Nefret mağdurlarını aday yapın!
Listeler çoktan verildi sen hala ne adayı sayıklıyorsun diye atlamayın hemen. Hrant Dink Vakfı, her yıl Hrant Dink’in doğum günü olan 15 Eylül’de, Uluslararası Hrant Dink Ödülü veriyor ya... Bunun için aday önerilerimizi beklediklerini ilan etmişler. Ödülün “ayrımcılıktan, ırkçılıktan, şiddetten arınmış, daha özgür ve adil bir dünya için çalışan, bu idealler uğruna bireysel risk alan, ezber bozan, barışın dilini kullanan, bunları yaparken, insanlara mücadeleye devam etme yolunda ilham ve umut veren kişi, kurum veya gruplara” verileceğini duyunca dayanamadım. Ben de aday önermeye karar verdim. “Değişim” istiyorsak, “tabuları yıkmak”tan söz ediyorsak elimizi taşın altına, sonra o taşı da kurulan çarkın dişlileri arasına koymak lazım öyle değil mi!
***
Velhasıl... Bir heyecanla girdim aday önermek isteyenler için adres gösterilen internet sitesine (www.hrantdinkodulu.org). Tam “aday öner” butonuna basacaktım ki, son bir kaç yıldır, “teknolojiyi, az gelişmiş ülkelerin sömürge halklarına layık bir hayat tarzı inşa etmek için kullanan zihniyet”i hatırladım ve nemelazım deyip çektim elimi gerisin geriye...
Ben eşeğimi sağlam kazığa bağlayayım da sonrası onların “vicdan” meselesi... Hepinizin huzurunda, önerdiğim isimlerinin hem jüriye ulaşmasının, hem de sümenaltı edilememesinin “garanti” olduğu bir yöntemle ilan ediyorum adaylarımı: Madem ki ödülün nihai amacı “adalet” isteyen insanların “seslerinin duyulduğunun, yaptıklarının görüldüğünün ve yalnız olmadıklarının hatırlatılması...”
O zaman ilk grup adaylarım üç yıla yakındır sesleri Silivri zindanlarının duvarlarına çarpıp çarpıp geri dönen gazeteciler Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Deniz Yıldırım, Vedat Yenerer, Müyesser Yıldız, Soner Yalçın, Ufuk Akkaya, Güler Kömürcü, Nedim Şener, Barış Pehlivan, Merdan Yanardağ, Barış Terkoğlu ve adı bir kalemde aklıma gelmeyen diğer onlarcası...
Madem ki bu ödülün ana mesajı “ayrımcılıktan arınmak” ... O zaman benim ikinci aday grubum, “Hrant Dink” adı bir “sınır çizgisi” yapılarak medyada ötekileştirilmeye çalışılan ve her biri “nefret söylemi”nin hedefi olan köşe yazarları Melih Aşık, Emin Çölaşan, Hasan Pulur, rahmetli Deniz Som, rahmetli İlhan Selçuk’tan oluşuyor! Ha bir de “Yumruk” yazısıyla Yılmaz Özdil’i öneriyorum bu kategoride!
***
Ve madem ki bu ödül bir “ezberbozan” olacak aynı zamanda. Sıkı durun, Uluslararası Hrant Dink Ödülü adayımı açıklıyorum:
Yeniçağ Gazetesi!
Jürinin takdiri ne olur bilmem ama Hrant Dink adına “Yağma Hasan’ın böreği” muamelesi yapan “arkadaş” kisveli bütün nebbaşlara karşı dürüst ve net bir tavır ortaya koyan başka kim vardı ki!
Hem ezber bozmak dediğin nedir?
Türkiye’de Türkler’in de düşünce ve ifade hürriyeti bulunduğunu kabul etmekten daha iyi nasıl bozulur ezberi bu ülkenin hanidir şaşmış kanaat pusulasının!
Kronik “Katil milliyetçiler... Faşist milliyetçiler... Zihinleri zehirlenmiş milliyetçiler...” söylemi yıkılmadıkça, nasıl yıkılır ki ezberlerinizin temelleri!
Ben derim ki...
