Beki, "İktidarın kamburu ‘asılsız’ propaganda" başlıklı yazısında iktidara yakın medyanın tezvirat ve karalama yaptığını söyledi.
"Gerçeği ters yüz eden yalan, çarpıtma ve iftiralarla savunulmaya ihtiyaç duymaz doğru. Aksi, doğruluğundan şüpheye düşürür" diyen Beki’nin yazısı şöyle:
Abdurrahman Dilipak “AK Parti’nin kamburu yandaş medya” diye yazınca epey yankılandı. Propaganda taburları iktidara çoktandır yük oysa...
İmamoğlu “Her şey çok güzel olacak” mı dedi! Hemen başlıyorlar, bu sloganın terör örgütlerince İmamoğlu’nun kulağına fısıldandığını ispatlama gayretkeşliğine. PKK’yla ağız birliğinden girip FETÖ ağzıyla konuştuğundan çıkıyor, paylaşımını örgütlü suça sokuyorlar.
Filan FETÖ’cü de benzer laf etmiş, falan PKK’lıdan da duyulmuş, hatta fi tarihinde Abdullah Gül de bir kere telaffuz etmiş...
Demek ki dış güçlerin de çorbada tuzu var. İmamoğlu’nun kampanyasını uluslararası bir şer odakları koalisyonu planlamıyorsa bu ne! Basıyorlar yaygarayı, o kazanırsa Türkiye’nin düşmanları kazanacak diye...
Sonra bir bakıyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan “Daha güzel olacak” deyiveriyor. Binali Yıldırım paylaşıyor, cümle AK Partililerin diline düşüyor. O arada ‘her şey çok güzel olacak’ kalıbının, Erdoğan ve partililerin ağzından spontane döküldüğü geçmiş örnekler de çıkıyor ortaya. Kızarıyor mu yüzleri, hayır!
Onca tezvirat ve karalamayı, bir hareketle yalancı çıkarıyor Cumhurbaşkanı.
Geriye izi kalıyor ama. Yalnızca ‘iktidar ne söylüyor, tamburası ne çalıyor’ şaşkınlığı değil. ‘Taklit aslını güçlendirir’ gerçeğini unutturarak, slogan seçiminde iktidara yaptırdıkları ciddi hata da kalıyor.
‘İmamoğlu İBB’den giderken makama astığı Atatürk resmini de özel eşya diye yanında götürdü’ açıklamasını alın. Resmin, İmamoğlu ekibince kaldırılmadığı fotoğraflarıyla belgelendi, foyası çıkmadı mı! Nerede dürüstlük!...
Ya da “İmamoğlu’na İBB verilerini vermektense canımı veririm” diye konuşturulan Bilgi İşlem Daire Başkanı Selim Karabulut’un kahramanlaştırılması mesela.
İmamoğlu MİT’in, askeriyenin ve İstanbul’un sırlarının saklandığı kozmik kayıtları kopyalatmak istemiş de...15 Temmuz direnişi gibi destansı bir direniş yazılmış da....Kahraman memur, şifreyi canı pahasına vermeyerek devletin en mahrem sırlarını düşmandan korumuş da...
Aynen böyle anlatıyorlar. Hiç yaşanmamış gibi skandalın üstünü kapatmaları gerekirken, kahramanlık hikayesi çıkarıp pişkince satmaya kalkmıyorlar mı bir de! Alemi enayi yerine daha nasıl koyarsınız?
Sormazlar mı...Devlet sırrı belediyede saklanıyorsa ihale ve para trafiği kayıtları nerede tutuluyor? Başkan kayıtlara bakamıyorsa halk, vergilerinin nereye harcandığına nasıl bakacak, hani şeffaflık, neyi kimden gizleme korkusu bu? Hem seçimle gelmiş başkanın belediye kayıtlarına erişimini engelleyen bu memuru, İmamoğlu’ndan daha güvenilir yapan ne? Bürokratik oligarşinin bağlı olduğu gizli bir anayasa, bir resmi ideoloji mi var? Emri seçilmiş Başkan’dan almıyorsa kimden alıyor, arkada vesayet düzeni mi işletiliyor? Vesair...
Hangi birini sayacaksınız ki bu propaganda gülünçlüklerinin. Şeytanın yattığı yeri bilen militanların, ‘İmamoğlu yasakladı’ dedikleri Dini Yayınlar Fuarı’nın yolunu bile bilmedikleri anlaşılmadı mı? ‘Sadece Sultanahmet değil, Beyazıt’ta da istememiş, 37 yıllık fuarı bitirecekti’ palavraları yaymaya devam ediyorlar utanmadan.
Beyazıt tadilatta diye, olmazsa fuarı bu sene Fatih Camii’nde kurmaya hazırlandıklarını söylememiş fuar yetkilisi, Anadolu Ajansı da bunu haber yapmamış gibi hayasızca sallıyorlar.
Gerçeği tersyüz eden yalan, çarpıtma ve iftiralarla savunulmaya ihtiyaç duymaz doğru. Aksi, doğruluğundan şüpheye düşürür.
Çirkef ve şirret tetikçi saldırıları, sevdirmez sahibinden nefret ettirir.
Ne inandırıcılıkları kaldı, ne de propagandalarının güvenilirliği ve itibarı. Yatsın kalksın kendi çalıp kendi oynayan bu mızıka takımına dua etsin muhalefet, istese böyle yıpratamazdı iktidarı.