O haber o gazetelerde niye yoktu?
Hani Avrupa’da, “Ermenilere soykırım uygulanmamıştır” demek ve bu konuda tarihten vesikalar sunmak kişinin başını belaya sokuyor ya, Türkiye’de de, “AKP yanlış yapmıştır” türünden bilgi ve haber üretmek de her yiğidin harcı değil hale gelmiş.
Bu konuda işte size taze bir örnek.
PKK’lı teröristin cenazesi “PKK, APO, İNTİKAM” yazılı bir pankart asılmış olarak resmî bir araçla taşındı. Devlete ve millete bundan dik âlâ meydan okuma olabilir mi?
Ve bu dikleniş önemli bir haber değil midir?
“Öyledir” dediğinizi duyar gibi oluyorum ama bu haber Yenişafak’ta, Star’da, Takvim’de, Sabah’ta, Vakit’te, Zaman ve Türkiye gazetelerinde yoktu. Ve bu gazetelerden Vakit ile Türkiye hariç diğerlerinde J. Lopez’in Girne’deki bir otelin açılışına katılmayışı iki gündür anlatılıp durmakta. J. Lopez’in otel açılışına katılmayışı kadar değer biçilmeyen “PKK, APO, İNTİKAM” yazılı pankartla terörist cenazesi taşıyan resmi plakalı araçla ilgili o haber acaba bu gazetelerde niye görülmemişti?
Görülmemişti çünkü cenaze aracı Adıyaman Belediyesi’ne aitti ve Adıyaman Belediyesi AKP’li idi. Biz o pankartın Belediye görevlileri tarafından asıldığını iddia edecek değiliz. O tür ortamları anlayabilecek kadar da Türkiye gerçeğinin farkındayız. Ama bu gazeteleri yönetenler ellerini vicdanlarına koysun, cevap versin: Benzer bir durum CHP’li yahut MHP’li bir belediye envanterindeki bir araçla yaşansaydı manşetten, sürmanşetten döşenmezler miydi? “Ergenekon” bahsinde aslı astarı olmayan nice detayları iddianame dipnotlarından mercekle bulup, insanları intiharlara sürükleyen haberleri at nalı büyüklüğünde harflerle günlerce gözlere sokup beyinlere çakmadılar mı?
Bir başka konu da Doç. Dr. Önder Aytaç’ın, Öcalan hakkındaki olumsuz düşüncelerini bir televizyon kanalında sarf ettiği için yazarı olduğu Taraf gazetesinden kovulması karşısında aynı gazetelerin “üç maymunları” oynamaları.. Görüş ayrılığı yüzünden Doğan medyasından yahut bizim gazeteden birinin işine son verilse yine böyle susarlar mıydı acaba? Emin Çölaşan Hürriyet’ten kovulunca sustular mı sanki? Ne gezer... Hem Aydın Doğan, hem Hürriyet’in o zamanki Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök için demediklerini bırakmadılar. Üstelik Çölaşan’a da, “Oh olsun, sen bunu zaten hak etmiştin” diye çakıp durdular..
Nerede fikir özgürlüğü ve kamuoyunun doğru haber alma hakkı?
* * *
Ve Birinci Cihan Harbi’nin bütün cephelerinde savaşmış ve defalarca yaralanmış A.Ragıp Akyavaş’tan yaşanmış bir at hikâyesi..
İsmail Paşa, Ruslarla yapılan savaş hercümercinde ordusu ile irtibatını kaybeder, atı ile yalnız kalır. Ordunun bulunduğu yöne doğru atı sevk etmek istedikçe at ısrarla aksi istikamete gitmeye direnir. Ata söz geçiremeyeceğini anlayan Paşa dizginleri bırakır ve kadere teslim olur.
At, binicisi ile birlikte son sürat ordunun bulunduğu tahmin edilen istikametin tam aksine saatlerce dört nala koşar, hattâ yüzerek bir de dere geçer. Paşa, tam Rus ordusunun içine düştük işte derken kendini Türk ordusunun içinde bulur. Kıssadan hisse:
Hakikat karşısında en azından şu at kadar olabilmek, sahibine direnerek sahibini kurtarmak icap eder.
Kudüs’te namaz!
Dışişleri Bakanı, “Kudüs’te namaz kılacağız!” diyor, başka bir şey demiyor.
Dokuz Türk vatandaşını katleden İsrail’e barışmak için dört şart ileri süren Türkiye’nin bu şartlardan ikisinden vazgeçtiğini kendilerinin Londra’da yaptığı açıklamadan öğrenmiş bulunuyoruz. Onca söz verilmesine rağmen Ermenistan sınır kapısının Karabağ meselesi çözülmeden açılacağına ise Dışişleri Bakanlığı’nın Kars Valiliğine yazdığı resmi yazı ile vakıf olduk.
O zaman Kudüs’teki bu namaz...
Olsa olsa “Türk Dış Politikası’nın cenaze namazı!” olur herhalde...