Neden Kerkük'ü tartışmıyoruz?

Türkiye Muhteşem Yüzyıl’ı tartışıyor, sözde fezlekeleri tartışıyor, Taksim ve Çamlıca camilerini, kısaca Erdoğan ne ister ise onu tartışıyor ancak Türkiye’nin geleceği ile ilgili ve hayati öneme sahip olan konuları tartışmıyor. Türkiye’nin susarak izlediği hayati konulardan birisi de hiç şüphesiz Kerkük, Tuzhurmatı, Telafer gibi en az 2.5 milyon Irak Türkmeninin bulunduğu bölgelerde yaşananlar. ABD’nin 2003’te Irak’ı işgalinden sonra, arkasına Amerikan ordusunu alan Barzani ve Talabani, çoğu Türkmenlere ait olan bölgeleri işgal etti. Tabii bu bölgelerin işgaline Türkmenler ve Araplar karşı çıktı. Irak anayasasının şekillendiği dönemde bu bölgeler tartışmalı bölgeler olarak kayda geçti ve sorunun çözümü ileri bir tarihe bırakıldı.
Türkmen kenti Kerkük de tartışmalı bölgedeki şehirlerden birisidir. Kerkük, 2003’te Amerikan ordusunun işgalinin ilk günlerinde peşmergeler tarafından basılmış, şehrin nüfus dairesine giden peşmergeler bütün dünyanın gözü önünde Türkmenlerin nüfus kayıtlarını yakmışlardı. Sonra Türkmenlere yönelik saldırılar başlamış, Irak Türkmen Cephesi basılmış, 12 yaşında bir Türkmen çocuk kafasından vurularak öldürülmüştü. Hemen bunu, Süleymaniye’den on binlerce Kürt göçmenin Kerkük’e getirilmesi izledi. Çoğu, Türkmenlere ait olan arazileri işgal eden göçmenler, buralarda gecekondu kentler oluşturarak, Kerkük’ün nüfus yapısını değiştirdiler. Kerkük; Bağdat bunu kabul etmese de artık Barzani ve Talabani’nin işgali altına girmişti.
Yapılan ilk seçimlerde Türkmenler üzerindeki bütün baskılara, oy çalmalara, imha etmelere ve sahtekarlıklara rağmen KDP-KYB ve bütün Kürt partilerinin oluşturduğu Kürdistani Cephe, Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi’nden daha az oy almıştı. Bu bir şeyi değiştirmedi. Hatta AKP Hükümeti, Irak Türkmen Cephesi’nin büyük sahtekarlıklar sonucu oylarının düşük çıkmasından memnun oldu.
Bugün Barzani, AKP Hükümetinin en önemli müttefiklerinden birisi. Barzani bölgesini Türkiye inşa ediyor. PKK’nın Barzani bölgesinde korunma ve kollanması, saldırılarını Barzani bölgesinden Türkiye’ye düzenlemesine rağmen Ankara, Barzani’ye bu konuda ciddi bir baskı yapmıyor. Hatta İsrail ordusu ile birlikte 12 Eylül 1982’de Filistinli mültecilerin yaşadığı Sabra ve Şatilla kamplarını basan çocuklar dahil 3500 kişiyi katleden Falanjist Parti’nin Genel Başkanı Emin Cemayel’i onur konuğu olarak davet eden AKP, Irak Türkmen Cephesi liderini AKP kongresine davet etmemiştir.
Irak Anayasasına göre, yabancı şirketlerin Irak’ın tamamında yapacakları maden ve petrol aramaları için Bağdat’tan izin almaları gerekir iken Ankara, Bağdat’ı atlayarak doğrudan Erbil ile görüşerek petrol aramalarının önünü açmıştır. Bu açıkça Barzani’yi bağımsızlığa teşvik eden, cesaretlendiren, Bağdat ile Barzani arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olan bir adım olmuştur. Ancak iş burada da kalmamıştır. Irak’ta terörist eylemlerden sorumlu olduğu iddia edilen Sünni Cumhurbaşkanı yardımcısına Türkiye’ye iltica ve siyasi faaliyet hakkı verilmesi, Ankara-Bağdat ilişkilerine ağır bir darbe vurmuştur. Özetle; AKP Hükümetinin Suudi Arabistan-Katar ekseninde izlediği Sünni-Selefi merkezli politika, Türkiye’yi Irak ile çatışmaya sürüklerken, Irak’tan ayrılmak isteyen Barzani’yi daha da cesaretlendirmiştir.
Irak Başbakanı Maliki’nin, tartışmalı bölgelerdeki durumun anayasanın öngördüğü şekilde referandum ile çözülememesi üzerine Irak ordusuna bağlı bir Dicle Gücü kurarak, çoğu Türkmen bölgesi olup, fiilen Barzani peşmergelerinin işgali altındaki bölgelere ve Kerkük’e yaklaştırması üzerine gerilim daha da artmıştır. Irak, dünya petrol rezervlerinin % 10’una sahiptir. Kerkük petrolleri de bu % 10’un takriben % 20’sini yani dünya rezervlerinin % 2’sini oluşturmaktadır.
Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti, Kerkük petrollerine sahip olmadan yaşayamaz. Kerkük’ün Barzani tarafından işgalinin hukuken de gerçekleşmesi durumunda Barzani’yi hiçbir güç Irak içinde tutamaz. Kuzey Irak’ta bağımsız Kürdistan kurulur. Kerkük petrolleri üzerinde oturan bir Kürdistan’ın Türkiye’nin güneydoğusu üzerinde oluşturacağı cazibe açıktır. AKP’nin PKK’yı tatmin ve taviz üzerine kurulu politikasının ortaya çıkardığı ve güçlendirmeye devam ettiği ayrışmacılık ve ayrı millet bilinci ile Kuzey Irak’ta ekonomik cazibe merkezi haline gelen bir Kürdistan birleşince, sizce Türkiye’nin birliğini devam ettirmek mümkün olur mu? Kerkük bundan dolayı da önemlidir ve Irak’ın toprak bütünlüğü içinde kalmalıdır. Oysa Ankara susarak, Barzani’yi cesaretlendiriyor.

Yazarın Diğer Yazıları