Ne soyadıymış; öde öde bitmedi bedeli!
Bakmayın “objektif” adıyla yapılan yayınlara, yazılan yazılara; medyaya kronik subjektiflik egemendir. Sırf subjektiflik olsa iyi; onun üzerinde neredeyse abidevi boyutlara ulaşan bir adaletsizlik, hakkaniyetsizlik...
Herkese kendi mahallesinin yalancısı, dolandırıcısı, teröristi, sapığı ve dahi türlü çeşit suça bulaşmış olanı melek görünürken, karşı mahallede melek olsa yaranamaz meslektaşlarına; gözünün üstünde kaşın var diye yargısız infaz ediliverir oracıkta.
Bu düzenden çok çekmiş bir kültürden geldiğimden, hep “öylelerinden” olmamaya gayret ettim yazarken, konuşurken, söyleşi yaparken... Benim ya da değil “terörist” bütün mahallelerde terörist, masum da bütün mahallelerde masum olabilmeliydi. “İdeal”i yaşamak/yaşatmak için; çok zaman iki cihan bir araya gelse yan yana gelemeyeceğim insanların uğradığı haksızlıkları, hukuksuzlukları dillendirdim; tanıksınız siz de. Ve fakat, itiraf etmeliyim zaman zaman bu “eşit mesafe”de durma işini fazlaca abarttım. “Yakinimdir” diye yazıyorum sanmasınlar diye, “tanırım iyi çocuktur” sınıfına hapsedilmesin diye satırlarım; aslında çok sevdiğim, aslında suçsuzluğundan adım kadar emin olduğum, aslında hayatlarının nasıl darmadağın edildiğini gözlerimle gördüğüm, gözyaşlarına dokunduğum insanların “mağduriyetleri”ne istemsiz şekilde mesafe koydum.
Mehmet Perinçek’in, son günlerde medyaya da yansıyan “Üniversiteden atıldı” haberinin aslını, astarını anlattığı mektubunu okurken o insanlar geçti gözümün önünden; için yandı.
“Yakinimdir” diye kefil olacak kadar içli dışlı olmasam da, “iyi çocuktur” hükmüne varacak kadar tanıdığımı düşündüğüm, ama yaşadığı zor günlerde mağduriyetini hak ettiği kadar kaleme alamadığım insanlardan biri Mehmet Perinçek de. Herhalde artık sakınca yoktur;
İyi çocuktur!
Sizi de ilgilendiren kısmı; bu milletin, bu devletin menfaatine çalışan iyi bir bilim insanıdır! Bu ülkede nice profesör tam manasıyla yan gelip yatarken, o akademik kariyerinin henüz başında, -özellikle de Ermeni meselesi, soykırım iddiaları, Türkiye için stratejik önemi olan alanlarda- birçok bilgi ve belgeyi gün yüzüne çıkarmış, “kaynak” eserler üretmiş biridir.
Dolayısıyla böyle bir “değer”in, 9 yıl araştırma görevlisi olarak çalıştığı İstanbul Üniversitesi’nden, “doktora tezini 6 sene boyunca savunmadığı” gerekçesiyle atılmış olması, hiçbir şey değilse “makul şüphe” sebebidir.
Ki, aşağıdaki mektubunda verdiği belgeler de bu şüpheyi güçlendirir niteliktedir:
“2007 yılının Eylül ayında doktoraya girdim. Ancak ders dahi almadan aynı dönemde T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın talebiyle Ermeni meselesi üzerine çalışmalar yapmak üzere Rusya’ya görevlendirildim. Bu çalışmamın doktora tezimle bir ilgisi yoktu, zaten daha ders dönemini geçmediğimden ve yeterliliği vermediğimden dolayı da olamazdı. Rusya’daki bir senelik çalışma dönemi boyunca doktora öğrenciliğimi normal prosedürü yerine getirerek dondurdum. Bu araştırma döneminin verimli geçmesinden dolayı Dışişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilme talebinin uzatıldığını da belirtmek isterim. Zaten Rusya’daki çalışmalarımdan elde ettiğim sonuçlar ileriki süreçte de devletin çeşitli kurumları tarafından Türkiye’ye yönelik haksız “Ermeni soykırımı” iddialarına karşı uluslararası platformlarda kullanıldı.
