NEDEN (HÂLÂ) TUTUKLULAR?
İddianame çıktı.. Okudum, okudum bi şey anlamadım.. Suçları ne bulamadım, öğrenemedim..
Suçlananlar da anlamamış.. Nedim sormuş..
Neden hâlâ tutukluyuz?
Bu adamlar ne yapıyormuş.. CHP’yi mi destekliyormuş, iktidara mı karşı çıkıyormuş..
Ellerine silah alıp dağa mı çıkmışlar.. Şehir gerillalığına mı soyunmuşlar..
Ne yapmışlar?
İzaha muhtaç bir durum..
***
Türkiye’nin iyi hukukçuları var, iyi hukuk fakülteleri, iyi hocaları şu iddianameyi okuyup bize de izah etseler..
Deseler ki bu adamlar bu yüzden tutuklu.. Kitap yazmaktan mı, yazmaya teşebbüs etmekten mi?
Neden!..
***
Türkiye’nin muhafazakâr aydınları var.. Demokrasinin daha da geliştiğini, ileri seviyelere geldiğini her gün anlatan..
Yılmadan usanmadan demokrasi dersleri veren..
Bu durumu onlar anlatsa..
Altı aydır tutuklu olmalarının nedeni budur deseler..
Öğrensek..
***
Türkiye’nin liberal demokratları var.. Kanaat önderliği yapan.. Kürt meselesi konusunda, PKK adlı terör örgütü konusunda kalem oynatan..
Bu mesele Kürt meselesi kadar önemli değil mi?
Ne diyorlar; Kürt meselesinin nihai çözümü demokrasinin gelişmesiyle ilintilidir..
Demokrasi adına, düşünce özgürlüğü adına işte somut örnek..
İki satır yazmaya değmez mi?
***
Türkiye’nin sol, sosyalist aydınları var.. Özgürlük savaşçıları.. Daha fazla özgürlük diye diye ömür tüketen çilekeş kalemleri.
Onlar ne diyor?
Özgürlük perspektifinde soruyorum..
İlgisi var mı yok mu?
***
Türkiye’nin iktidar partisi var.. Arkasında yüzde 50 oy olan.. O partinin sözcüsü var..
Ne düşünüyor; bi cümle de ondan işitsek..
Hükümetin sözcüsü var.. Çok deneyimli siyasetçi.. Vesayetçi anlayışın kalkması, özgürlük alanının genişletilmesi için saçımı beyazlattım diyen..
Mutlaka bi fikri vardır..
Duysak..
***
Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden sorumlu bakanı var.. Baş müzakerecisi..
AB hukukunu, AB ülkelerindeki uygulamaları sular seller gibi biliyordur.. Girmek istediğimiz Avrupa’da da benzer uygulamalar var mı?
Orada da insanlar benzer durumlarda tutuklanıyor mu?
Yoksa bize özgü bi durum mu?
***
Bana gelince, başlıkta hâlâ kelimesini parantez içine aldım..
‘Hâlâ’yı okumayın, atın diye..
Sorum net..
Neden tutuklular?
Mehmet Tezkan / Milliyet
“Abi”sine mektup yazdı
Bir insanın geçmişte söylediği sözlerden pişmanlık duymasını yadırgamam.
Bu nedenle çırpınışını bir yere kadar anlayabilirim.
Ama işin dozu kaçırsa olay, “söylenen sözlerden duyulan pişmanlık” aşamasını aşar, elde edilen makam-mevkii için eğilmeye-bükülmeye girer.
Ben bu durumu sana hiç yakıştıramıyorum “abi”.
Girişim dergisini falan anımsıyorum, hiç yakıştıramıyorum.
Ahmet Hakan / Hürriyet
“Doğan alerjisi” mi, o neydi!
Medyatava internet sitesi “Başbakan’ın uçağı”nın yeni yolcularını analiz etmiş. Hoş,yazılanlar yayına konmasının daha birinci saatinde hükmünü yitirdi, çünkü Milliyet genel yayın yönetmeni Tayfun Devecioğlu, sitenin iddia ettiğinin aksine Tayyip Erdoğan’ın Kahire’ye giderken yanında götürdüğü gazeteciler arasında değildi. Haliyle “Doğan Grubu çatısı altındayken ANA uçağına binemeyen Milliyet ve Vatan’ın genel yayın yönetmenleri büyük önem taşıyan Mısır gezisine katılıyor...” ifadesi de olayı yorumlamada güdük kaldı.. Hem... Hadi diyelim, “uçak kadrosu” Medyatava’nın ilk duyurduğu gibi olsun... Mevzu bahis Doğan Grubu çatısı altında olmaksa Enis Berberoğlu nasıl zıplıyor o uçaktan öbür uçağa; hiç boş geçmiyor, bir Başbakan’ın, bir Cumhurbaşkanı’nın yanında! Enis Berberoğlu “Doğan Grubu çatısı altındaki”, hatta bizzat grubun “çatısı” durumundaki Hürriyet’in genel yayın yönetmeni değil mi? Aydın Doğan’ın kızı bile Somali’ye “Başbakan’ın uçağında” gitmedi mi?
Bir garip hukuk
Arkadaşımız Nedim Şener dahil 14 sanığı kapsayan Odatv davasının iddianamesi mahkemece kabul edildi. Davanın avukatlarından Serkan Günel ve Hüseyin Ersöz’ün kimi tespitleri ilginç...
