Ne efsunkâr imişsin ey didarı demokrasi

Yazıyı TBMM 23. Dönem MHP Mersin Milletvekili Behiç Çelik göndermiş. Son dönemde sıkça pompalanan ve “temel meselemiz” haline getirilen kavramlarla ulus devlete dönük saldırılar arasındaki bağı anlatıyor:
“Siyasal yaşamda bazı kelimeler vardır. Adeta tılsımını bünyesinde saklar, kullanıcılarını zaman-mekân-kişi uyumunda fırlatır ve yukarılara doğru yükseltir. Günümüzde en gözde ve tılsımlı anlatımlar hep demokrasi, insan hakları, temel hak ve özgürlükler, bireyin temel hakları, küreselleşme, yerelleşme, yönetişim, çok kültürlülük, temel sosyal farklılıklar vs. üzerinde sürmektedir. Bu kavramlarla yola çıkanlar sanki dokunulmazlığa sahipmiş gibi ülke ve sınır tanımadan her alana ve kuruma girip istemlerini yumuşak veya sert ifade ederek sonuç alıcı diretme yapabilmektedirler.
Modern ötesi çağın (post modern çağ) bir kavrama sorunu oluşturduğu bu durum, ulus devletlerin bekasına doğrudan saldırı yönüyle gözden uzak tutulmamalıdır. Söz konusu anlatımların icat mercii kesinkes tespit edilebilirse, dünya paylaşım mücadelelerinin seyrini ve yol haritasını keşfetmek hiç te zor olmayacaktır. Bu yönüyle Türkiye’miz ciddi tehdit altında ve 5. Kol’un tüm yüklenmeleriyle adım adım uçuruma doğru sürüklenmektedir.”
Aynı zamanda eski bir vali olan Çelik’in, genellikle “öcü” gibi tasvir edilen “derin devlet”e dair yorumu da dikkat çekici:
“Türk derin devletini (daha doğrusu Devletimizin savunma merkezlerini ve takip, tarassut, teftiş birimlerini, politika saptama mercilerini, bütünüyle yargıyı) etkisiz kılarak yaratılan boşluğun başka devletlerin derin elemanlarınca işgaline rıza göstermek başlı başına bir hasmane tutumdur.”
Ve bu “hasmane tutum”un yarattığı “çürüme”nin üç ayağı:
“ 1. Açılım süreci olarak adlandırılan PKK ile diyalog ve işbirliği süreci, Terör örgütünün ve bileşenlerinin Türk Devletine kafa tutarcasına tehditkâr bir tavırla her gün yeni maddeler dayatmaları noktasına gelmiştir... Bu vatan hainleri güruhunun yukarıda değindiğimiz demokrasi, insan hakları aşamasının da üstünde otonomi ve hatta bağımsızlığı dillendirmeleri utanmaz ve arlanmazlığın iktidar sayesinde nerelere kadar çıktığını kanıtlamaktadır.
2. Suriye politikası, 2013 yılı itibariyle iflas etmiştir. Eskiden bir vilayetimiz olan Suriye’nin göz göre göre kan deryasına çevrilmesine yol açan AKP iktidarının buradan kendine paye çıkarması artık imkânsız hale gelmiştir. Lübnan Hizbullah’ının Suriye Ordu birlikleriyle Suriye içindeki Türkiye destekli El Kaide, El Nusra, İhvan güçlerine karşı kazandığı başarı, AKP’nin hanesine eksi olarak yazılmıştır. Ayrıca Mısırda İhvan iktidarının mümessili olan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Mısır Ordusu öncülüğündeki güçlerce daha bir yıllık iktidarında devrilmesi AKP’nin Ortadoğu’da artık dostunun kalmadığına işaret etmektedir. Zaten ABD’nin Mısır Genelkurmay Başkanı Abdulfettah Sissi’ye verdiği kapalı destek Mısır’da iç müdahalelerin ve kaosun önümüzdeki ilk 10 yıl içinde süreceğini göstermektedir.
3. Ekonomideki kötü gidişatı gözardı etmemek lâzımdır. Ekonomide son on yılda artan oranda bağımlılaşma, sıcak paraya dayalı sözde kalkınma, servetin el değiştirmesi, peşkeş nitelikli özelleştirmeler vs. borsa- döviz, kambiyo- banka sistemlerinde aşırı ısınmaya yol açmakta ve her an bir Yunanistan veya İtalya olma yolunda tedirginlik sürmektedir.”
“Daha fazla hürriyet” söylemiyle çıkılan yolun finalini ise şöyle özetliyor Çelik:
“Ne efsunkâr imişsin ey didarı demokrasi derken demokrasiyi kendi otoriter ve diktatöryal emellerine giden yolda bir basamak olarak kullanan AKP,10 yılda ülkede demokrasi başta olmak üzere hiçbir değer bırakmamıştır. Siyasal etiğin ve yönetilebilirliğin bütün kurallarını yerle bir etmiştir.
Kullandığımız başlık aslında Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi’nden uyarlamadır. Beyit olarak şöyledir:
“Ne efsunkâr imişsin ey didarı hürriyet,
Esiri aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten”
Daha fazla demokrasi, hürriyet derken farkına varmadan AKP sultasının esaretine düşülmemelidir.
İşte böyle...
Türkiye’nin en interaktif (Abarttım galiba... Yalçın Bayer’in hakkını yemeyeyim okurla birlikte yazmak mevzunun “en”i tartışmasız o...), tamam en interaktif olmasa da en azından “hep ben, hep ben” demeyen, okurunun da aklına, fikrine, kalemine açık köşesi bugünlük burada sona erdi sayın seyirciler...
İyi pazarlar!

Yazarın Diğer Yazıları