Nusret Güner, 'uyum' sürecine kurban mı gitti?
Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner’in istifası Genelkurmay Karargahını karıştırdı. Siyaset kulisleri de bundan haliyle nasibini aldı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Emin Bilgel’in bu yıl görev süresi doluyor(du). Güner’in istifası ile Bilgel’in görev süresinin 1 yıl daha uzatılabileceği başkent kulislerinde yoğun olarak konuşuluyor. Murat Emin Bilgel’in “Suriye” ve “İmralı süreci” ile ilgili “uyumlu” kişiliğine dikkat
çekiliyor.
Kulislerde, Nusret Güner’in “Ben şimdi 300 casusun komutanı mıyım” deyip çok sayıda muvazzaf subayın tutuklandığı askeri casusluk davası yüzünden istifa ettiği iddiası üzerinden yüzlerce yorum yapılıyor.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Bilgel’i de çok yakından tanıyan eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Ümit Yalım’dan gelişmeleri değerlendirmesini talep ettim. Emekli Kurmay Albay Yalım, önce askeri casusluk davası ile ilgili çok önemli bir noktaya dikkat çekti;
“Peygamber Ocağı Silahlı Kuvvetler şimdi de yeni bir askeri casusluk davası ile meşgul ediliyor. Basın kullanılmak suretiyle Silahlı Kuvvetlere karşı psikolojik harekat yapılıyor. Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan savunma dergilerinde yer alan ve NATO Savunma Sualnamesi (NATO Defense Questionnaire ) kapsamında NATO’ya deklare edilen açık kaynak bilgileri, sanki gizli bilgilermiş gibi basına servis edilerek kamuoyu yaratılmaya çalışılıyor. İzmir’deki Ağır Ceza Mahkemesi, davadaki sanıklardan sadece sivilleri yargılayabilir. Davadaki asker kişileri yargılamakla görevli ve yetkili mahkeme Genelkurmay Askeri Mahkemesi’dir. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, askeri savcıya soruşturma emri vererek asker kişilerin Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde yargılanmasını sağlamaktan kanunen görevli ve sorumludur.”
Asıl sorunun, sivil mahkemelerin görevli ve yetkili olmadıkları halde asker kişileri soruşturmasından ve yargılamasından kaynaklandığına dikkat çeken Ümit Yalım şunları söylüyor;
“Deniz Kuvvetleri Adli Müşaviri de 2011 yılının sonunda, askeri casusluk ile ilgili suçların sivil mahkemelerde görülecek davalar olmadığını vurgulamış ve yargılamanın askeri mahkemelerin görevine girdiğini belirtmiştir. Asker kişilerin yargılanmasında yaşanan hukuksuzluğun sorumluları, başta Tayyip Erdoğan ve HSYK Başkanı Sadullah Ergin olmak üzere AKP Hükümetleridir. İlhan Cihaner ve Hıfzı Çubuklu’nun aynı davadan farklı mahkemelerde yargılanması, AKP Hükümetleri döneminde yapılan hukuksuzluğun en önemli göstergesidir. İlhan Cihaner, kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen davadan Yargıtay’da yargılanırken, Hıfzı Çubuklu aynı davadan ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor. Birinci sınıf Askeri Hakim olan Çubuklu’nun hukuken ve kanunen yargılanması gereken yer Askeri Yargıtay’dır. Hakim sınıfı dışındaki asker kişilerin yargılanacağı yer ise Genelkurmay Askeri Mahkemesi ve/veya ilgili askeri mahkemelerdir. Sivil mahkemelere, Ceza Muhakemesi Kanunu madde 250, Terörle Mücadele Kanunu 10’uncu madde kapsamında, asker kişileri yargılama görevi veren hiçbir kanun maddesi yok. Peki bu mahkemeler görevi nereden alıyor? Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Türk kamuoyuna bu sorunun cevabını vermek zorundadır.”
Ümit Yalım’ın Deniz Kuvvetleri Komutanına yönelttiği soruları da oldukça dikkat çekici;
“Albay rütbesinde iken Gavdos Adası’na sahip çıkan ve adaya yönelik olarak Güney Avrupa Müttefik Kuvvetler (AFSOUTH) Karargahı’nın tatbikat yapmasını engelleyen Murat Bilgel, Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak, Gavdos ile birlikte işgal edilen diğer Türk adalarına neden sahip çıkmıyor? Deniz Kuvvetleri Adli Müşaviri’nin, askeri mahkemelerin görevli ve yetkili olduğunu belirtmesine rağmen, Bilgel, emrindeki asker kişileri neden sivil mahkemelere gönderiyor? Donanma Komutanı’nın istifa etmesi Bilgel’e mi yarayacak? Bilgel’in görev süresi uzatılacak mı?”
Emekli Kurmay Albay Ümit Yalım’dan son nokta;
“Silahlı Kuvvetlerin komuta kademesi, hukukun üstünlüğü, mevcut kanunlar ve kendilerine verilen yasal görevler bağlamında, astlarının hak ve hukukuna sahip çıkmak zorundadır. Genelkurmay Başkanlığı görevi sırasında, astlarının görevli ve yetkili olmayan sivil mahkemelerde yargılanmasına göz yuman ve onların hak ve hukukuna sahip çıkmayan İlker Başbuğ kendisini Silivri’de bulmuştur. Şimdi İlker Başbuğ da görevli ve yetkili olmayan mahkemede yargılanıyor. İlker Başbuğ’un başına gelenler, komuta kademesindeki her generalin başına gelebilir. Komuta kademesi, Nusret Güner’in istifasından ve İlker Başbuğ’un başına gelenlerden gereken dersleri almalıdır.”
Bana kalırsa; Nusret Güner’in istifasına tek yönden bakılmamalı. Patriotların topraklarımıza yerleştirilmesi, iç içe yürüyen Hükümetin Suriye ve İmralı süreci ile ilgili stratejilerinden ayrı düşünülmemeli. Kafamı devamlı kurcalayan sorular var;
* Bunca yıldır askerlerin tutuklanıp cezaevlerine atılmasına ses çıkarmayan Nusret Güner, tam Deniz Kuvvetleri Komutanı olma arifesindeyken neden istifa etti?..
* Biz, Güner’in hep kendi inisiyatifi ile istifa ettiğini yazıyoruz ve aksi açıklama gelmediği için de öyle söyleniyor.. Acaba bil(e)mediğimiz bazı sebeplerden dolayı Güner istifaya zorlanmış olabilir mi?..