Neredeyse “PKK yapmaz böyle şey” yazacak
Mayın tarlasında yaşıyoruz... Okula gidiyoruz; gümmmm! Mesaiye yetişmeye çalışıyoruz; ta-ta-ta-ta-ta-ta..! Seyahate çıkıyoruz; bommmm!
Askerler, polisler, öğretmenler, öğrenciler, herhangi bir işi yapmakta olan, herhangi bir nedenle, bu ülkenin herhangi bir sokağından geçmekte olan, herhangi bir etnik kökenden gelen, herhangi bir inanca mensup, herhangi, bir siyasi partiye oy vermiş, “hedef” olmalarını gerektiren “ortak” hiçbir özellikleri bulunmayan “sıradan” insanlar ölüyor, bir gün, bir yerde onlardan biri olmamanız, olmamamız için hiçbir neden yok!
Hal buyken, KCK’nın MİT-PKK görüşmesine ait kaydın sızdırılmasından sonra yaptığı açıklamayı gösterip, “Bakın” ‘Biz her zaman sorunun diyalog ve müzakereler yoluyla çözülebileceğine inandık’ diyorlar. (...) Bu açıklama (...) bugün itibariyle ‘PKK’nın niyeti’ni ortaya koymasından ötürü önemli” diyor Cengiz Çandar. Ona kalırsa “Buradan şu gün için çıkarılması gereken ‘pratik sonuç’, PKK’nın ‘görüşmelere geri dönme isteği’dir!”
Ben üzerime düşeni yapıp, bugüne kadar, bu ülkede, üzerinde “pratik sonuç” yazan her taşın altından ABD’nin çıktığını hatırlatayım da, gerisini yorumlamak size kalsın...
Aferin MİT’e; haber kaynağı sağlammış
Mitçi: Öncelikle sizlere merhaba diyorum, tanıştığımıza memnun oldum.
Bu ekibin yeni üyesiyim. Burada olmaktan dolayı memnuniyetimi ifade ediyorum.
Ve teşekkür ediyorum.
***
Terörist: Sağolun.
Öbür terörist: Bugün size kısa bir şey hazırlasak, nasıl olabilir?
Öbür Mitçi: Altı buçuğa kadar yetiştirebilirseniz....
Ama ne olur on beş sayfa yazmayın, gözünüzü seveyim.
Terörist: Yok, kısa yazacağız.
Öbür Mitçi: Hakikaten kısa yazmayı bilmiyorsunuz.
Bakın çok samimi söylüyorum, sıkıntı içine giriyoruz, adam sindire sindire okuma derdinde, oturuyor bir buçuk saat okuyor.
Biz de mutfak kadar yerin içerisinde boş boş oturuyoruz.
O okuyor, biz oturuyoruz.
Onun da yazması maşallah yarım saat, kırk beş dakika sürüyor.
Ona da yalvarıyoruz, ne olur kısa yaz diye.
Mitçi: Hem sizden hem sayın Öcalan’dan, yani bizim perspektifimiz bu sürecin kesintisiz devam ettirilmesi.
Terörist: Sağolun.
Öbür Mitçi: Yani en ulvi şeyi kaçırıyoruz, yemek saati geçti.
Öbür terörist: Yemekte de konuşuruz, nasıl isterseniz.
Terörist: İsterseniz ara verelim.
Mitçi: Yemekten sonra.
Terörist: Bizim güçler Türkiye’nin her tarafında var, onu söyleyelim...
Öbür Mitçi: Biliyoruz biliyoruz, metropolleri patlayıcılarla doldurdunuz.
Terörist: Yok canım.
Öbür Mitçi: Hepsini biliyoruz.
***
Ankara Kızılay...
Artık siz de biliyorsunuz.
