O 68'liler çakma çıktı
“Ulaş Bardakçı’yı anıyoruz” ilanının Taraf’a verilmesine tepki gösteren 68’lilerden ideolojik veto: Anti-Emperyalist mücadelemizin ruhuna ihanet ettiler
68’liler Dayanışma Derneği’nin ilan vermek için Taraf’ı seçmesini “Yüzyılın Komedisi” başlığıyla eleştirmiştik. Öyle ya bir yanda anti-emperyalist mücadelenin evrensel sembolü haline gelmiş ’68 Kuşağı’, diğer yanda ise, ’fikri Amerikan, vicdanı Amerikan, cüzdanı Amerikan Taraf’ vardı. Sömüren-sömürülen, ezen-ezilen, millilik-işbirlikçilik, direniş-teslimiyet bağlamındaki zıt kavramları aynı kareye sokanın, bizzat, kendini ’68’lilerin temsilini kurumsallaştıran yapı’ olması dikkat çekiciydi.
Gün boyu onlarca telefon geldi. Her biri söze “Ben de bir 68’liyim...” diye başlıyordu. Hepsinin seni titriyordu. Belki, bir dönem çok tanış oldukları isimlere kırgınlıklarını, şimdi bir bilinmeyene anlatıyor olmaktan dolayı, seslerine düşen tedirgin gölge, konuştukça yerini ’dönmeyenlerden olmanın onuru’na bırakıyordu.
Konuyu gündeme getirdiğimiz için mutlu, bir dönem aynı yolda, belki aynı pankartın iki ucunu tutarak yürüdükleri eski dostlardan geriye kalanın ihanet olmasından mutsuzlardı.
Aramasalar da, tahmin edebilirdim hayatlarının o gününde olup bitenleri. Zaten o yazı, bile bile tuz basmak değil miydi yaralarına? Bir türlü kabuk bağlamayan yaraları deşeleyip, mikrobunu iyice akıtmak da bir yöntem değil miydi?
Telefonları çalacaktı... Bir arkadaşları “Taraf’ı gördün mü” diyecekti... Gidip, içleri sızlayarak, 40 yıl önce boğazın serin sularına döktükleri ’sömürgeciliğin bekçileri’ne 40 kuruşluk da olsa katkı sağlayacaklardı. Sayfaları karıştırırken bildik bir fotoğraf göreceklerdi... Sömürge imparatorluğunun, psikolojik savaş ordusu rehin almış gibi gelecekti geçmişlerini...
Bilmediğim, telefonun ucundaki o seslerin muhafaza ettiği samimiyetti. Biri “O mücadele benim içimde hala bir alev topu” diyordu... Sonra “Tam bağımsızlık, tam gaddarlıktır” manşetini hatırlatıyordu Taraf’ın... Diğeri, “Bizim kuşağın ruhuna ihanet ettiler” diyordu. Bir başkası, “ Soros çocukları ile, karşılaştıklarında selamlarını almayacak kadar koptuklarını, başkalaştıklarını” anlatıyordu... Sonra “68’in satılık olamayan ilkeleriyle yaşadığını” haykıran bir diğeri.
Beni de mutsuz etti yazdıklarım; ne çok dönek varmış... Beni de mutlu etti yazdıklarım; toprağımda filizlenen ideallerinden ağaçlar, ormanlar yapıp, meyvesini almadan budatmamaya kararlı, fikir bahçıvanlarını gördüm... Bu saatten sonra, aslolan, isimlerimiz değil. İsim konmaya değer olup olmadığımız, varlığımızın anlamı.. Bugün kimiz? Neyiz?
Hepsi “bizim de söyleyeck sözümüz var” dedi vedalaşırken. Daktilolarına, kalemlerine, bilgisayarlarına uğurladım hepsini. Kendi sözlerini yazıp sizlerle paylaşacaklardı. Onun için isim isim yazmıyorum. İsimlerini ve sözlerini söylemeyi onlara bırakıyorum...
+++++
Ey devrimci
arkadaşlar
ne oluyor size?
Yeni Çağ Gazetesi’nde Selcan Taşçı’nın sayfasında görünce beynimden vurulmuşa döndüm. 68’liler Dayanışma Derneği ve Devrimci 78’liler Federasyonu, Ulaş Bardakçı kardeşimin 37. ölüm yıldönümü için bir ilan hazırlamışlar. Bardakçı ile aynı fikirleri paylaşan birisi olarak; onu ananları selamlıyorum. Lakin; beni kahreden şey; bu ilanın Taraf isimli gazetede yayımlanmış olmasıydı.
68’liler! Devrimci 78’liler! O tarihlerde taşıdığımız ruhu 2009 yılının şubat ayında da taşıyor muyuz?
Ben taşıyorum... Mezara kadar da taşıyacağım... Bu yazım da senedim olsun. Lakin; bu dostlarımın yaptıklarını ve düşüncelerini doğru algılamak gerekiyor.
