Ne, ne zaman nerede söylenir, ne yapılır?
Amerikan Anayasa Mahkemesi fikir özgürlüğü ile ilgili bir kararında bir dağın başında yangın olmasa da “yangın var” diye bağıran bir insanın fikir özgürlüğünü kullandığını, ancak seyircilerle dolu bir sinema salonunda yangın olmamasına rağmen “yangın var” diye bağıran insanın ise cinayete teşebbüs ettiği kararını vermiştir. Doğru bir karar. Ne söylendiği kadar, nerede söylediği, ne zaman söylendiği de önemlidir.
Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in “Dağda ölen PKK’lılar için ağlamayan insan değildir” şeklindeki açıklaması bence bu çerçevede değerlendirilmelidir. Eğer Recep Güven bu açıklamayı, 2012 Ekim ayında terör örgütüne yakın bir çevrede, örneğin Diyarbakır’ın örgüte sempatinin yüksek olduğu Bağlar semtinde bir kahvehanede yapmış olsaydı, bu açıklama bir psikolojik operasyon olurdu. Bu çerçevede de teknik olarak doğru bir adım olması muhtemeldi. Ancak içerik olarak yine yanlış olurdu. Bu cümleyi bir başka şekilde formüle etmek gerekirdi. Örneğin, “Dağda ölen PKK’lı gençler için de üzülüyoruz, onlar da bizim yitik çocuklarımızdır” şeklinde bir cümleye kimse karşı çıkmazdı.
Recep Güven bu açıklamayı, 2005 yılında Bahçeşehir Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu bir konferansta terörizm konusu ile ilgilenen gençlere yapmıştır. Bu husus, Recep Güven’in psikolojik operasyon tekniği yapma ihtimalini düşürüyor. Güven, daha çok kendi samimi görüşünü açıklıyor. Güven, eğer psikolojik operasyon yapmıyor ve kendi görüşünü açıklıyor ise bu açıklama bir üniversitenin dar bir salonunda yapılması kaydı ile meşrudur ve dağın tepesinde “yangın var” diye bağırmaya benzer.
Oysa Recep Güven bu açıklamayı, 2012 Ekim ayında yerel ve ulusal basına yapmış olduğu bir açıklamada gerçekleştirmiştir. Bu tür bir açıklama, arka planında psikolojik operasyon tekniği olarak düşünülmüş olsa bile kapalı bir sinema salonunda “yangın var” diye bağırma etkisi yapar. Yanlış olur. Milli vicdanı yaralar. Binlerce şehit ve gazi ailesini derinden yaralar. Öyle de olmuştur. Oysa, “Dağda ölen PKK’lı gençler için de üzülüyoruz, onlar da bizim yitik çocuklarımızdır” şeklinde bir cümleye şehit anneleri dahil kimse karşı çıkmazdı.
Nereden mi biliyorum? Halamın oğlu Teğmen Nafi Kıvanç, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Beş Parmak Dağları’nda Birinci Harekat ile İkinci Harekat arasında şehit düşmüştü. Halam, oğlunun şehit düştüğü yeri görmek istedi. Babamın sınıf arkadaşları çatışmadan hemen sonra halamı oğlunun şehit düştüğü yere götürmüşler. O noktaya çok yakın bir yerde üç Rum askerinin henüz kaldırılmamış cesetlerini gören Halam, “Sizde ana kuzususunuz” diyerek, Rum askerleri için de ağlıyor. İşte oradan
biliyorum.
Ancak PKK’lılar için üzülmeyenleri insan saymayan bir anlayışa sahip emniyet müdürünün, terörle mücadelede en ön safta mücadele etmesi gereken Diyarbakır polis ve jandarma kadrolarına şevk vereceğini düşünmek, zordur. Daha dün Diyarbakır’ın merkezinde derse girmiş öğrencileri Molotofkokteyli ve bombalar ile yakmak ve parçalamak amacıyla okulları basan PKK’lı teröristleri eğer güvenlik görevlileri öldürseydi ve biz de onlar için ağlamasaydık insan olmayacak mıydık?
Bu noktada üzerinde durulması gereken esas nokta Recep Güven’in açıklamasından dolayı Başbakan Erdoğan’ın tavrıdır. Recep Güven, hatalı bir düşünce içinde olabilir. Ancak Erdoğan, TBMM AKP Grubunda yapmış olduğu konuşmada Recep Güven’i sanki bir siyasi lider gibi hedef almıştır. Erdoğan, Recep Güven’e “siyaseti siyasetçilere bırak” diye çağrıda bulunurken, kendisi Recep Güven’e siyasetçi muamelesi yapmıştır. Bir Başbakan bir il emniyet müdürünü TBMM kürsüsünden muhatap almaz. Böyle bir açıklamadan rahatsız olan Başbakanın yapacağı şey Recep Güven’i açığa almak veya görevden alarak, merkeze çekmektir.
Başbakan tarafından bu şekilde hedef alınan bir emniyet müdürünün hem de Diyarbakır gibi kritik bir ilde böyle bir açıklama gündeme geldikten ve Başbakan tarafından bu şekilde hedef alındıktan sonra, doğru dürüst bir görev yapması çok zordur. Başbakan tarafından yapılması gereken bu noktadan sonra, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Recep Güven’e arka çıkan açıklamalarını örtmek, toplumda Arınç’ın açıklamalarına tepkiyi dengelemek ve hatta ortadan kaldırmak amacı ile siyaset yapmayı bırakmak ve Recep Güven’i görevden almaktır. Bu açıklamalardan sonra Recep Güven görevde kalır ise bu en başta Recep Güven’e yapılmış büyük bir kötülük olacaktır.