Nerede o eski mahalle baskısı!
Kıbrıs’ta Rumların Türk Ordusuna ve Türkiye’ye yönelik hazırlık ve söylemlerini görme! Irak’ın kuzeyinde devletleşme aşamasını tamamlamış olan Barzani’nin açık açık Türkiye’ye yönelik tehditkâr sözlerini duymazdan gel! PKK’yı Kandil’de semirtip Türkiye’ye saldırtan güçlerin ardındakileri anlamıyormuş gibi yap! Kırkbine yakın vatan evladını katlettiren caniye “liderimiz”, “kardeşimiz” diyenlerin açık olan niyetleri için “ya sabır” çek! Ermeni diasporasının haksız, yanlış ve düşmanca iddialarla Türkiye’yi düşürdüğü durumu anlamazlıktan gel! İsrail’in Türkiye üzerinde bıraktığı yakıt tanklarını, teröristlerin üzerinden çıkan ABD silahlarını tehdit olarak görme! AB’nin Türkiye’ye yönelik taleplerini, ABD’nin Türkiye’yi bölgede sokmak istediği komployu kavramamış gibi yap! Mahalle baskısından söz et! Şu hale bakın; bu beylere göre Ermeni baskısı, Rum baskısı, AB baskısı, ABD baskısı yokmuş; mahalle baskısı varmış!
Misyonerlik fitnesi, yabancılara toprak satışı, ülkenin en stratejik kurumlarının özelleştirme adı altında hiçbir sınır tanımadan yabancılara satışı tehlikeli değil, mahalle baskısı tehlikeliymiş! Ülkenin göz göre göre yönetimlerin kendi elleriyle bölünmesine, paralanmasına ve yaralanmasına yönelik emperyalist gelişmelere dikkat çekenleri de “Sevr Paranoyası” ile suçlayacak, ardından da yandı gülüm keten helva türünden “mahalle baskısı” ndan söz edeceksiniz! Kim inanır size!
Beyler sizlere birden bire ne oldu böyle de “mahalle baskısı paranoyasına” tutuldunuz? Barzani’nin meydan okumalarından, “Kıbrıs’tan çekilin”, “soykırımı tanıyın”, “eyaletlere ayrılın”, “azınlıklara bölünün”, “patrike ekümeniklik verin” dayatmalarında hiç bir tehlike görmezken; içki şişelerinin vitrinin arka tarafında kalmasını en büyük tehlike olarak görüp, işte burada “mahalle baskısı var” diye kıyamet koparıyorsunuz!
Burası Türkiye! Bu ülkenin tarihi gibi demokrasisi de güçlüdür. Bu ülkenin 61 yıllık demokrasisi, değişe dönüşe sipsivil hale gelen anayasası, demokrasiye de sahip çıkan bir halkı var. Bu ülkede mahallenin baskısı falan olur mu? Bu ne paranoyadır? Artık sayenizde “Müslüman mahallesinde salyangoz” satışları da başladı. Yalnız salyangoz mu? Büyük marketlerin hemen hepsinde artık domuz eti ürünleri satılan reyonlar da var. Hatta işi daha da ileri götürdüler; mahallenin apartmanlarında kilise, okullarında misyoner bile bulunuyor. Sizin için bundan daha büyük güvence olabilir mi? Neden korkuyorsunuz?
Sorun edilen şeylere bakar mısınız? Lailla olmuş Şahhane’ de, bu mahalle baskısı yüzünden olmuş! Polislerin büyük bir kısmı oruç tutuyormuş, içki reyonlarının önü ramazan dolaysıyla kâğıtlarla kapatılmışmış, insanlar daha çok başını örtmeye başlamışmış da bütün bunlar “mahalle baskısı” yüzünden oluyormuş. Sorun buysa çözümü gayet basit! Kaldırırsınız 301.maddeyi bitirirsiniz sorunu! Hatta biraz daha ileri gidererek Anayasa’yı renksiz, kokusuz, tatsız, tuzsuz bir hale getirirseniz, çözülmeyen hiç bir sorun kalmaz! Eyalet teklifleriyle, herkese kendi hukukuna göre yaşama imkânı sağlar. Osmanlı zamanındaki gibi patrikhaneye ve cemaatlere özel ayrıcalıklar getirirsieniz, böylece ülke barış ve insan haklarına saygılı bir konuma gelmiş olur(!). Bir zamanlar mahallenin çocukları, daha çok da gençleri kendi mahallelerinin kızlarına yabancıların göz ya da söz atmasına izin vermezlerdi. Bu da “mahallenin namusu” kavramı ile açıklanırdı. Mahalleyi itin, kopuğun, narkomanın, sarhoşun ve tecavüzcülerin şerrinden korurlardı. Mahallenin kabadayıları vardı ve onlar da mahalleliye dayılananlara karşı racon keserdi. Mahallenin bir de bakkalı ve kahvesi olurdu. Veresiye verir, kenarları içeriye doğru kıvrılmış sarı defterlere borçluların adını yazarlardı. Bütün bunların yerinde şimdilerde yeller esmektedir. Şimdilerde mahalleler ağzına kadar sarhoş, tecavüzcü ve uyuşturucu satıcısıyla dolu, mahalle bakkalları da neredeyse tarihe karıştı. Mahalle kahveleri ise “internet kafe” lere dönüştü. Nerede o eski mahalleler ve nerede o eski mahalle baskıları?