Öcalan ile birlikte AKP de affedilir mi?..
AKPnin Müslüman çocuk; Abdullah Öcalan açılımı muhteşem bir halde devam ederken Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım çok önemli bir noktaya dikkat çekti; AKP, Öcalan üzerinden kendisini kurtarmaya hazırlanıyor farkında mısınız diye sordu.İlk tepkim, nasıl yani şeklinde oldu. Yalım, Bülent Arınçın Ben de olsaydım dağa çıkardım şeklindeki ince(!) açıklamasındaki hususlardan başladı söze; Arınçın gönüllü avukatlığını yaptığı BDP milletvekili, Diyarbakır hapishanesinde Binbaşı Esat Oktay Yıldıran tarafından cezalandırılarak altı ay süre ile köpek kulübesine tıkıldığını iddia ediyor. Yıldıran öldürüldüğü için iddiaların doğru olup olmadığını da bilemiyoruz. Esat Oktay Yıldıran, 23üncü Piyade Tümeninde Merkez Komutanı olarak görev yaparken 1988 yılında, İstanbul Dudulluda halk otobüsünde, eşinin ve çocuklarının yanında arkadan, vurularak öldürüldü. Yıldırana savunma hakkı bile verilmeden yaşama hakkı elinden alındı. Böylece eşi ve çocukları ömür boyu işkence çekmeye maruz bırakıldı. PKKlı teröristler tarafından, gözü oyularak, parmakları, kolu, bacağı ve cinsel uzuvları kesilmek suretiyle işkence edilerek öldürülen çok sayıda asker var. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görev yapan çok sayıda asker, polis, korucu, öğretmen ve imam da teröristler tarafından öldürüldü. PKKlı teröristler, gözlerini kırpmadan kundaktaki bebekleri, çocukları, kadınları ve yaşlıları da öldürdüler. Asker/sivil birçok insan PKKnın döşediği mayınlar yüzünden gözlerini, ellerini, kollarını ve bacaklarını kaybetti. Şehitlerimizin ve gazilerimizin yakınları yıllardır çile çekiyor. Çocuklar babasız büyüyor. En büyük işkence bu değil mi? Bütün bunların sorumlusu da, Arınçın şirin göstermeye çalıştığı terörist başı Öcalandır. AKP Hükümetleri döneminde Türk adalarının, Türk topraklarının Yunanistan tarafından işgalini hatırlatan Ümit Yalımın önemle kaydedilmesi gereken açıklamasına devam edelim;Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti, ilk seçimlerde iktidarı kaybedeceklerinin farkına vardılar. Seçim sonrasında yargılanmaktan kaçmak için Öcalan üzerinden kendilerine de af çıkartmanın peşindeler. Terörist başı, eski Türk Ceza Kanununun 125inci maddesine göre yargılandı. Devletin topraklarının bir kısmını, yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya teşebbüs etmekten idam cezasına mahkum edildi. AKP Hükümetinin, Avrupa Sözleşmesinin 11inci protokolünü, 15 Ocak 2003 tarihinde imzalaması ile birlikte Öcalan idam cezasından kurtuldu ve cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştürüldü. Eski TCKnın 125inci maddesi, 2004 tarihli yeni TCKda 302nci madde olarak geçiyor. Yani Öcalanın yargılandığı madde ile 16 adanın işgalinden sorumlu olanların yargılanacakları madde aynı. Adaların işgalinden sorumlu olanlar, Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül-Ahmet Davutoğlu üçlüsü ile işgalin başladığı 2004 tarihinden bugüne kadar AKP Hükümetlerinde Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı yapan hükümet üyeleridir. AKP Hükümetinin yargılanmaktan kurtulmak için tek seçeneği var. O da Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalardan yargılananlar ile birlikte terörist başı Öcalanı da kapsayacak şekilde af kanunu çıkartması. Eğer AKP Hükümeti iktidardan ayrılmadan önce, böyle bir af kanunu çıkartırsa, adaların işgalinden sorumlu olanların yurt dışına kaçmasına bile gerek kalmayacak ve Türkiyenin toprak kaybederek parçalanmasına sebep olanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya devam edecekler. Ümit Yalım, bu açıklamalarına paralel olarak kamuoyunda çokça tartışılacak bugüne kadar ortaya çıkmayan iki önemli olayı da gün yüzüne çıkardı.Bir;Adalar konusunu en iyi bilenlerden birisi de CHP Milletvekili Rıza Türmen. Türmen, 1970-1982 yılları arasında yapılan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferanslarına, Türk Heyeti üyesi (diplomat) sıfatıyla katıldı. 1973 Yılında New Yorkta yapılan Deniz Yatağı konferansı ile Venezuelanın başkenti Karakasta yapılan Deniz Hukuku konferanslarına katıldı. Konferansta Türk heyetinin Ege Denizi ile ilgili tezlerini ve Türkiyenin ısrarlı itirazcı konumunu biliyor. Ayrıca Yunan işgali altında olan 16 adanın da Türkiye Cumhuriyetine ait olduğunu çok iyi biliyor. Bu konuda Türmenin sesi neden çıkmıyor? Türmeni susturan birileri mi var? İki;1996 yılında, İtalyanın Napoli şehrinde bulunan Güney Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı Karargahında bir NATO tatbikatı planlanıyor. Karargahta görevli Yunanlı subaylar tatbikatın Girit Adasının güneyinde bulunan Gavdos Adasında yapılmasını öneriyor. Konu, NATO temsilcileri ile Türk Genelkurmay Başkanlığı ve Deniz Kuvvetleri temsilcileri arasında görüşülüyor. Türk temsilciler, özellikle de Deniz Kuvvetleri mensubu denizci Kurmay Albaylar, Gavdos Adasının Türk toprağı olduğunu belirterek Yunanlı subayların önerisine karşı çıkıyor. NATO/AFSOUTH Karargahı, Türk subaylarının önerisini yerinde bularak Gavdos Adasında yapılması planlanan tatbikatı iptal ediyor. O denizci Kurmay Albaylardan birisi şu anda Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan Murat Bilgel. Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak Akdeniz harekat alanından da sorumlu olan Bilgel, Yunan işgali altında olduğu için Gavdos adasına gidemiyor, Deniz Kuvvetlerimizin gemileri adanın kenarından bile geçemiyor. Bilgel, sessizce makamında oturuyor, 2013 Ağustosunda emekli olmayı bekliyor. Bülent Arınçtan yola çıkıp nerelere kadar gittiniz? demeyin. Bunlar, suskunlar ülkesinde oynanan sinsi oyunun, birbirine bağlı parçalarını görebilmeniz adına atılan önemli işaret fişekleridir.