Yılmaz Özdil / Hürriyet
Öyle dersin şehitlerin ailelerine de
Ertuğrul Özkök’ün Ankara’daki saldırının ardından “ertesi günü” bekleyemeyip, Hürriyet internet sitesi üzerinden yayınladığı yazı şöyle bitiyor:
“Burası demokratik bir ülkeyse; Ankara’da seçilmiş bir hükümet varsa; O “Büyük politika” diyorsa,
“Güçlü devlet” diyorsa; Kafana yatmasa da; arkasında duracaksın.
Durmalıyız...
Çünkü o bir beladır ve her bela gibi korkaktır; tek başına gelmez...
Ama biz de büyük devletiz. Bak sen o bombayı atarken; Standart and Poors, notumuzu yükseltiyor. Bak sen o bombayla bizi korkutacağını sanarken; 40 bin kadın ve çocuk, Fenerbahçe stadını dolduruyor.
Arkadaş; Sen yenemezsin...
Asla yenemezsin”
Deneyimlerini paylaşmayı seven Özkök’ten ricamdır:
Önceki gün yasa boğulan evlerden herhangi birine gidip, “teselli” niyetine, yakınını terör saldırısında kaybeden herhangi birinin yakasına “Stardart and Poors’un kredi notunu” takın. Sonra da aldığınız cevabı, lütfen köşenizde yazın...
Bekliyoruz.
İktidarla tehdit
Güneri Cıvaoğlu, Taraf’ın eski komser yazarı Emrullah Uslu’nun BDP’li bir yöneticiyi kaynak göstererek yazdığı “Öyle kötü şeyler yaşanacak ki, 6 ay içinde AK Parti hükümeti iktidardan çekilmek zorunda kalabilir...” cümlelerini hatırlatıp soruyor:
“Ankara/Kumrular sokakta patlayan bomba yüklü araç bu uğursuz söylemin bir melun işareti mi?”
“Veya” diyelim ve bir soru da biz soralım: Veya, Öcalan’la mücadele edilirken mesela Barzani ile müzakere edilsin isteyenler “bu uğursuz söylem”i kullanıp, acaba aba altından sopa mı gösteriyor Erdoğan’a?
Kaset patlaması
Bizler; şu dinlemeleri kim yapıyor, insanların mahremiyetine dalan kim, yüksek yargı üyelerinin evlerine kim girdi, Deniz Baykal’ın kasedini kim çekti, MHP’lilerin aşk ilişkilerini kim kaydetti, Genelkurmay Başkanı’nı kim dinledi?.. MİT bunları niye bulmuyor derken...
MİT’imizin kasedi çıktı...
Başbakan’ın talimatıyla PKK ile anlaşma yapılıyor...
Görüşmeyi gidip Oslo’da yapmışlar ki kimse duymasın...
Aslında bu MİT’in değil, Başbakan’ın kasedidir...
Dün Ankara’da patlayan...
***
O koca çeneli yalaka bunun “normal” olduğunu söylese dahi... Her PKK mayını patladığında askere soruşturma isteyen medya, PKK ile gizli pazarlığı utanmadan “normal” göstermek için yırtınsa bile...
“Anormal” olduğunu söyleyen Başbakan’ın kendisi: “PKK ile pazarlık yapılıyor” denildiğinde çok kızıp “Bunu ispatlamayan şerefsizdir...” dediğine göre...
***
Bence MİT çok yararlı bir iş yaptı...
Kasetle son yılların en büyük rezaleti ispatlandı... İyi istihbarat yani...
Bekir Coskun / Cumhuriyet
Yüzlerce çocuğu, esnafı, emekçiyi hedef alan bombalar patlarken, ne anayasaya katkı verme sözünün, ne de barış sloganlarının bir anlamı kalıyor.
Fikret Bila / Milliyet
Olan “devlet”e oldu
Bütün bunlar 2009 Ekim ayında hükümet tarafından başlatılan Kürt açılımının acı sonuçları. Bu gibi safsatalar meyvesini hemen vermez. Tohum toprağa düşecek, gübrelenecek, yeşerip fidana dönüşecek ve meyvesini bir süre sonra verecek!
İşte kuralı budur!
