Obama bakalım ne diyecek?
ABD Başkanı Barack Obama Ermeni soykırımı anısına 24 Nisan’da bir bildiri yayınlayacak. Açıkçası bildiri içinde ABD Başkanı’nın kalkıp da “soykırımı” kelimesini kullanmasını beklemiyorum. Ama bildiriye Ermenileri de memnun edecek, bizim anlayamayacağımız ince bir kazık sokacağından da eminim.
Geçen gün BBC tarafından yayınlanan bir araştırmada dünyada ABD’yi en fazla sevmeyen ülkenin Türkiye olduğu ortaya çıktı. Hem de Obama’ya rağmen. Bu eğilim 2002 yılının ardından artış göstermiş. Acaba sebep Erdoğan mı anlayamadım? Hani Tayyip Bey, “ABD beni destekliyor” diyor ya halk da herhalde başımıza Erdoğan’ı sardığı için ABD’den hoşlanmıyor.
Gelelim konumuza; Obama soykırım demiş, dememiş anavatanda olanlar bunu pek hissetmez, yalnız tepki gösterirsiniz. Ama bizler, yurt dışında yaşayan Türkler için durum farklı. Örneğin, bir üniversitede Ermeni asıllı eğitimciler, Türklerin altını oymak için ellerinden geleni yapar. İşe girişleri önleyip, Türk öğrencilerin yükselmesini çelmelerler. Geçmişte örneklerini çok gördük. Rumlar da bunu yaptı ama şimdilerde ya hafifledi, ya da ben pek fark etmiyorum.
Okullarda çocuklarımız torunlarımız, tarih derslerinde dedelerinin katil olduğunu okuyacak. Türkler için asırlarca, kuyruk acısından barbar diyen Avrupa’nın yerini şimdilerde, Amerika alacak. Başkan soykırımı demez de yerine katledildiler dermiş. Ne fark eder. Sonuçta katil başkası değil, biz olmayacağız mı?
Ermeni basın yayın organları sınırların açılacağından, diplomatik ilişki kurulacağından emin. Onların kaynakları bizimkilerden sağlam ayrıca onları korkutan bir AKP iktidarı yok.
Daha önce yazdım, Washington’da Başbakan’ın kısa ve verimsiz temasları meyve vermeye başladı. Bu ay sonuna kadar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İran için yaptırım kararına varacak. Bu durum bizi gelecek kış, doğal gaz konusunda köşeye sıkıştıracak. Zira Ermeni olayı nedeniyle Azerbaycan’ı, yaptırım nedeniyle de İran’ı kızdıracağız. Başarılı denilen dış politika işte bu.
Başbakan Erdoğan ve hükümeti ise büyük telaş içinde. Artık ufukta erken seçimin tüm alametleri var. Telaşla anayasa değişikliği, telaşla işsizlere iş yaratma, telaşla tayinler, muhalefeti susturma. Tüm bunlar erken seçim işaretleri. Nedeni aslında dışarıda gayet iyi biliniyor. Ekonomik darbe tam vurmadan koltuğu kurtarma operasyonu. Bilmiyorum okudunuz mu, tanınmış birçok yabancı ekonomi uzmanı Türkiye’nin Yunanistan’ın ardından patlayacak ikinci saatli bomba olduğu uyarısını yaptı. Aslında ekonomide işaretler var.
Örneğin Türk borsalarında rulet oynayan uluslararası yatırımcılar, borsayı kârlı hale getirip, çöken ekonomide sahte yükselme sağlayarak cazip kılıyor. Böylece kârlı görünen borsada yabancılar, ellerindeki kâğıtları paraya çevirip kaçıp gidecek. Bizimkilerin elinde de beş para etmeyen kâğıtlar kalacak.
İkinci önemli gösterge inşaat sektörü. Biliyorsunuz ABD ekonomisini göçerten nedenlerden biri konut sektörü. Peki, son günlerde haberlerde veya televizyonlarda konut sektöründe yaşanan sıkıntıyı fark etmiyor musunuz? Sürekli ev fiyatlarındaki düşüş anlatılıyor. Bu konuda hükümeti destekleyen müteahhitler tıkandı. TOKİ bile elindeki evleri neredeyse bedava verecek. Ekonomik krizden çıkış planında ABD, bu nedenle önce inşaat sektörünü canlandırdı. Konut sektöründeki müteahhitleri yol ve köprü inşaatlarında görevlendirildi. AKP iktidarı da geçen yıl bu yola başvurdu ama anlaşılan başaramadı.
Gıda maddelerinin fiyatları hızla yükseliyor. Akaryakıt, et, süt yumurta, balık ve hatta ekmek fiyatlarında günlük artış var. Aynı ABD’de olduğu gibi. Deniyor ki Türkiye’de enflasyon kalmadı. Nasıl olsun ki? Enflasyon alım gücü olan toplumlarda görülür. Başbakanın teğet geçirdiği kriz, bu kez sillesini iyi vurmaya hazırlanıyor. Amaç bu darbe öncesi seçim yapıp, koltuğu kurtarmak. Gidişin ilk sinyalini de yavru vatanda gördük. Biliyorum sabredecek haliniz kalmadı ama az kaldı, ağzınızda kaldıysa, sıkın dişinizi.