O yalan, bu yalan...
Yüreğimde yeri asla doldurulamayacak olan canım annemin acısı ile memleket manzaralarına göz attıkça; bağıra bağıra ağlayamamanın eksikliği ve ezikliğini hissediyorum. Elini-kolunu sallayarak gelip havaalanında 44 insanı katlediyorlar ama bizim adından başka "millî" tarafı kalmayan istihbarat teşkilatı maşallah istirahat halinde. Öte yandan Doğu ve Güneydoğu'dan al bayrağa sarılı şehit cenazeleri gelmeye devam ediyor. Suud Kralının ölümünde üç gün yas ilan edenler, bunca kan ve gözyaşından sonra lütfen bir gün millî yas ilan ederek saray sofralarında iftara oturdular. Ne de olsa Saray... İkamet edene göre ülkenin itibarı... Oysa ülkenin itibarı senelerdir yerlerde sürünüyor. Ege'de 16 ada işgal altında adını anan yok. "Rus uçağını angajman kuralları çerçevesinde vurduk. Hava sahamızı ihlal eden bedelini öder" böbürlenmesi ile neredeyse Rusya'ya meydan okuyan zat-ı muhteremler bakıyoruz da diz çökmüş... "Kusura bakmayın..." da alenen "özür dileme"lere kadar diplomatik lisanda olmayan teslimiyete bürünmüşler. "Hay sizin itibarınızı yesinler" denir böylesi durumlarda Ankara'da...
"Normalleşme Süreci" yaşıyormuşuz da haberimiz yokmuş demek ki. Bu arada 15 yıldır "anormallik" olduğu da bizzat kendileri tarafından itiraf edilmiş oldu. Anormal günlerde "van minüt" tiyatrosunun, Mavi Marmara bozgununun müsebbipleri "strateji" gereği normalleşme için adım atmışlar öyle mi? Var oluşlarının sebeplerinden olan İsrail düşmanlığı bakıyoruz da "stratejik ortaklık" sınırlarını aşarak, Kıbrıs açıklarında korsan çıkarılacak doğal gaz için taşeron anlaşmasına dönüşüyor. Yıllarca bu sütundan "taşeronluk" anlayışının fıtratlarında olduğunu boşuna söylememişiz. Parkta el ele oturan sevgililere din adına saldıran zihniyet, millî yas günündeki köprü açılışında göbek atıp, devletin kesesinden, papyonlu garsonların hizmetinde homini gırtlaktalar...
"Komşularla sıfır sorun" yerine "komşularla düşmanlık" faturası yarın öbür gün devrik Sadrazam Davutoğlu Ahmet Paşa'ya kesilirse hiç şaşırmayalım. Ne de olsa "saflık" var. "Kandırıldık" deyip geçerken "ne istediler de vermedik"e dönerler. Bu dönüş bilinen "U" dönüşlerine filan benzemiyor. Bir yılda 4 parti değiştirdiği için adı "Fırıldak Kubi"ye çıkan Kubilay Uygun bunların yanında zemzemle yıkanmış sayılır.
"Normalleşme" adına Beşar Esad ile el altından başlayan müzakerelerin gırla gittiğinin farkındayız. "Kardeşim Esad" malumunuz "diktatör-eli kanlı Eset" olmuştu ya hani. Önümüzdeki günlerde first leydi, Esma Esad'ın koluna girip Ege sahillerinde tatile çıkmazsa iki eli yakalarında kalır hani...
Angajman kurallarındaki esneme açıklandı Hariciye Nazırlığından. NATO konseptinin altı çiziliyor önce. "Önce uyarı, sonra uyarı, ısrarla uyarı" kuralları uygulanarak hava sahamıza girecek uçakların vurulmayacağı garantisi sizce hangi pazarlığın sonucu verilmiş olabilir! "Suriye ve Rusya uçakları için" cevabınıza gülerim. Eee yılladır "Ege'de it dalaşı" haberlerine rastlayabiliyor muyuz? Yunan gölüne dönen Ege'de kıta sahanlığı 8 mile çıkarılırsa şaşmayacağız.
Merhum ilkokul öğretmenim Ali Kemal Gözükara'dan ilk defa dinlediğim tekerleme;
"O yalan, bu yalan... Fili yuttu bir sıçan. Karıncaya binip deveyi kucağına alan... Bu da mı yalan!."