Gelin Türkiye’de Türkler’in parya olmaya mahkum edilmesi gerektiğine dönük, -her birinizi yargısız infaz memuruna dönüştüren- yerleşik inancınızı terk edin. Madem ki “barışçı bir dilde diyalog” tercihiniz; o zaman bu devleti kuran milli mücadeleye, milli mücadelecilere, hepinizin toplumun her alanında yer bulmanızı sağlayan cumhuriyetin kurucu fikrine, kurucu kadrolarına karşı nefret suçu işlemeyi kesin, kin ve isyana teşvik edici dilden vazgeçin, ABD’nin konjonktürel gayelerinin papağanlığından vazgeçerek “ezberci” olmadığınızı ispat edin ve ödülü, insanlara bu ülkede bir ve bütün halde yaşamak yönünde “mücadeleye devam ilhamı ve umudu veren” Yeniçağ’a teslim edin!
+++
“Huysuz” Hasan Cemal ile “hayalci” Ergun Babahan
Dün gazeteleri okurken bir ara Pierre Culliford’un unutulmaz animasyonu Şirinler geldi gözümün önüne. Sanki beyaz bereli, mavi bedenli, şehir efsanesi o ki aslında her biri birer “komünizm propagandisti” olan o yaratıkların arasında dolanıyor gibi hissettim kendimi.
Mesela Hasan Cemal’in “Bir Balbay’ın, bir Haberal’ın, bir Batum’un, bir Aygün’ün ya da eski Yar-Sav Başkanı Emine Ü. Tarhan’ın, söyler misiniz, bu Baykal’cılardan ne farkları var?
Sayın Kılıçdaroğlu;
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?..” satırlarını okurken muhtemel “Huysuz Şirin” replikleri çınladı durdu kulağımda:
“Eski CHP’den nefret ediyorum!”
“İçinde Balbay olan ”yeni CHP“den nefret ediyorum!”
“Baykal’dan nefret
ediyorum!”
“Baykal’a benzemeyeceğini beklediğim Kılıçdaroğlu’ndan da nefret ediyorum!”
Haliyle “günün huysuz şirini” ilan ettim
Cemal’i!
Bu arada, “Şirinler” açılımım pek kabul görmedi etraftan. “Gudubetler desek!..” türünden alternatif teklifler üretenler oldu. Ama direndim. Günün gerçekle ipleri koparmış şirinini açıklamadan koymadım yazının noktasını:
Ergun Babahan!
“Bu ülkede siyaseti en iyi bilen lider Recep Tayyip Erdoğan. Rahat ve rakipsiz. O yüzden sonucu belli bir seçim bu. Türkiye’de bu tabloda bin seçim yapılsa binini de AK Parti ve Erdoğan kazanır” satırlarıyla ve ne yazık ki “yağcı şirin” diye bir kategori olmadığından, köyün “hayalci şirin”i ilan ediyorum kendisini.
Dilerim 12 Haziran’da sandıkta “Azman” karşılamaz
“şirinler”i!
+++
Seçime gireceklerin isimleri değil misyonları önemli
Bu sayfayı yapmaya başladığımdan bu yana, en tatsız tutsuz günü medyanın...
Herkes “siyaset bilimcisi”, herkes “sosyolog”, herkes “sosyal psikolog” olmuş listelerdeki isimlerin seçmen hareketlerine olası etkilerini tartışıyor. Mevzunun can damarı “partilerdeki değişim!”
Halbuki ne CHP’nin, ne MHP’nin, ne de AKP’nin “kader” seçimi 12 Haziran’daki. Bu seçim evet siyasi partiler üzerinden ama nihai olarak Türkiye’nin neye dönüşüp-dönüşmeyeceğinin göstergesi. Onun için seçmeni Ali’yle, Veli’yle, Ayşe’yle, Fatma’yla oyalamak, Ahmet’in Mehmet’in yer kavgasından reyting ummak yerine; o isimlerin “misyonları”yla tanıştırmalı bir an önce...
Ve asıl soruyu gündeme taşımalı:
Ey halk, nasıl yönetilmek istiyorsun sen onu söyle!
+++
Listeleri hangi köşe yazarı, nasıl yorumladı
Başkanlık hazırlığı
Erdoğan önümüzdeki on yılı yeni bir konumda, yeni yetkilerle yönetmek arzusundadır.
