin elindeki imkânları doğru değerlendirebilme melekesidir. Dün Türkiye’nin rotasını Öcalan çizmediği gibi bundan sonra da ne Öcalan ne Karayılan çizecektir.
Şayet rotayı Öcalan veya Karayılan ile onların arasında gidip gelen BDP’liler çizecekse, on yıl, yirmi yıl sonraki sonuç şimdiden bellidir ve o sonuç da NATO karargâhlarında Türk subaylarının önüne harita olarak konulan parçalanmış Türkiye olacaktır. Söylediklerimizi sağa sola sündürmenin hiçbir anlamı yoktur, elbette Öcalan, BDP ve Karayılan Türkiye’nin bölücü terörden kurtulması için satranç tahtasının üzerinde duran piyonlardandır ve zaman zaman bunlara da el değecektir, değmelidir. Bu el değme, sigarayı, cebinizdeki pakete dokunmadan bırakmanın mümkün olmadığı türünden bir el değme olmalıdır, o kadar.
Gerçek şu ki yeni bir Türkiye haritası çiziliyor. Bu haritanın psikolojik, kültürel, ekonomik, siyasi ve coğrafi unsurları da yeni, yepyeni olacak. Önemli olan “yeni”nin “iyi” olup olmayacağıdır. Önemli olan bu “yeni” çizilirken Türkiye’yi yönetenlerle Türkü ve Kürdü ile bu milleti bu topraklardan söküp atmak isteyenlerin görüşlerinin örtüşüp örtüşmemesidir. Örtüşürse, yeni bir Kurtuluş savaşına ihtiyaç duyulacaktır. Örtüşmez, millî bir çözüm üretilirse Türkiye güçlenecek, büyüyecek, bundan bütün mazlum milletler nasiplenecektir. Biz, ikincisi olsun diye dua ediyoruz.