Ne çekiyorsak, sıcak paradan çekiyoruz
Sıcak para kısa vadeli sermaye girişidir... Ancak ne zaman çıkacağı belli olmadığı için, spekülatif hareket ettiği için ve ülkenin döviz arz ve talebini alt üst ettiği için adı sıcak paradır.
Sıcak para portföy yatırımlarının, yerli bankalara verilen kısa vadeli kredilerin artmasına da yol açar. Eğer cari açıktan daha fazla sıcak para girerse, ki Türkiye’de yaşanan bu idi, kurlar düşer, cari işlemler dengesi bozulur. Yine borsalar da balon olur. Tüketim patlaması yaşanır tasarruflar azalır. Dış borçlar artar. Ayrıca ekonomi aşırı kırılgan olur.
Aslında küreselleşmenin gelişmekte olan ülkelere getirdiği en büyük maliyet bu söylediğimiz sıcak para hareketidir. Sıcak para ve spekülatif sermaye, bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri “yükselen piyasalar” olarak tarif etmektedir. Bu tarifin altında zımni olarak “Yolunacak kazlar” benzetmesi vardır.
Sıcak para ekonomide etki ve tepki şeklinde karşılıklı etkileşim ortaya çıkarmaktadır. Yükselen piyasalarda ortaya çıkan yüksek faiz, spekülatif kârlar, sıcak paranın iştahını kabartmıştır. Bir yandan da küreselleşme ile serbest hareket eden sıcak para, çok hızlı hareket etmeye başlamıştır.
Sıcak paranın getirdiği sorunları önlemek için bir çok ülke,, uygun kur politikası uygulamaya başlamış veya pratik kararlar almıştır. Bu yollarla sıcak para hareketlerine sınır getirilmiştir.
Bu konuda en korunmasız ülke Türkiye olmuştur. Dalgalı kur sistemi Türkiye’yi sıcak paranın cirit attığı ülke konumuna sokmuştur. Getirdiği yalancı cennete karşılık, uzun süre altından kalkamayacağımız maliyetler yaratmıştır. Bunlardan bazıları..
1) İktisat politikalarını etkisiz kılmıştır: Sıcak para, spekülatif kâr peşindedir. Buna rağmen yalnızca kârlılığa bakmaz. İçerideki siyasi olaylar, dış ekonomik olaylar, ABD ve AB’nin faiz kararları gibi dış kararların etkisi altında çok hızlı hareket edebiliyor. Bu şartlarda uygulanmakta olan politikalar da etkisiz kalıyor.
2) İşsizliği artırmıştır: Bunun nedeni kurlar üstünde baskı oluşması ve TL’nin aşırı değer kazanmasından ileri gelmiştir. İçeride, deri, iplik gibi ara malı üreten fabrikalar kapanmıştır. Ara malı üretimi yerini ithal ara malına bırakmıştır. Bunun içindir ki işsizlik oranı yüksektir.
3) Dalgalı kur sistemi çalışmıyor: Dalgalı kur sisteminde temel yaklaşım, kurların döviz arz ve talebine göre oluşmasıdır. Oysa ki sıcak paranın girdiği dönemlerde kurlar düşüyor, çıktığı dönemlerde döviz talebi çok hızlı artıyor. Kurlar yükseliyor. Yani kurları sıcak para belirliyor. Dalgalı kur sistemi çalışmıyor.
4) Ekonomide kırılganlık ve risk artıyor: Sıcak paranın aşırı hareketli olması, ekonomide kırılganlığı artırıyor. Kırılganlık ülke riskinin artması demektir. Risk artınca Türkiye, dışarıdan daha pahalı borçlanıyor. G-20’ler içinde en düşük rating derecesi Türkiye’nindir.
5) Sıcak para, yatırımları engelliyor: Sıcak paranın olduğu ülkeye, doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor. Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırım sermayesi, özelleştirmeden şirket satın alan veya banka satın alan sermayedir. Ayrıca kırılganlığı artırdığı için de yatırımları engelliyor.
6) Ayrıca Merkez Bankası yüksek döviz tutmak zorunda kalıyor: Sıcak paranın ani çıkışıyla meydana gelebilecek paniği önlemek için Merkez Bankası daha yüksek döviz stoku bulunduruyor. Bu stok için faiz ödüyor. Faiz maliyeti, toplumun katlandığı ilave bir maliyettir. Türkiye’de, MB’nin döviz stoku yüksek değil.
7) Sıcak para eninde sonunda dış borca dönüşüyor: Sıcak para bir ülkede uzun süre kalmıyor. Girişte cari açık kapanıyor. Ancak çıkışta bu dövizler ya Merkez Bankası döviz pozisyon fazlası ile veya dış borçla ödeniyor. Dış borç stoku artıyor...