Nerede bu memleketin kadınları
Bayramda gelen özel konuklarımı Anıtkabir’e götürdüm. Gazi ile bayramlaşmaya gelen binlerce vatandaşımızla onun huzuruna çıkıp müzeyi gezdik. Satış bölümünden rozet, kolye, kitap gibi anı satın aldı dostlarımız. “Bunları bulundurmak suç sayılıyor” diye muziplik yaptım. Önce “Hadi canım sende” itirazları yükseldi. Ardından Hasdal’daki tutsak Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin Nutuk bulundurmak ve okumaktan sorgulandığını hatırlattım.
Silivri’de tutuklu bulunanlara dair ayrı ayrı örnekleri dinledim. Meğerse malum davayla ilgili gözaltına alınanların ev ve üst aramalarında Atatürk’e dair her şey suç unsuruymuş gibi el konmuş. Değerli büyüğüm Ünal İnaç’ın yönettiği Şirinoğlu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin arandığında oradaydım. 60 binin üzerinde kitap, yüz binlerce dergi ve belgenin bulunduğu merkezde Atatürk ile ilgili üç binden fazla eser vardı. Kamyon ile taşıyıp her birini okuyup incelemeye vakitleri olmadığı için onlara el koyamamışlardı.
22 Ocak 2008 günü gözaltına alınıp tutuklanan ve halen cezaevinde yatmakta olan Sevgi Erenerol’un dedesi Papa Eftim’e İstiklal harbinde gösterdiği kahramanlıklardan dolayı bizzat Mustafa Kemal tarafından hediye edilen kol saatine de el konulmuş. Türk Ortodoks Kilisesi basın sözcüsü olan Sevgi Erenerol’un üst arama tutanağında “İçinde Atatürk resmi olan saat” ibaresi bulunuyor.
Yine Türk Metal Sendikası eski Başkanı Mustafa Özbek’in ev aramasında, “Ele geçirilen belgeler” arasında Atatürk’ün yazdığı “Medeni Bilgiler Kitabı” bulunuyordu. Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer’in evine yapılan baskında Nutuk ve Atatürk posterlerine el konulmuş. Bunların suç unsuru olabilme ihtimali bile insanın canını sıkıyor.
Benim asıl kafama takılan ise canım memleketimin kadın kuruluşlarının duyarsızlığı. Lafa gelince sokak kedileri için bile gösteri düzenleyen binlerce kadın örgütünden bir teki çıkıp da “Sevgi Erenerol niçin hapiste, cezaevi koşulları nasıl” diye sormuyor. Kabine de kadınlardan sorumlu Devlet Bakanı bile var. AKP hükümetinden Silivri’deki tutuklularla ilgili bir şey beklemek mümkün değil. Ama TBMM’deki muhalefet partilerinin kadın milletvekillerinin de çıtı çıkmıyor bu konuda. Geç de olsa Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan için gazeteciler bir şey karalıyor, duruşmalarına katılıyor.
Neredeyse üç yıldır hapishanede bulunan Sevgi Erenerol Türk milliyetçisi, Atatürkçü olmayıp Feminist, komünist, ateist, bölücü olsa su yolu yaparlardı Silivri’yi.. Köşe başlarında bildiri dağıtıp, paneller düzenler, özgürlük kampanyaları açarlardı. Ama Sevgi Hanım Atatürkçü, üstelik Türkçü. Mahkemede eğilip, bükülmüyor. Hapiste ağlayıp, sızlamıyor. Dedesine, babasına layık olabilmek için dimdik duruyor. Duruşmalara bile katılmıyor çoğu kez. Kendisinin içerisinde niçin tutulduğunun bilincinde. Salya, sümük tahliye talebinde bile bulunmuyor. Tabiri caizse aslanlar gibi yatıyor içeride. Geç gelen adalet olmasa da tecelli edeceği günü sabırla bekliyor.
Geçtiğimiz akşam değerli arkadaşım Müesser Yıldız, “Utanıyorum” diyerek Sevgi Erenerol’a duyarsız kalan meslektaşlarına verdi veriştirdi. “Sevgi Hanım PKK’lı olsa Avrupa’dan onlarca heyet gelirdi” sitemiyle beraber en kısa zamanda Sevgi Erenerol dosyası açmaya söz verdi. Müesser’in muhteşem üslubundan heyecanla okumayı bekliyorum.
Okuyucularımızdan Sevgi Erenerol’a Silivri Özel Tip Cezaevi’ne mektup yazmalarını tavsiye ediyorum. Umarım Milli olan kadın kuruluşları bir an önce harekete geçer. İnşallah Meclis’teki kadın milletvekilleri daha fazla geç kalmaz. Bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını temenni ettiğim Sevgi Erenerol’a bu sütunlardan sevgi ve saygılarımı sunarken, “Bir ordu kadar yararlılık gösterdi” diyen Mustafa Kemal’in takdirlerini kazanmış Erenerol ailesine sabırlar diliyorum.