Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı
Son zamanlarda iyice hortlayan kendini “etnik azınlık makulesi” nden görme temayülü şarklılığımızın tezahürü. Buna arabesk kültürün sosyal meselelere kadar sızması da diyebiliriz.
Acıyı seven ve “karanlık” tan hoşlanan bir toplum olarak, “azınlık olma”nın “ıstırabı” nı ıskalamamız düşünülemezdi zaten...
Bu aslında bir nevi “sadizm” ; kendini “külli”nin değil de “cüz-i” nin bir parçası olarak görmekten “haz” duymakla başlayan, seksen küsur yıl önce yaşanan sıkıntılara bugün gözyaşı döküp sanki hâlâ öyle bir durum varmış gibi “halüsinasyonlar” görüp “yırtınan” bir psikoloji bu.
Teori ve pratikte kendisinin de içinde bulunduğu “üst kimlik” tarafından “sen benden ayrı düşünülemezsin, ben ne isem sen o’sun” denmesine rağmen, hayır ben “alt”ım ve azınlığım demek ve bunda ısrarcı olmak; daha sonra da ben “alt kimliğim ve ötekileştirilmekteyim” diyerek hak talep etmek ve etrafı yakıp yıkmak hastalıklı bir psikolojiye delalet ediyor.
Bu “faz” ın bir ileri aşamasını ise Sivas’tan öteye gidince “asimilasyon politikalarına son verdik” diye meydanlarda çekirge misali zıplayıp, yönettiği devleti itham eden “devletlu” temsil ediyor.
Ha bir de anlamadığı bir dilden söylenen şarkılara gözyaşı dökenler var. Onları psikologlar bile anlamıyor; alışkanlıktan olsa gerek.
Yetmiş küsur etnik unsurdan müktesep mozaiğin (?) çakıllarından biri olduğunu keşfedip dedelerinin dizinin dibine düşen ve “bu Türk üst kimliğine mensup ’hakim sınıf’ size ne gibi işkenceler yaptı?” diye soran ve filolojik araştırmalarla kendine bir “dil” keşfetmenin peşine düşen halet-i ruhiye toplumun bütün “etnik” lerini kuşatmış durumda.
Bu marazi hâl ile hemhal vatandaşlar kendi “etnik unsuru” na mensup kimselerin de içinde bulunduğu bürokrasinin çektirdiği sıkıntıların hesabını içinde yaşadığı yetmiş milyona çektirmenin peşine düştüler.
Bir zamanlar “Kürtçe” ifade vermesi engellendiği için çektiği sıkıntıyı bugün hatırlayan ve geçmişin hesabını bugünde arayanlar, bu muamelenin cezasını, kendilerine bu “işkenceyi” yapan emekli bürokrat, asker, sivil yöneticiler veya siyasetçilerden ziyade, vatandaşa kesmektedir.
Tam bir gökkuşağı koalisyonu bu zevat. Hamidiye Alaylarının hesabını Yozgatlıdan soranını mı ararsınız, ömrü Kürt kardeşimin sırtından geçinen basbayağı “ağa” tayfasından “ezilen Kürt halkının” haklarının peşinden koşanını mı ararsınız, eş durumundan azınlıklığa terfi etmenin hazzı ile önüne gelen bölücü ile zılgıt çekeni mi ararsınız...
Bu koalisyonun durumunu atalar izah edeli çok oldu; Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı...
Her şey ağalık düzeni için...
Bürokratik baskı ve adaletsizliklerin gayet “adil” bir şekilde dağıtıldığı bu ülkede, son yıllarda yapılan onca düzenlemeye rağmen hâlâ “ama bir zamanlar yapmıştınız” diyerek hesap sormak hangi psikoloji ile izah edilebilir? Bunun cevabını ancak ruh hekimleri verebilir.
Son 60 yılda altı kez ülke yönetiminde bulunmuş bir kafanın sanki uzaydan gelmiş gibi “kim yaptıydı lan bunları!” diye sağa sola bakınması da hekimlik bir durum.
Medyasından yandaş ve soldaş siyasetçisine milletin ömrü muhalefette geçmiş Milliyetçilere dönüp “Türk Türk diyorsunuz, milleti bölüyorsunuz” repliğini tekrarlaması da bu türden bir hastalığın belirtisi...
Tek parti döneminde yapılan “zulüm” diyalektiği üzerinden yeni bir ulus inşa etmek isteyenlerin daha on yıl öncesine kadar o “tek” parti peşinde koşanlardan oluşmasına ne demeli.
Hele hele ömrü gariban Kürdü tarlalarda “maraba” olarak kullanmakla geçen, şatolarda ikâmet eden ağa taifesinin Kürt köylüsüne yeni bir dünya kurmak için mesai harcaması yok mu...
Bunların “özerklik” demesi, “federasyon” diye yırtınması normal. Babalarından tevarüs ettikleri “ağalık” düzenini devam ettirecekleri “özerk” bir alan lazım onlara...
“Kürt halkı” için mücadele ettiğini iddia edenlerin yapmak istediği şey tam da bu; yeni bir ağalık düzeni kurmak.
Bunu ilk önce Kürtler görmeli...
Görmek zor değil, BDP’sinden AKP ve CHP’sine Güneydoğu siyasetini tekelinde bulunduran soy isimlerine bakmak yeterli.
Bu vatandaşların soy isimlerini çıkartın geriye bir şey kalıyorsa o zaman her şey Kürt kardeşim içindir.
Aksi takdirde...