Ne yaman çelişki bu böyle?

Kaddafi câni de ABD masum mu?..
Kızılderililere soykırım uygulamış, köle ticareti yapmış, İslâm dünyasında döktüğü kanlar okyanuslar oluşturmuş, camileri Haçlı kışlası haline çevirmiş, atom bombaları ile milyonları katletmiş, işkenceci, kurulduğu 1948’den beri Filistinlileri kuşatıp katleden İsrail’in uşağı Amerika nerede, insan hakları ve demokrasi nerede? Kör ve sağır değilseniz Irak’a bakın Amerika neymiş görün...
Ben şimdi Libya’da halkına neredeyse yarım asırdır kan kusturan, millî serveti şahsı ve ailesi için çarçur eden ve fakat halkını fakru zaruret içersinde bırakan, devlet memurlarının maaşlarını bile doğru dürüst ödemeyen, dünyanın en gaddar ve eli en kanlı diktatörlerinden biri Kaddafi ile, işte bu Amerika arasında niye tercih yapmak zorunda kalayım ki?
Şu son günlerde Suriye yönetimi ile ABD arasında bir tercihe zorlanıyor zihinler. Yine ben niye Esad yahut ABD’den taraf olayım? Baba oğul Esad rejimlerinden halkın memnun olduğunu söylemek mümkün mü? Değil. Değil amma halkın baba oğul Esad rejimlerinden nefret ettiği için Suriye’de ABD’nin hayata geçirmeğe çalıştığı senaryoda figüranlığa soyunmanın neresi İslami yahut Türkçü bir tavır olabilir ki? Kardeşim ben Esad’ın rejiminden ve ABD’nin her şeyinden nefret ediyorum. Hiç birinin yanında değilim!.. Çünkü hangisini tercih edersem edeyim dünyam da berbat olur, ahiretim de.. Geçmişte de Saddam’la ABD arasında tercihe zorlanmıştık... Velhasıl Müslüman Türk milleti ve tabii bütün dünya üzerinde zihinleri avuç içine alma operasyonlarına hiç ara verilmiyor. Önümüze iki şey konuyor, birini seçmemiz isteniyor. Siyasi irade ve ele geçirilmiş medya devreye giriyor, dönen dolapların künhüne vakıf olamayan halk da bu iki şık arkasında değişik oranlarda kümeleniyor ve bunun adına da demokrasi deniyor.
Az buçuk okumuş yazmışlar veya zihni ve vicdanı biraz bağımsız olanlar zorlandıkları bu iki tercihe de itiraz ederek, kendilerince bir üçüncü yol üretiyor; mesela ABD, İsrail ve AB emperyalizmine karşı “Rusya, Çin ve İran” bloğu öneriyor. İşte benim de tam bu noktada içim “cız” ediyor. Çünkü önerilen bu blok Saddam, Esad, Kaddafi rejimlerinin alternatifi olarak ABD’yi önermenin aynısı gibi bir şey.
Öyle bir şey, çünkü Rusya da emperyalist, Çin de. Bu Rus ve Çin milletinden Türk İslâm âleminin çekmediği acı kaldı mı? Peki bunlar değişti mi? Ne gezer, hâlâ Rusya Türk İslâm âleminin en azılı sömürgecisi ve tepelerinde sallanan bir giyotin ve hâlâ Çin başta Uygur Türkleri olmak üzere Türk İslâm dünyasının en şedit belâlılarından biri. Gelelim İran meselesine. Uzunca bir süredir silahlı bir çatışma olmamasına rağmen Türk tarihi İran’la bir mücadele tarihidir. Bu savaş silahsız olarak sürekli sürmektedir. Ve İran hâlâ meselâ Rusya ile birlikte Karabağ’da Azerbaycan’a karşı Ermenilerin yanındadır.
Velhasıl benim anlamadığım en akıllı Türk aydınının bile bu millete dost ve müttefik olarak ısrarla kendi katillerinden birini önermesi, sıkıştıkça, hani şu “değiştir” yarışmasındaki gibi sadece katilini, sömürgecisini değiştirme aklı vermesidir. O yarışmada yarışmacı sürekli nasıl kaybediyorsa bu az bağımsız aydınımızın aklı ile de kaybeden sürekli Türkiye olmaktadır.
Müslüman Türk milleti var olan ve önerilen bu diktatörlerin ve bu emperyalist Türk İslâm düşmanı devletlerin hiçbirine vagon olmak zorunda değildir. Bu bir züldür. Üçüncü bir yol vardır ve bu yol da milletin ve insanlığın önüne konmuştur. Müslüman Türk milletinin ve haysiyetli bütün milletlerin bunların ne parasına, ne yer altı ne yerüstü servetlerine ihtiyacı olmadığı matematik olarak ispat edilmiş, kimse de kendinde itiraz gücü bulamamıştır.
Ben kıyamet günü ne Kaddafi, ne Saddam, ne Bush, ne Hafız Esad, ne Mübarek ve ne Obama ile birlikte haşr olunmak istemiyorsam, bugün niye onlardan birinin yanında yer alayım ki?

Yazarın Diğer Yazıları