Şimdi karşılaştığım durumda kaydımı dondurduğum bu çalışma dönemi 6 senelik doktora süreme eklenmedi. Bu uygulamanın tamamen kanun dışı olduğu Bölge İdare Mahkemelerinin aldığı kararlarla da sabittir.
Ancak bu uygulamaya rağmen 6 senelik süremin dolmasından önce doktora tezimi savunmak istedim. Ergenekon davasından tutuklu bulunduğum iki sene boyunca cezaevinde sınırlı olan bilgisayar hakkımı tezimi hazırlamak üzere kullanmak için yazılı savunma dahi vermedim. Tutuklu bulunmamın bütün olumsuz şartlarına rağmen tezimi hazırladım ve savunabilecek hale getirdim. Bu meselede Ağustos 2011-Ağustos 2013 tarihleri arasındaki iki senelik haksız tutukluluğumu hiçbir zaman mevzubahis etmedim. Fakat bu sefer de tezimi savunmama imkân verilmedi. Bunda ise benim zamanında başvurmama rağmen tez savunması için gerekli prosedürün yerine getirilmesinde idarenin kusurundan kaynaklanan gecikme ve son anda ilgili yönetmelikte yapılan değişiklik neden oldu. İdarenin kusurunun bana yüklenmemesi ve yapılan yönetmelik değişikliğinin beni bağlamaması gerekirken kanunsuz bir şekilde bu gelişmeler bana fatura edilmiş oldu.
Bu süreçte bağlı bulunduğum Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nün kadrolu hocalarının bu hukuksuzluğu dile getirerek üniversite idaresine yaşanan haksızlığın ortadan kaldırması için başvuruları da sonuçsuz kaldı.
Ve kısa bir süre önce üniversiteden ilişiğim kesildi. Oysa yukarıda konu ettiğim hukuksuz uygulamalardan sadece bir tanesi hukuka uygun hale getirilse bu sonuçla karşılaşmayacaktım. Artık bu hukuksuzluğun giderilmesi için idari yargıya başvuruyorum.
Bu konuda bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Ergenekon Davası’ndan yargılanırken gerek iddianamede gerekse de esas hakkında mütalaada Ermeni meselesiyle ilgili çalışmalarım milli hassasiyetleri kullanmak suretiyle sözde Ergenekon Terör Örgütü’nün propagandası olarak değerlendirildi ve bu sebepten iki sene tutuklu kaldım. Şimdi de Dışişleri Bakanlığı adına, milli menfaatler adına yaptığım araştırma dönemi doktora süreme eklenmeyerek üniversiteden uzaklaştırılmış oldum ve tekrardan cezalandırıldım. Sözde Ermeni soykırımının 100. yıldönümü olan 2015 yılı yaklaşırken bütün bu yaşananları da dikkatinize sunmak istiyorum.
Sizlerin de çok iyi bildiği üzere üniversiteler bilim merkezleridir. İnsanların farklı siyasi görüşleri olabilir, ancak esas alınması gereken kişilerin bilimsel yeterliliği olmalıdır. Ancak gelinen noktada üniversitede bilimsel kıstasların yerini başka değerlendirmeler almıştır.”
Şu zulüm sürecinin en başında “Doğu Perinçek’in oğlu olmak” yazsalardı “suç” hanesine; çok daha inandırıcı olurdu bana göre.
Ne soyadıymış be!
Yargıladılar, hapse attılar, en verimli çağında mesleğinden uzaklaştırdılar hâlâ ödetemediler bedelini!
--
Not: Mektubun ekinde yolladığı Bölge İdare Mahkemesi kararı da, Akademik Yayın Listesi de doğruluyor Mehmet Perinçek’in yazdıklarını.