Ne verdin? Ne aldın?
Uluslararası ilişkilerde olduğu gibi siyaset ve ticarette de "mütekabiliyet" esastır. Bir nevi karşılıklı alışveriştir. Yeni Anayasa taslağı ile ilgili MHP ve AKP arasındaki müzakerelerin finali Binali Yıldırım ve Devlet Bahçeli görüşmesi ile sonuçlandı. Televizyon kanallarının canlı yayınladığı basın toplantısında öyle detaylar vardı ki mütekabiliyet denilen esaslara aykırıydı. Bahçeli üç defa "Buyrun efendim" sözünü zikrederken Binali Yıldırım sorulara cevap verdi. Her ne kadar kürsüler yan yana idiyse de konuşan tek başına Yıldırım...
***
Basın toplantısına geliş ve gidişlerde Bahçeli, Yıldırım'ın 3 adım gerisinde adeta yaver gibi... Kimse devlet protokolü ve Bahçeli'nin nezaketinden bahsederek vaziyeti kotarmaya kalkışmasın. Her şeyden önce her ikisi de partilerinin genel başkanı olarak mevkidaştırlar. Kendi partisinde üst kurul delegelerinin iradesini yok sayan, MYK ve Başkanlık Divanı'na danışmayarak tek başına karar alan, yetkilerini kimseyle paylaşmayan Bahçeli, bakıyoruz da yetkilerini Binali Yıldırım'a devretmiş görünüyor. Dönelim yeniden mütekabiliyete... Karşılıklı müzakerelerden bahsedildiğine göre akıllara hemen "Ne verdin? Ne aldın?" sorusu gelir. 12. madde üzerindeki görüşmelerin tüm detayları henüz ortaya çıkmadı. Ancak dünkü önemli değişiklik "Partili Cumhurbaşkanlığı". Yani Anayasadaki "partisiyle ilişkisi kesilir" metni "devam eder" olarak değişiyor. Yani Bahçeli, Cumhurbaşkanlığının sadece AKP'ye oy verenlerin başkanı olmasını kabul etmiş oluyor. Cumhurun yani milletin değil, oy verenlerin başkanı... Ya Bahçeli'nin konumu? Kendisini Genel Başkan seçen delegelerin değil, "Sarayın Başkanı" mı? Açıkçası bir dönem "Ver Bilal'i, al Başkanlığı" sözlerini sarf eden Bahçeli, bu sözlerden geri adım attığı gibi "Al Başkanlığı, koru benim koltuğu" konumuna düşmüş sayılmıyor mu? Hani o; "Önce ülkem, sonra partim, en son ben" ilkesi? Şimdi tam tersine dönmedi mi? "Önce ben, sonra koltuğum, umrumda değil ülkem" olmadı mı? Bunun bir açıklaması olmayacak mı? Bunun hesabını partililere nasıl verecek? Devlet Bahçeli'nin ne ebced ne de aritmetik kurallarına uymayan hesapları yıllarca alay konusu oldu.
Evet Meclis aritmetiğinde bir ihtimal daha var. Grup başkan vekilleri gizli oylamadan sonra oy pusulalarının kalanlarını isteyebilir. Ancak bu onur kırıcı uygulamaya eyvallah etmeyecek ciddi sayıda tecrübeli milletvekilleri ve bakanlar var. MHP'nin ihraç edilen Ümit Özdağ dahil 40 vekilinden yarıdan fazlasının evet oyu vermeyeceği biliniyor. AKP içinde de en az 15-20 isim de hayır diyebilme iradesini açıktan olmasa da gizlice sergileyecek. Hele bundan sonra milletvekili olamayacağı bazı vekil ve eski bakanlar var ki, siyasi hayatlarına onurlu bir final yapmak için 330'a ulaştırmayacaklar. Peki Bahçeli'ye güvenerek 330 seçeneğini hesaplayan Tayyip Erdoğan referanduma gidemeyeceğini anlayınca ne yapacak? Öfkesi malum... Detayları yarına bırakalım...