OdaTV bilgisayarlarına virüs olarak yüklenen “Ulusal Medya 2010” adlı imzasız dijital belge iddianamede önemli yer kaplıyor. Ancak belgenin sahteliği konusunda avukatlarca Boğaziçi Üniversitesi’nden alınan rapor iddianamede kabul edilmiyor.
Sebebi; “imaj üzerinden inceleme” yapılmaması...
Avukatlar diyor ki:
“Ahmet Şık’ın kitap taslağının toplatılması kararının ardından elimizde bulunan imajlara polis marifetiyle el konulmuştur. Bu çerçevede inceleme ekran görüntüleri üzerinden yapılabilmiştir.
Ancak savcılık makamı da nedense bu dokümanların OdaTV bilgisayarına spam yoluyla gönderildiğine ilişkin savımız karşısında hiçbir araştırmaya gitmemiştir.
Mahkeme imajları tarafımıza verdiği takdirde tespitlerimizin doğruluğunu ortaya koymak mümkün olabilecektir...”
Bu belge kilit önemde...
Melih Aşık / Milliyet
Müzecilikte zayıfız demiş.
Kim mi? Eminönü’ndeki tarihi buluntular için çanak çömlek diyen
Sayın Başbakan...
Fahrettin Fidan
Kız tavlamaya çıkmış gibi...
Ne eksik, ne fazla; “kız tavlamaya çıkmış” zengin çocuklarına benziyorlardı. Cumhurbaşkanı ile arkadaşları; kimi tornacının, kimi tenekecinin oğlu yoksulluktan gelme insanlardı. Hani babası işçi ya da pedalla çalışan baskı matbaası ustası olup da kendisi büyük parasal imkanlara kavuşunca yazılarında “marka şaraptan” bahseden gazeteciler var ya, onlara benziyorlardı. Ben sadece çocuklukları yoksulluk içinde geçmiş sonradan ünlü gazete yazarları öykünür sanıyordum.
Cumhurbaşkanı da öykünürmüş!
(...)
Helal sana bu yollar!
Baba süper çıkmışsın!
Cumhurbaşkanı Gül’ün Facebook sayfasına yorum yazan vatandaşlar işte “helal sana... süper çıkmışsın...beyaz Türkler kıskançlıktan çatlasın...” türü destek ve hayranlık nidaları göndermişlerdi.
Türkiye bir tuhaf oldu.
Zenginliğe öykünmeye bayılıyor.
***
Oysa Türkiye’nin büyük cari açığı var. Cari açık; başkasının parasını yemek, başkasının biriktirdiğine faiz ödeyip harcayarak büyümek anlamına geliyor. Hükümet ve başta Abdullah Gül’e “kardeşim” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin tehlikeli cari açığına merhem olsun diye “en küçük vidasına kadar Türkiye’de üretilecek, yüzde yüz yerli malı olan ve dünya pazarlarında da satılabilecek bir milli otomobil üretilmesi için” otomotiv sanayicilerini dolduruşa getirmeye çalışıyor.
Gül, ise Caddilac’a biniyor.
Kardeşin, kardeşe hançeri!
Necati Doğru / Sözcü
Sana da ancak bu yakışırdı
12 Eylül döneminde tutuklu kaldığı 4.5 ay için devlete açtığı 600 bin TL’lik tazminat davasını kaybeden Mümtaz’er Türköne’nin avukatı Melahat Akgün, “Referandumu neden yaptık?” diyerek karara tepki göstermiş...
Valla biz de referandumun “darbecilerle hesaplaşmak” için yapıldığını sanıyorduk ama sizinki başka “hesap” anladığımız kadarıyla...
Bir Davutoğlu düşü daha
Orta Doğu’nun “Yeni İsrail”i olmak
Dışişleri’ne egemen olan “Müslüman kardeş” algısının amacı belli:
Araplara ağabeylik, İran’a aracılık, Suriye’ye sopa, kendi topraklarına füze radarları filan derken; Türkiye’yi ABD’nin bölgedeki yeni İsrail’i yapma özentisi...
Olur mu?
Aslı varken, taklidi tutmaz. Bu bir...
İki: ABD’deki tüketiciler, bir malı kullanırken son kullanma tarihine çok dikkat ederler.
Işık Kansu / Cumhuriyet
Her patrona bir Taha
Taha Akyol dün 19 yıldır köşe yazarı olduğu Milliyet’e veda yazısını yazdı.
“Milliyet okurlarına, Milliyet’in birlikte çalıştığım bütün yöneticilerine, bütün Milliyet çalışanı arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, mutluluk ve başarılar diliyorum. Hoşça kalın...” diyerek gazeteyle yollarını ayırdı.
Kendisi ilk açıklamasında “Hürriyet’le herhangi bir görüşmem olmadı. Hürriyet’e geçeceğim için Milliyet’ten ayrılmış değilim” diyor ama genel kanı Aydın Doğan’ın kendisini bırakmadığı!
Malum Akyol, grubun “iktidara en yakın yazarı”ydı.
Keşke hammadde sıkıntısı olmasa da böyle bir kampanya başlatılsa:
“Her patrona bir Taha!..”
Bilseniz ne çok tutar “ümük sıkma” çağında!