Ve Erdoğan, Türkiye’de başkanlık sistemini savunan çok az sayıdaki anayasa profesörlerinden Mustafa Şentop’u, bizzat görüşerek aday yapmıştır.
Taha Akyol / Milliyet
***
AK Parti’de “başkanlık sistemine geçiş projesine” taş koyabilecek olanlar, aykırı ses verenler veya onlara yakın olanlar eleğin üstünde kalamadılar.
Güneri Cıvaoğlu / Milliyet
***
Erdoğan, Kürt milletvekillerini, ya “demokratik açılım”a yeterince sahip çıkmadıkları için dışladı ya da 12 Haziran’dan sonra açılıma eskisi kadar önem vermeyecek. İkinci seçeneğin pek mümkün olduğunu sanmam ancak Diyarbakır eski Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Galip Ensarioğlu’nu saymazsak, Güneydoğu’da siyasi açıdan öne çıkmış herhangi bir ismi aday listelerinde göremiyoruz.
Ruşen Çakır / Vatan
***
Örgütlerden gelebilecek itirazların kırıp dökücü bir çizgiye taşmasını önleme çabasını dün sadece AKP’de gördük.
Erdoğan küsmesi ihtimali olanlara, önlerindeki uzun yolculukta mutlaka fırsatlar doğacağını anlatarak, ustalık dönemi yaşayan bir siyasetçi olduğunu gösterdi.
Güngör Mengi / Vatan
Asıl sınav 12 Haziran’da
İki ay sonra seçim var. CHP bu yeni haliyle başarılı olamazsa her şey sil baştan değişir.
Can Ataklı / Vatan
***
Kılıçdaroğlu, zor günlerinde desteğini aldığı Sav’ı da koruyabilmeliydi. ’Hizip’ hazırlıklarını önlemek ayrıdır, toptan tasfiye ayrı...
İsmail Küçükkaya / Akşam
***
Koltuk düşkünü şamatacılara kulak asmayın. CHP gibi bir partide; onca dinozoru liste dışı bırakmak başlı başına bir devrimdir!
Mustafa Mutlu / Vatan
***
Parti sağa açılayım derken mevcut tabanını da kaybetmez inşallah...
Melih Aşık / Milliyet
***
Seçimlerde başarılı bir sonuç alabilirse tartışma biter. Ama ya aksi olursa işte o zaman CHP’de dün başgösteren liste depreminin tsunami etkisinin çok ama çok sert olacağına kuşku yok.
Bilal Çetin / Vatan
***
Kaç yıl CHP adına görüş açıklayan, aşina olduğumuz pek çok isim tasfiyeye uğradılar. Kabahatleri ne peki? Çünkü Baykal döneminde kendilerince “İlkeli siyaset” yaptılar.
Mehmet Barlas / Sabah
***
CHP yüzde 28 alırsa, Kılıçdaroğlu gider, MYK altüst olur.. Partiyi ne hale getirdiler diye her köşede konuşulur.. Yüzde 30 alırsa, partiyi değiştirdi, iyi de oldu diye methiyeler düzülür.. Hayatın gerçeği budur..
Mehmet Tezkan / Milliyet
Baraj sorunu yok
Küs olanlar, kucaklaştı. Devlet Bahçeli hayatında ilk kez Demirel’in formülünü uyguladı. Yani, alttan oyabilecekleri bünyesinde tuttu. Süleyman Baba gibi ’Pürüzlerin çenesini kapattı’. İnanarak söylüyoruz, Türkiye’nin MHP’ye hiçbir dönem bu kadar ihtiyacı olmamıştı. Meclis’teki sayılarını biraz daha arttırabilirlerse, kimse ’Bol Eyaletli Malezya Formülü’nü gündeme getiremez.
Burhan Ayeri / Akşam
***
Devlet Bahçeli’nin küskün milliyetçilerin gönlünü almayı ve kendisini milliyetçi / ülkücü olarak tarif eden geleneksel MHP tabanının aşina olduğu, sempati duyduğu isimleri vitrine çıkarmayı önemsediğini düşündüren bir liste var karşımızda.