Bir: Bunların tümü antiemperyalisttiler. Yani Amerika’ya da Avrupa’ya da karşıydılar.
İki: Bunların tümü Kemalisttiler. Kemalizmin halkçı-devrimci kanadını temsil ediyorlardı.
Üç: bunların tümü; dünya genelinde ezilen halklardan yana idiler; yani ABD’ye küresel anlamda da karşı idiler.
Dört: Bunların tümü; aklı temel alan, laik bir dünya görüşünü savunan, cumhuriyetçi gençlerdi.
Beş: Bunlar, Türk halkının ahlaki değerleri ile donanmışlardı.
Altı: Bunlar; kaynağı belirsiz bir kuruş yememişlerdir.
Peki; ilan verdikleri Taraf nedir?
Bir: Ahmet Altan denilen; ahlaksız bir adamın elindedir...
İki: Tarikatçi, gerici güçlerin yayımladığı bir organdır.
Üç: Taraf; Amerikan güdümlü Gladyo’nun yayın organıdır. Oraya; hiç kimsenin ulaşamayacağı özel haberler sızdırılmaktadır.
Dört: Taraf; emperyalizme tek eleştiri getirmemektedir ve ora ile birlikte yürümektedir.
Beş:Taraf; modern yaşam biçimini bize armağan eden cumhuriyet rejiminin baş düşmanıdır.
Altı: Taraf’ta Türk halkının ahlaki değerleri değil sapık Ahmet’in ahlaki değerleri geçerlidir.
Yedi: Taraf; ABD’nin; AB’nin ve alaturka faşizmin bir numaralı destekçisidir.
Sekiz: Taraf; devletimizin içine çöreklenmiş olan gerçek çetenin gizlenmesi için görev yapmaktadır. Ergenekon çetesi adı altında bazı döküntülerin öne çıkartılmasının sebebi budur. Taraf; Bardakçı’yı katleden çetenin günümüzdeki sözcüsüdür. Ey devrimci arkadaşlar; ne oluyor size? Yoksa; Ufuk Uras’ın hayaleti sizleri de mi esir aldı?
* Rıza Zelyut / Güneş
+++++
Laf-ı Güzaf...
“Düzeltme ve Cevap” başlığı altında Öz’ün şu iki tümcesi yayımlandı... Birinci tümce:
“... Cumhuriyet gazetesinin 8.10.2008 tarihli ilk sayfası ile 8. sayfasında yer alan ’Savcı Hakkında Yeni İddialar’ ve ’Savcının Karanlık 4 Yılı’ başlıklı yazılarla ilgili düzeltme ve cevabımdır.”
İkinci tümce: “... Şahsım ile alakalı iddiaların tamamı gerçek dışıdır. Bu asılsız isnatlara, yürütmekte olduğum bir soruşturma nedeniyle maruz bırakıldığım, tüm kamuoyu ve tarafınızca gayet iyi bilinmektedir.”
Ne anladınız?.. Zekeriya Öz neye ’cevap’veriyor?.. Neyi ’düzeltiyor’?.. Belli mi?..
Bay Zekeriya’nın iki tümcelik yazısı 2450 sayfalık iddianamesinden de daha beter olmuş...
Birinci iddianame bir hukuk faciası...
İkinci iddianame ne zaman çıkacak?..
Diyorlar ki: Zamanlama, ayarlama, koordinasyon tamam... AKP’nin işine yarasın diye, yerel seçim öncesi piyasaya sürülecek...
Zekeriya Öz Cumhuriyet’e ne anlama geldiği belli olmayan iki tümcelik ’tekzip’ yolluyor...
Oysa oturup kendisini sarıp sarmalayan koşulları düşünmeli... Hukuku ve yasaları hiçe sayıp çiğneyen uygulamalarına karşı, sayıları gittikçe artan Ergenekon sanıkları da elbette haklarını yasal yollardan arayacaklardır... Her bugünün bir yarını var...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet
+++++
Gazeteciler dün de, Doğan Grubu’na, vergi kaçırdığı
gerekçesiyle kesilen 826 milyon TL’lik cezayı tartıştı
Medyaya kelepçe
Demokrasinin en vazgeçilmez unsuru özgür ve tarafsız medyadır. AKP’nin hedefi, özgür medyayı yok etmektir.
TRT tamamen partinin emrine sokuldu. Kimi gazetelere önce el konuldu sonra AKP’li semayeye
devirleri yapıldı. Geriye kaldı iki güçlü grup... Biri
Karamehmet, biri Doğan...
Karamehmet bir yandan Ergenekon’la irtibantlandırılmaya çalışılıyor bir yandan büyük para cezalarıyla tehdit ediliyor... Doğan Grubu’na da vergi dairesinden 823 trilyon ceza geldi.
Amaç nedir? Seçim öncesi gözdağı vermek... Ağır para cezası tehdidiyle en azından seçimlere kadar AKP aleyhine yayın yapılmasını önlemek.