Olan, “Devlet” kavramına oldu. Türkiye’ye iktidar tarafından davet edilen ve Habur’dan içeriye görkemli törenlerle giden terörist kafilesinin ayağına seyyar mahkeme gönderildi, hükümetin marifeti olan bu çadır mahkemesi Türkiye’nin yüz karası olarak tarihe ismini yazdırdı.
Emin Çölaşan / Sözcü
“Komşularla sıfır sorun” politikası izlediklerini dile getirenler ve bununla her fırsatta övünenler; neredeyse, “sorunsuz komşu ilişkisi” bırakmadı çevremizde... (...) düşmanımız o kadar çok ki; böyle bir ortamda kaderimiz, her zaman “kim vurdu” ya gitmektir... (...) Üç yılda ilişkileri bu hale getiren ve ülkeyi bir cadı kazanının içine atanların hiç mi günahı yok?
Mustafa Mutlu / Vatan
Ankara’dan cevap geldi!
MHP lideri Devlet Bahçeli, son basın toplantısında soruyordu:
“MİT eski müsteşar yardımcısının (Afet Güneş) dile getirdiği, metropollere PKK tarafından yerleştirilen ve vatandaşlarımızı vahşice öldürmeye ayarlı bombalar hangi şehirlerimizdedir? Bu konuda bir tedbir alınmış, failler yakalanmış mıdır?”
***
İktidardan cevap gelmeden Ankara’dan patlama sesi geldi.
Sağduyu sahiplerince çok söylendi bir kez daha tekrarlayalım...
Terör örgütü silah bırakmadan ne açılım yapılır, ne görüşme, ne temas...
Bu koşullarda Anayasa da değiştirilmez. Yapılacak her iyileştirme taviz anlamına gelir; silahlı örgüt ne verseniz bir fazlası için mücadele eder. Arada olan kim vurduya giden günahsız insanlara olur...
Melih Aşık / Milliyet
Nazlı Ilıcak, Ankara’daki terör saldırısının ardından “Dünyaya meydan okuyan bir ülke, bünyesindeki zaafları giderme konusunda elini biraz çabuk tutmalı. Görüldüğü gibi, düşman uyumuyor” dediğine göre “savaşma görüş” edebiyatını kesecek mi dersiniz!
Teröriste yalvaranın sonu böyle olur
Temsilciniz örgütün adamları karşısında ’Öcalan’a yalvarıyoruz!’ derler ise...
Hükümet; Güneydoğu’ya vali atarken, ’Acaba PKK bunu ister mi istemez mi?’diye korkup dirayetli valileri oraya yollamaz ise...
O bölgedeki güvenlik güçleri; demokratikleşme adına teröristlerin üstüne gitmekten alıkonulursa...
Bölgede PKK’nın sivil halk üzerinde hızla artan baskısına karşı yasal önlem alınmaz ise...
PKK; Türk Devleti’ni bozguna uğrattığının propagandasını yapar; böylece moral , militan ve silah kazanır.
Ankara’yı da hedef tahtasına kor, İstanbul’u da...
Rıza Zelyut / Güneş
Pazarlık olmaz diyenler haklı çıktı
PKK sergilediği alçaklıkla ülke yöneticilerine devamlı “Teröristle pazarlık olmaz” diyenleri bir kez daha haklı çıkarmıştır.
Lânetli olay ülkenin iç ve dış güvenliğinden sorumlu olanları çok şaşırtmış olamaz.
Oslo buluşmasının internete sızdırılan ses kayıtlarındaki bir diyaloğa bakarak yürütüyorum bu tahmini. (...) Saldırının önemli bir sembolik anlamı var. Bölücü terör örgütünün kentlere patlayıcılar taşıdığını devlet biliyor ama kullanılmasını önleyemiyor.
Başkentin kalbinde patlatılan bomba terörün 1 numaralı sorunumuz olduğunu anlamamıza ve PKK’yı bitirmeden güvenli bir gelecek kuramayacağımızı fark etmemize yararsa, bu da kazanç olur!
Güngör Mengi / Vatan