O kararları veren hakimler yargılansın!
Adalete olan güven temelinden sarsılmış durumda.
FETÖ'nün yargı sisteminin her yanına, iktidar eliyle yerleştirilmesini ve sonrasında yaşananları biliyoruz.
Türkiye belki de 30 yıl geriye gitti.
Kurumların içi boşaltıldı, stratejik noktalardaki yetişmiş insanlar devre dışı bırakıldı.
Sonrasında FETÖ'cüler ayıklanacak bahanesiyle yeni bir süreç başladı.
Cemaat ve parti referansının yerine sadece "parti referansı" geçerli oldu.
Adalet sistemindeki kritik makamlarda, hep bu referans üzerinden yeni bir kadrolaşma düzeni oluşturuldu.
Tabiatıyla liyakat ikinci kez devre dışı bırakıldı.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 2018 Adli yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada "Yargıya güven yüzde 20'lere düştü" açıklaması yapmıştı.
Geçtiğimiz günlerde de Meclis'te CHP Antalya Milletvekili Cahit Arı aynı yüzdeyi vererek eleştiride bulunmuştu. Arı'nın sözlerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Yasaların herkese tarafsız ve adil uygulandığını düşünenlerin oranı 2018 yılında yüzde 38.1 oldu. Tabii ki bu oranlar yüzde 20'nin çok üzerinde olmakla beraber, yeterli oranlar değildir" ifadeleriyle cevap verdi.
Fuat Oktay'ın eleştirilere yanıt olarak verdiği rakamlar bile hazin tabloyu özetliyor.
Sosyal medya olmasa
Liyakatin olmadığı yerde, adalet aramak imkânsız hale geliyor.
Türkiye'deki yargı da bu cenderenin içinde boğulmuş durumda.
Kararlar çıkmıyor, çıkan kararlar da günü kurtarmaktan ibaret.
Bir yıl altı verilen hapis cezaları, cezaevlerindeki doluluk nedeniyle erteleniyor.
Hırsızlık, gasp, darp, yaralama, taciz gibi vakalar patlamış durumda. Ceza alanların hepsi hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyor.
Böyle bir ortamda vatandaş kendi adaletini sağlamak için çırpınıyor.
Yakınlarını kaybeden insanlar için adeta ikinci bir sınav başlıyor; Adalet arama süreci…
Mavi Marmara,
Soma maden faciası,
Çorlu tren kazası,
Balyoz ve Ergenekon kumpasının mağdurları… Hepsine bakın "adalet yerini buldu" diyen tek bir aile yok. Gücü yetenler, sabredecek dermanı olanlar haklarını sosyal medyadan aramaya çalışıyorlar.
Bir de kamuoyunun yakından bildiği bazı olaylar var.
Şule Çet cinayeti,
Rabia Naz'ın ölümü,
Hamile kadına saldıranlar,
Kaz Dağları,
Trafik magandaları, şehir eşkıyaları…
Hemen hemen her gün bunlarla ilgili gelişmeler oluyor.
Gelişmeleri Twitter üzerinden mağdur aileler duyuruyor.
Bazı insaflı gazeteci ve avukatlar buldukları delilleri mahkemeye sunuyorlar. Sonuç alamayınca çareyi sosyal medyadan kamuoyuna paylaşmakta buluyorlar. Gelen tepkiler üzerine bir gün önce "tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması" kararına imza atan hakim, savcılığın talebi üzerine tutuklama kararı veriyor.
Ama bu da geçici bir çözüm oluyor. Bir bakmışsınız ilk davada tahliye olmuşlar.
Hamile kadına saldıran baklavacı magandaları gördünüz. Görüntüler var, yaşananlar ortada, adam belinde silahla savunmasız insanlara saldırıyor. Toplum ayakta, cezası; ilk duruşmada tahliye!
Rize'de genç kızı öldüresiye darp eden şahıs… Yine aynı şekilde… İlk duruşmada onu da tahliye ederler! Hem de on binlerce paylaşıma, tepkiye rağmen.
Gazeteciler darp ediliyor, neredeyse madalya takacaklar!
Adalete güvenmiyorum
Bu işin artık sonlanması gerekiyor. Vatandaşların adalete güvenmeleri için yargıda bu kararları verenlerin artık sorgulanması gerekiyor.
Kanıtlara, belgelere, şahitlere rağmen suçluyu cezasız bırakan hakimler için yargılanma süreci başlamalı. Türkiye bunu daha önce yapmadı, ama artık yapmak zorunda. Cübbenin arkasına sığınarak, yargıyı dingonun ahırına çeviremezsiniz!
Türkiye, adaleti sağlayamayan hakimlerini yargılayamadığı sürece bir adım ileriye gidemez.
Vatandaş, zaten acısını yaşıyor bir de adalet aramak için sosyal medyada çırpınıyor.
Böyle bir ülke manzarası olabilir mi?