Tayyip Erdoğan medyayı bu şekilde kendisine karşı etkisizleştirmeyi ve teslim almayı planlıyor. Maliye Bakanlığı’nı kullanıyor. Kuşkusuz onu “değişti , dönüştü, özgürlükçü demokrat oldu” diye korumaya alan eyyamcılar bugüne gelinmesinde büyük rol oynadılar. Ama artık kimseyi suçlamanın yararı yok. Rejim ağır şekilde tehlikede çünkü...
* Melih Aşık / Milliyet
Aldığı paranın hakkını verdi
Daha düne kadar “Başbakan’ın kıçını öpeyim” demeye getiren arkadaşların, bugün çıkıp “höt zöt” demesini gıptayla izliyorum... Ben tırsarım.
Plaket verirken, “Çok teşekkür ediyorum, Türkiye’ye örneksiniz, örnek mükellefimiz oldunuz” diyen kim?
Maliye Bakanı. Kime diyor?
Aydın Doğan’a. Şimdi ne diyorlar? “Vergisini ödemedi.”
Ömrünü hukuka adayan Yargıtay Onursal Başsavcısı’nın çeteden evinin basılması gibi bi şey yani... Hayatını terörle mücadeleyle geçiren Orgeneral’in terör örgütü kurmaktan içeri tıkılması gibi... Donumuza kadar soymak varken, eşine kuru soğan büyüklüğünde pırlanta takacağına, Köşk’ün elektrik parasını bile cebinden ödeyen Ahmet Necdet Sezer’in kınanması... Kemal Kılıçdaroğlu’na suç duyurusunda bulunulması gibi bi şey. “Halkı din ve ırk farkı gözeterek, kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek”ten hapis yatan kişi, kapatılma davası açılan partisiyle yönetiyorsa halkı... Vergi rekortmenine vergi cezası kesilmesinden daha doğal ne olabilir ki?
* Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++++
Altaylı’nın midesini bulandıran ne?
Ertuğrul Özkök’ün yazısını okuyunca içime bir “bulantı” hissi geldi. Mide bulandırıcıydı.
Ortada bir haksızlık var ise eğer, ona bile destek olmak boynumuzun borcudur.
Ama Sabah’a el koyulurken, Karamehmet iktidar baskısıyla oradan oraya savrulurken Doğan ellerini ovuşturuyor, rakipsiz kalmanın mutluluğunu yaşıyor, kına yakıyordu.
Şimdi o kınayı neresine sürer bilmiyorum.
* Fatih Altaylı Habertürk
+++++
E.A.’ya
‘İstifa’ çağrısı
Sabah’ın, AKP politikalarını en iştahlı biçimde destekleyen yazarı Emre Aköz’ün yazısının altında bir özür yazısı vardı. Türk basınında bir ilk olan bu özür yazar Emre Aköz’e değil, Sabah Gazetesi’ne aitti.
Anlaşıldığı kadarıyla Aköz o tarihten bu yana tüm ricalara rağmen “maksadı aşan!” ifadesi için özür dilememiş. Bunun üzerine görevi bizzat gazete yönetimi üstlenmiş. Üstelik bunu Okur Temsilcisi sütunu yerine bizzat Emre Aköz’ün köşesinin içine koymuş. “Cebri tedbir” almış. Aslına bakarsanız bu bir “istifa et” talebidir.
* Can Ataklı / Vatan
+++++
Uzmanı dururken sana mı kaldı?
‘Tarihe hakaretçi’ ve ‘karısına dışkıcı’ olarak tanınan Sevan Nişanyan, Taraf’ta “ensest”i anlatmış. Diyor ki“Ensest’in Türkçesi nedir diye bana sormuşlar, sanki uzmanıymışım gibi.” Doğru işi ehline teslim etmek gerek. “Bacırgan, becirgen...” diye eveleyip geveleyeceğine, bıraksaydın, bu işlerde ahkam uzmanı olan Genel Yayın Yönetmenin hiç kıvırmadan anlatsaydı... Roma’ya kadar uzanıp, sapıklığı tarihsel bir olguya dönüştürüp, baba ile kızının arasındaki sevginin doruğu olduğunu söyleseydi yine ensestin....
+++++
GÜNÜN SÖZÜ
İktidarlar eliyle zenginleşenler sahip oldukları her şeyi yine iktidar eliyle
kaybederler...
MİNİ YORUM
Gökçek’in gözü bu kadar mı korktu
Başbakan hemen hergün “taraflı” davrandıklarını söyleyerek medya kuruluşlarına demediğini bırakmezken... Kendi partisinin başkent Belediye Başkanı’nın, ülkenin en büyük gazetelerinden birini, göstere göstere propaganda aracına dönüştürmesi cesaret ister doğrusu. Seçim stratejisi “medyanın gözünü korkutmak” olan liderinize rağmen, “sipariş haberiniz” yayılsın diye 150 bin ücretsiz gazete dağıttığınıza göre “Mansur Yavaş” gözünüzü epey korkutmuş Melih Bey...