Necati Gültepe’den Aşkın Türkçesi
“Aşkın Türkçesi mi olurmuş, aşk aşktır, erkek ve kadının, insanın olduğu her yerde aşk vardır” diyebilirsiniz. Diyebilirsiniz de, işin tarihsel boyut ve birikimi hiç öyle değil, aşkı algılamak, yaşamak, aşk öyküleri yaratıp bunları kuşaktan kuşağa aktarmakta milletten millete fark var... Yani aşkın “ulusal” boyutu var, bu ulusal boyutu bilinmeden, evrensel boyut da yeterince anlaşılamaz.
Gültepe’nin kitabına getireceğim sözü ama önce “aşkın ulusal boyutu”na dair birkaç özdeyişi aktarayım:
“Sevdiğim demez isem/Sevmek derdi boğar beni.” Yunus Emre
“Denizleri kaynatır/Mevce gelir oynatır/Kayaları söyletir/ Kuvvetli nesnedir aşk.” Yunus Emre
“Mende Mecnun’dan füzûn âşıklık istidadı var/Âşık-ı sâdıkmenem Mecnun’un ancak adı var” Fuzûlî
“Aşkın içinde yaşamaktansa eşiğinde beklemek ne güzel! Evet diyen sesinizi duymaktansa, evet diyeceğiniz günün özlemi ile çırpınmak!.. Beklenen şeye kavuşmaktansa kavuşulacak şeyi beklemek.” Şemsi Belli
İşte bu özdeyişler, bizim gök kubbemizin aşk sözleri, algılayışları ve iletileridirler, biz dünya aşk pazarına bunlarla çıkabiliriz ancak, aşk bağlamında sözümüzü bunlarla diyebiliriz...
Necati Gültepe, İleri Yayınları arasından çıkan kitabında, aşkın kökenini öncelikle mitolojide arıyor. Bu bizim tarihimiz açısından da geçerli. Gültepe’ye göre Türk Mitolojisinde kadın ilk seven ve sevilendir. Kadın, Tengri tarafından yeryüzüne indirilmiş bir armağandır. Çünkü Tengri, âşık olunandır ve bütün aşklar kutsaldır.
Gültepe, işi daha da ileriye götürüyor ve benim de tarihsel bağlamda yüzde yüz katıldığım şu tespiti yapıyor: “Aşka boyun eğen millettir Türkler. Doğu’da ve Batı’da aşkı en iyi anlayan ve yaşayan Türkler olmuştur.”
Dede Korkut öykülerindeki aşk sözleri ve aşk olaylarını naklediyor yazar Gültepe, Korkut Atamızın bugün bile bazı çevrelerin sansürüne uğrayacağı sözleri var.
Moğultay b.Kılıç adlı bir Türk bilgini “Şer’i bilimlerde aşk”ı incelemiş. Hazreti Peygamberin şöyle bir hadisini çıkarmış ortaya: “Kim âşık olur ve sabrederse Allah onun günahlarını affeder ve cennetine koyar.”
Kitapta daha sonra, o bildiğimiz ve kuşak kuşak beslendiğimiz destansı aşk öyküleri hakkında bilgiler veriliyor. Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre gibi... Sonra Karacaoğlan, Köroğlu...
Fakat bu kitapta öyle aşk öyküleri var ki, kesinlikle duymamışsınızdır. Sözgelimi Kadı Burhaneddin-Begüm aşkı... Bu Büyük Türk Hükümdarının cengâverliğini, kadılığını, şairliğini duymuştum, gelgelelim Begüm’le olan o büyük aşkını bilmiyordum. Gültepe sayesinde öğrenmiş oldum. Begüm, Kadı Burhaneddin’e sığınan Akkoyunlu BeğiYölük Kara Osman Beğ’in eşinin küçük teyzesi ve Trabzon İmparatoru III. Aleksos’un kızı. Kadı, görür görmez çarpılıyor; fakat ona sığınmışlar, emanetler ona, açamıyor aşkını, yanıp yakılıyor... Sonra Yölük Osman’ın ihaneti ve Burhaneddin’le Begüm’ün birlikte can verişleri...
İstanbul’da Ağa Camii İmamı’nın ve Seyitalp adlı subayımızın aşkları da büyük, öyle büyük ki, bunlar vatan aşkını öz aşklarına ve canlarına üstün tutuyorlar...
Daha fazla ayrıntı veremiyorum, bu kitabı mutlaka okumalısınız... Alkışlar Gültepe’ye...