Ne kazandık, ne kaybettik…
Sokakta ağzına mikrofon dayanan vatandaşın, spontane dillendirdiği felsefe de, uzman kişilerin, eni konu hazırlandıkları yayınlarda söyledikleri de, 2020'nin son deminde, köşe köşe yazılıp çizilenler de hep aynı minvalde.
İnsanlığın derdi gibi dersi de ortak oldu bu yıldan;
Nefes alabilmenin ne büyük nimet olduğunu, bildiğimizi sanıyorduk belki ama ancak geçtiğimiz yıl idrak edebildik.
"Her şeyin başı sağlık"mış sahiden de; ikna olduk sonunda; ilk ve belki tek dileğimiz bu olduğu yeni yıldan da.
Keza, yediğinin tadını alabilmek, kokusunu duyabilmek gibi "küçük şeyler"in aslında ne "büyük" anlamları olduğunu hayatımızda; anladık…
Ve insanların… Eş, dost, akraba; mahallenin esnafı hatta; ekmek aldığımız fırın, gazete aldığımız büfe, çöpü çıkarırken selamlaştığımız apartman görevlisi; ister hayatımızın tam göbeğinde olsun ister kıyısında, köşesinde bir yerlerde; "insan"la "insani ilişkiler" kurabiliyor olmanın da bir yaşamsal ihtiyacı karşıladığını aslında; öğrendik…
Yarına hangimiz çıkıp hangimizin çıkamayacağının garantisi olmadığını ve "Her günümüzü son günümüzmüş gibi yaşamak" mottosunun, aforizmalara hapsedilmeyecek kadar kıymetli olduğunu da…
Bugünümüzü daha güzel, daha mutlu, daha huzurlu, daha anlamlı kılacak hiçbir şeyi ertelememeyi de…
İnsanlığın ortak ibret ve idraklarının dışında, kişisel olarak bir şeyi daha hissettim bu süreçte;
Hani dün, Muhiddin Nalbantoğlu'ndan bahsederken "evi" diye nitelendirmiştim ya YENİÇAĞ'ı… Muhiddin Amca'nınki gibi fiilen de olmasa bile hepimizin evi olmuş aslında burası geçen onca yılda; birbirimize gösterdiğimiz ve gösteremediğimiz bütün duygularımız, sunduklarımız ve sunamadıklarımız, gülüp eğlenmelerimiz ve kızıp küsmelerimiz, bütün hallerimizle "aile" olmuşuz.
Üst üste kaldırdığımız cenazelerin arasında, dilimizin övünmeye varmadığı benzersiz bir mücadele de verdi Yeniçağ aslında.
Genel Yayın Yönetmeniz Covid-19'a yakalandı.
İcra Kurulu Başkanımız Covid-19'a yakalandı.
Sayıları zaten az olan ve zaten birden fazla kişinin yapması gereken işi tek başına yapan sayfa operatörlerimiz, şoförlerimiz, arşivden, yemekhaneye hemen her birimde çalışan birçok emektarımız; hem de neredeyse aynı günlerde Covid-19'a yakalandı.
Ve buna rağmen ulaşabildi bu gazete size.
Günboyu, Dokuz Sütun ve internet sitesindeki arkadaşlarımız da dahil olmak üzere kimi evden, kimi gazeteye gelmeye devam ederek, kimi hasta yatağından, eşine hiçbir "profesyonel" kuruluşta rastlayamayacağınız bir fedakarlıkla çalıştı herkes; var olsunlar…
Bu vesileyle, bu gazetenin en kötü gününde bile okuruna ulaşabilmesini sağlayan her bir YENİÇAĞ mensubunu, huzurlarınızda alkışlamak istedim; zira en büyüğünü hak ettiler takdirin.
Böyle değilse daha nasıl aile olunur ki!..
Rötarlı "Yılın enleri" listesi
Bir süredir buralarda olmadığım için biraz rötarlı oldu ama "yılbaşı karantinası"nda olduğumuz hafta sonu şartlarında da amiyane tabirle gideri olur diye düşünüyorum.
Birçok yazar yaptı madem ben niye eksik kalayım; buyurun bu da benim "Yılın en"lerim:
Yılın olayı: Covid-19 salgını.
Yılın insanı: Fahrettin Koca.
Yılının kazananı: (Kurduğu ittifak illet, zillet diye adlandırılır, FETÖ'yle irtibatlandırılmaya çalışılırken, bir anda Cumhurbaşkanı'nın "yerli ve milli" diyerek Cumhur İttifakı'na davet ettiği, tercihleri, hem iktidar hem de muhalefetin kaderini belirleyici hale gelen) Meral Akşener.
Yılın kaybedeni: (Kimse itiraz etmez sanıyorum) "Hukuk devleti"
Yılın skandalı: Cumhurbaşkanı'nın damadı Berat Albayrak'ın bakanlık görevinden istifasını sosyal medyadan duyurması ve medyanın bunu çok uzun bir süre haber yapamamış olması.
Yılın polemiği: İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasındaki "Evine dön/Evime dönüyorum" polemiği.
Yılın çıkışı: (Şeffaflığı, kutuplaştırmadan uzak dili, toplumsal dayanışmayı güçlendirme gayreti, "hak-hukuk-adalet" bağlamındaki tavizsizliği ve her geçen gün biraz daha bilinir hale gelen "insani yönü"yle) Mansur Yavaş.
Yılın çöküşü: Tarihinde ilk defa eksi rezerve düşen Merkez Bankası.
Yılın acısı: İzmir depremi.
Yılın sevinci: Yılın bitmesi.
Yılın ayıbı: (Hangi birini sayayım…) "Çoklu Baro"ya karşı çıkan baro başkanlarının ablukaya alınması ve pandemi şartlarında, Ankara ayazında, yağmur altında, sabaha kadar bekletilmesi… CHP'li belediyelerin pandemi mağduru vatandaşlar için başlattıkları yardım kampanyalarının engellenmesi… Gazetecileri hedef alan haksız/hukuksuz tutuklamaların esas ve usul açısından, kumpas süreçlerini anımsatır hale gelmesi…
Yılın başarısı: Emre Sakçı, Duygu Doğan, Azra Akıncı, Peri Berker, Nil Karabina, Eda Asar, Göksu Üçtaş Şanlı, İbrahim Çolak, Fatma Uruk, voleybolcu kızlarımız, para tekvandocularımız… Umutsuzluğun zirve yaptığı günlerde üste üste Avrupa ve dünya rekorları kıran, şampiyonluklar kazanan bütün genç sporcularımız…
Yılın kahramanı: Tabiri caizse "peygamber sabrı"yla ve canları pahasına mücadele eden bütün Türk hekimleri ve sağlık çalışanları.
Yılın başarısızlığı: Milli Eğitimin bir nevi "kefen parası" sayılabilecek fonların buharlaşmasının da etkisiyle oluşan "eşitsizliğin" aşılamadığı, birçok öğrenci için "haksız rekabet"i daha da derinleştiren "uzaktan eğitim" uygulaması.
Yılın umudu: Ayda bebek…
Yılın sözü: Ne oldu Paşinyan? (İlham Aliyev), Masaya çık tepin istersen. (Mansur Yavaş)