Nerede hurma ormanları?

Bu aralar yürüyüş güzergâhımda hep ezilmiş dutlar görüyorum. Siyahı, beyazı ve pembesi... Bu ağaçların arasında güzel kokular da geliyor. Ihlamur ve iğdelerinki.

Trabzonluların daha şanslı olduklarını söyleyebilirim. Çünkü oraya özel sarı hurmalar yer yüzündeki hiç bir cinsine benzemez.

Bunlar benim çocukluğumun konsollarının değişmez süsüydü. Misafir odasına girişteki aynaların en tepesine asılırdı. Genelde işlemeli bir tülbende bağlanırdı. İki tane uzun tüy arasında Kaşıkçı Elması gibi dururdu. Aylar boyunca orada asılı dururlardı. İyice olgunlaşıp akana kadar.

İstanbul'da

Trabzon hurması için "dünyanın en yakışıklı ağacı" denir. Bir zamanlar İstanbul'un dört bir yanında bunlara rastlardınız. Size hâlâ el üstünde tutulan bir yer söyleyeceğim; "Cağaloğlu Yokuşundaki İran başkonsolosluğu." Sefaretin bahçesinde hayatlarını idame ettiren birkaç yaşlı ağaç için şanslılar demek mümkün.

Dalından koparıp yerseniz, değişik bir tadı vardır. Ataninemin kekre, zamanelerin hafif buruk dediği.

Savaşla gelen şöhret

Trabzon hurmasını Uzak Doğu'ya tanıtan Kore savaşları oldu. Bu konuda en ilginç anı, Türk Tugayı'na yapılan bir ziyarettir.

Birliği denetlemek için Seul'e giden Orgeneral Şehap Gürler'e ikram edilen neydi biliyor musunuz? Süslü kutular içinde yaldızlara sarılmış bir kuru yemiş. Yedikten sonra paşaya sordular "Bu nedir?" Gürler, soruya soruyla karşılık verdi; "Kuru incir değil mi? Nefis bir incir."

Tatlı sanayisinde

Oysa bu Trabzon hurmasıydı. Çok kısa sürede Kore'nin ve hatta Japonya'nın en sevilen meyvesi hâline gelmişti. Bununla kalınmadı. Çikolata, şekerleme, marmelat ve dondurmada en fazla kullanılan malzeme hâline geldi.

Doğu Türkistan kökenli konunun uzmanı bir soydaşımız durumu şöyle açıklamıştı:

"Herkes bu meyvenin vatanını Çin diye bilir. Oysa Trabzon hurması Anadolu, nokta atışıyla Trabzon'dur. Tıpkı kiraz gibi. Hurmanın Karadeniz'de ormanlar hâlinde bulunduğu gerçektir. Amerikalılar bu meyveyi geleneksel kurabiyeleri olan Cookie'lerin yapımında incir yerine kullanmayı tercih ettiler."

Katliam yaptık

Şimdi sormak istiyorum; nerede o hurma ormanları? Niçin bunları yok ettik. Yapılan bir doğa katliamıdır. Sadece Karadenizlilerin illerinde mi bu yapıldı sanıyorsunuz. Bir zamanlar Bebek sırtlarında, Üsküdar'da, Eyüp'te bulunanlardan ne istedik?

Ötekiler

O müstakil bahçeli evlerdeki diğer ağaçları da hatırlayın. İlle de güzel kokulu iğdeler. En meşhuru da "Kambur İğde." Çocuk yaşlarda bir yandan toplayıp, büklümlerinde yattıklarımız. Çok da munistirler. Belki de ağaçların en uysal olanıdır.

Arada patlangaçlara doldurup, oyun oynadığımız çitlembikler. Sloganı da meşhurdur:

"Çitlenbik biz size geldik, bitlendik."

Ulu dutlar

Muhteşem dutlarla kaplı Mecidiyeköy'ü hatırlayan kaç kişi kaldı. Erkan Yiğit'lerin müteahhide verip, birkaç daire karşılığı site yaptırdığı yer gerçek dut ormanıydı.

Hafta sonları çarşaflar gerilir dutlar silkelenirdi. Eyüp-İslambey'de "Ahretliği gelmiş genç kızlar" görücüye buradaki ağaçların tepesinde çıkarlardı.

Fehamet Hanım, damatlığa hazırlanan oğlu Zeki'ye "Dut seyranında çok güzel bir kız gördüm." diye reklam yapmıştı.

İlginç bir şey söyleyeyim, uzaktan akrabamız Mazhar amca eşi Asiye hanımı böyle bir temaşada tanıyıp evlendi. Burada meziyet, kızların çıplak ayaklarıyla dallara vuruştaki zarafetti.

İlginç talep

Türkiye'de kuru dutun değerinin bilindiği en güzel dönem 2. Dünya Savaşı öncesidir. Almanlar bizden tonlarca kuru dut satın aldı. Bunun sebebi daha sonra ortaya çıktı. Başlatacakları savaş için yiyecek stoku yapıyorlardı.

Askerler cephede, dut ve incir kurularıyla, peksimetlerle beslendiler.

Artık iğdeden kocayemişine (muşmula), hurmaya veda eder gibiyiz.

Zeytin

İyi ki zeytine yeniden sahip çıktık. Uluslararası tröstlerin margarinlerini sokuşturma gayretine bu önemli gıdayı neredeyse kurban veriyorduk.

Ülkesini, milletini her şeyden önce sağlığını sevenlerin gayretiyle zeytin ve zeytinyağı yeniden değerlendi.

36,4 derece sıcaklıktaki insan evladına 47 derecede eriyen margarini reddetme dönemine girdik.

Size bir mitolojik örnek de vermek istiyorum; "Tanrıçalar çocuklarını en heybetli zeytin ağaçlarının dibinde doğururlardı."

Bir de şiirle noktalayalım:

Yaş ağaca balta vuran el onmaz,

Kütükler var kervan geçmez kuş konmaz.

GÜNÜN SÖZÜ

Merhametin yumuşaklığı demir kapıları eritir. W. Shakespeare

Yazarın Diğer Yazıları