Nerede kalmıştık...

Bu satırları artık dört adıma altı adım büyüklüğündeki tek başıma kaldığım hücremden yazmıyorum.
Belki altı ay insan ömrünün tamamını düşündüğünüzde kısa bir süre gibi gelebilir size. Fakat bir de bu süreyi çocuklarınızdan, ailenizden ve sevdiklerinizden ayrı bir şekilde yapayalnız bir hücrede geçirdiğinizi düşünün…

Yaptığımız gazetecilikten, yazdığımız kitaplardan, ihale usulsüzlüklerinden bize arta kalan aylarca tek göz dört duvar oldu. Pes etmemiz için başvurdukları bu yöntemi ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Tüm gazeteci dostlarım, dışarıdakiler de dahil olmak üzere mesleğimize kara çalmak için ortaya attıkları iddialarını buruşturup çöpe attık.
Altı ay önceki Murat Ağırel ile şimdiki Murat Ağırel arasında ailemi ve sevdiklerimi özlemek dışında bir değişiklik yok.

Gerçi pardon! İçeri giren Murat ile çıkan Murat arasında 193 kitaplık bir fark var. Bir de aldığım notlar nedeniyle 5 defter ve 150 civarı tükenmez kalemi tükettim.

Sözün özü şu…

Aylarca nasıl asılsız ithamlarla karşı karşıya kaldığımızı az çok takip ettiniz. Tekrar onlara girmeyeceğim. Bugün size bir "Merhaba" demek dışında söyleyecek pek bir şeyim yok. Ama yarın hep birlikte kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Belediyelerden alınan usulsüz ihaleleri, tarikatların ayak oyunlarını, FETÖ''nün kirli planlarını,

Atatürk''e yönelik saldırıların arka planını tek tek yazmaya, gazeteciliğin onurunu taşımaya devam edeceğim.

İçerdeyken hep tekrarladığım bir şey vardı; Susmayın, alışmayın, korkmayın…
Yazımı kutup yıldızım Uğur Mumcu''nun bir sözüyle noktalamak istiyorum:

"Ben Atatürkçüyüm, ben, cumhuriyetçiyim, ben lâikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye''den yanayım, ben insan hakları savunucusuyum, ben terörün karşısındayım; ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın. Her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır…"

Yazarın Diğer Yazıları