MHP zirvesinin baraj endişesi taşımadığı kesin. Bunun en bariz işareti ise Devlet Bey’in DP, SP gibi partilerden gelen ittifak çağrılarına fazla kulak kabartılmaması. Aksi olsa yani MHP’nin baraja takılması ihtimali göz önüne alınsa şüpheniz olmasın ki farklı ittifak modelleri denenirdi...
Avni Özgürel / Radikal
***
Devlet Bahçeli’nin ülkücü geçmişi olan önde gelen isimlerin yanı sıra Sümer Oral örneğinde olduğu gibi eski merkez sağın önemli isimlerine listelerinde yer vermesi de yeni Meclis’te yaşanacak sert siyasi mücadeleye hazırlık olmak üzere siyasi deneyimi yüksek bir kadro oluşturma arayışını yansıtıyor.
Murat Yetkin / Radikal
+++
Ne yemekmiş be!..
Ne isli viskiymiş, ne yemekmiş... ’Takır takır matematik kafası’ diye övülen Nursuna Memecan Yeni Hayat Apartmanı’nda verdiği davetin karşılığını aldı. O matematik kafası bir tek kendi yerini garantileme hesabına yaradı demek ki... Milletvekili olduğu süre boyunca hiçbir varlık göstermeyen, bu yemek dışında hiçbir vesileyle adını duymadığımız Memecan yine milletvekili olacak. Vatana millete hayırlı olsun.
Oray Eğin / Akşam
+++
Bir “millete hizmet neferi”nin anatomisi...
- Beyfendi, hayırlı uğurlu olsun, partiden sızan kulislere göre adaylığınız kabul edilmiş...
- Genel başkanımın teveccühünü emir telakki ederim. Beklenti içinde değildim. Aday olmasaydım da, canla başla çalışırdım. İster cephede, ister nöbette, partimin neferiyim. Mevzubahis partimse, gerisi teferruattır.
***
- Beyefendi, kulis dedikoduymuş, twitter’a düşen bilgilere göre, adaylığınız kabul edilmemiş...
- Dağdan gelip bağdakini kovuyorlar kardeşim. Çeteleşme var. Ne idüğü belirsiz üç günlük adamlar, partiyi ele geçirdi. Bu çatı altında bi saniye bile durmam artık.
***
- Beyfendi, twitter mesajı çakmaymış, feysbuk’a yazılanlara göre adaylığınız kabul edilmiş...
- Yapma yav! Liyakata önem veren, sözünün eri genel başkanıma inancım tamdı, mert liderime şükranlarımı sunarım. Makamlar gelip geçici, partim bakidir. Birlik zamanı, el ele gönül gönüle verme zamanı. Aday olamayan arkadaşlar kırılmasın, küskünlüğe yer yok. İbadetimiz milletimiz. .
***
- Beyfendi, feysbuk sahte çıktı, entivi canlı yayında verdi, galiba isminizin üstü çizilmiş...
- Çizmezlerse hatırım kalır. Bırak bunlarla aynı listede bulunmayı, bunlara selam vermeyi bile zul addederim. Zibidilerin aday olmak için kimlerin poposunu öptüklerini gayet iyi biliyoruz biz. Utanmaz herifler mahvettiler partiyi. Aha şuraya yazıyorum, barajı bile geçemez bunlar. Kadir kıymet bilmeyen bu millete de müstahak zaten.
***
- Beyfendi, entivi yanılmış, siyenen son dakka verdi, adaylığınız tamam, hem de birinci sıraymış...
- Deme! Öbür partiye bağlılıklarımı sunduğum yolundaki iftiralara gülüp geçiyorum. Kirli ayak oyunlarında bulunmadık, bulunmayacağız. İkbal beklentim asla olmadı, makam mevki derdim yok. Gökkubbe yarılsa, burdayım. Aday olamayan arkadaşların partimiz aleyhine atıp tuttuklarını üzülerek müşahede ediyorum. Gün, birlik günü. Biz bir aileyiz, gayemiz milletimiz. Gelin, dirayetli genel başkanımızın şefkatli kanatları altında partimizi yüceltelim.
***
- Beyefendi, yüksek seçim kuruluna verilen listede bulunmadığınız anlaşıldı...
- Bunların alayının...
Yılmaz Özdil / Hürriyet