Ne mutlu çapulcuyum diyene!..
Otuz yıldır kan tarlasında, gelincik toplar gibi şehit evlâtlarını toplayan ve bir tek Kürt komşusuna kaşını eğmeyen, yüzünü asmayan, dağdaki hayvandan aşağı kan emici katillerle Kürt komşusunu kardeşliğin, bir arada yaşamanın, tarihî, dinî, kültürel birlikteliğin yani adâletin ayrı kefelerinde tartan aziz Türk milletinin çapulcularını tâ’zîm ile selâmlıyorum...
Otuz yıldır, katar katar, kervan kâfile, şehit konvoyları gelirken şehirlere, evlât acısı kor ateşlerle düşerken yüreklere, bir câmi avlusunda ay yıldızlı bayrağın ardından bakarak, “baba gitme, bizi bırakma” derken mâsum yetimleri, “oğlummmmmm...” diye feryâd-ı figân ederken şehit anaları, kardeşleri, ön safta ellerini iftitah ve teşyî tekbiri için birbirine bağlayıp hazırlamış, vakarla “vatan sağ olsun” diyerek acısını içine gömerken şehit babaları, kimsenin etnik kökenine bakmaksızın, “mü’minler ancak kardeştirler” ipine sıkı sıkı tutunan ve bu vatanın bir karışını bile kıskanmayan, bir lokmasını bile paylaşmaktan imtinâ etmeyen, acısını acı bilip derdiyle hemdert olan aziz Türk milletinin çapulcularını bütün yüreğimle selâmlıyorum...
Dünyanın pek çok coğrafyası kan çanağına dönerken, dünyanın pek çok coğrafyasında kardeş kanı oluk oluk akarken, dünyanın pek çok coğrafyasında kardeşler birbirini boğazlarken, dünyanın pek çok coğrafyasında kardeş hânelerinin kapılarına X işâreti konularak kardeşler hedef tahtalarına oturtulurken ve otuz yıldır, bayraklara sarılı gencecik şehit bedenleri üçer beşer, onar onar, otuzlu kırklı konvoylarla musallâ taşlarına konarken bir beyaz güvercin gibi, âguşunu açmış peygambere vuslat için son kez kanat çırpmak üzre, PKK’lı katillerle Kürt kardeşleri arasındaki o asil, o rikkatli, o mü’mince, o fıtratına uygun insanca çizgiyi hep adâletle muhafaza eden, ne pahasına olursa olsun Türkiye’nin ’emân ülkesi’ olmasını haleldâr etmeyen aziz Türk milletinin çapulcuları huzurunda saygıyla eğiliyorum...
Çanakkale cephesinde, ölen Fransız askerinin koynundan annesine yazdığı mektubu eline alıp, ateş altında düşman cephesine yürüyerek kucağında biraz evvel ölen Fransız gencinin bedeniyle, düşmana, “alın, bu da bir anne kuzusu” diyebilen çapulcu dedelerin seksen yıl sonra dağda yakalanan katillere su veren aziz Türk milletinin çapulcu torunlarına selâm ediyorum...
Otuz yıldır, katillerin cezasını çekmesini sabırla bekleyen, beklerken evlâtlarını kurban vermeye devam eden ve yalnızca adâlet isteyen, yalnızca zâlim ve mazlumun ayırt edilmesini, yalnızca katil ile şehidin ayırt edilmesini, yalnızca vatan ile vatan haininin ayırt edilmesini, yalnızca vatanî vazife ile eşkıyâlığın, haydutluğun, teröristliğin ayırt edilmesini “sabırla sebat atlastan kumaş olurmuş” diyerek şehit evlâtlarının kanlı elbiselerini koklayarak sabırla ümîd eden aziz Türk milletinin çapulcularını takdirle selâmlıyorum...
Savaşı yapılmamış kirli ve sözde bir barışa, hayatını bu aziz millete ve devlete düşmanlıkla tüketmiş bir sakil adamlar heyetine, bir heyet-i fâsıka’ya gittikleri her yerde haddini bildiren Türk milletinin çapulcularını ihtiramla selâmlıyorum.
Fırat’ın kenarında kaybolan koyunun hesabıyla, başörtüsü yasaklarıyla, YAŞ kararlarıyla siyâsî hayatlarını mağduriyetler üzerine inşâ ederek “kimsesizlerin kimsesi” olacaklarını iddia ederek, mazlum sıfatıyla iktidar olanların, ‘mazluma değil, zâlime umut’ olmalarına, ‘mazluma değil, katillere umut’ olmalarına, ’mazluma değil, vatan hainlerine umut’ olmalarına karşı “yeter artık” diyen aziz Türk milletinin çapulcularını hürmetle selâmlıyorum...
Bu yazı aziz Türk milletinin çapulcularına ihtirâm ve aziz Türk milletini topyekûn çapulculuğa dâvet yazısıdır...
Ne mutlu çapulcuyum diyene!..