Nazım Hikmet’ten özür dilemek

Nazım Hikmet bir kısım yurttaşımız için önemli bir vatan şairidir. Üstelik Nazım Hikmet’i seven insanların büyük bir bölümü samimi Atatürkçüdür ve/veya CHP’lidir. Oysa Nazım Hikmet en basit anlatımı ile eylemleri ile bir Atatürk ve CHP düşmanıdır.
“28 Kanuni Sani” adlı şiirinde şöyle yazar: “Trabzon’dan bir motor açılıyor. Sa-hil-de-ka-la-ba-lık! Motoru taşlıyorlar. Son perdeye başlıyorlar. Burjuva Kemal’in kordonuna binmiş Kumandan kahyanın cebine inmiş. Kahya adamların donuna. Uluyorlar. Hav..Hav...Hav..tü” .
Bu şiiri yazdığında Nazım, tarih 1923’tür. Mustafa Kemal Paşa, 1683’den bu yana devam eden geri çekilişi Sakarya önünde durdurmuş ve İzmir’e ve İstanbul’a, Edirne’ye kadar geri püskürtmüştür. Nazım’a göre ise burjuva Kemal havlamaktadır.
1928’de yazdığı “Arpa Çayının İki Yanı” şiirinde şöyle der:
“Bir yanda kuru bir çınar gibi toprağından sökülen köylülerin sarı paslı dişlerinde ölüm kenetlidir.(Atatürk Türkiye’sini kastetmektedir.) Öbür yanda toprağın efendisi fakir kentlidir.(Stalin Rusya’sını kastetmektedir.)” “Seni Düşünüyorum” başlıklı şiirinde “Seni düşünüyorum Hasan oğlu Hüseyin. Mangalardan, birinin bilmem kaçıncı eri, Selam vermedin diye, çipil teğmen, basıyor tokadı sana, Sen sımsıkı duruyorsun, yüzünde beş parmağın yeri. Biliyorum, Hasan oğlu Hüseyin kaçacaksın, katletmeye gitmeyeceksin, Kore’de kardeşleri” diyerek asker kaçaklığını önermektedir. Tarihsel planda Nazım’ın savunduğu Kuzey Kore rejiminin bugünkü durumu da ortadadır. “Mektup” adlı şiirinde Kore’de savaşan Türk askerine şöyle sesleniyor: “Teslim ol ananın başı için, Teslim ol Türk halkı adına, Ahmet kardeşim, kardeşlerine teslim ol” diyerek, Çin veya Kuzey Kore askerlerine teslim olmasını önermektedir. “Asker Kaçağı” şiirinde asker kaçaklığını ve jandarma ile çatışmayı övmektedir. “İzmirli teğmen” şiirinde dağa çıkmayı ve isyanı savunmaktadır.
7 Aralık 1961 tarihli mektubunda Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Kruçev’e şöyle demektedir: “19 yaşımdan beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliği’ne bağlıyım. Bolşevik Partisi’ne, ilk olarak 1923 yılında üye oldum. ...1925 yılı sonunda Ankara’da yer altı çalışmaları gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım. (Çalışmaların amacı Atatürk’ü devirmek) Sonra, yine Moskova’ya geri döndüm. 1928 yılında Türkiye’de parti işleriyle uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın, toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. (Atatürk ve İnönü döneminde) Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım. Ben, sayılı komünist şairlerdenim. Çok mutluyum, çünkü Büyük Ekim Devrimi’nin beşinci yıldönümünü Moskova’da kutladım. (10. Yılı Ankara’da kutlamaktan bahsetmiyor.)Yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum.”
Nazım Hikmet, İstiklal Savaşına katılmadı. Kendisine verilen görevi yerine getirmeyerek bir Deniz Subayı olmasına rağmen Moskova’ya gitmeyi tercih etti. Türk Milleti Anadolu’da bir varoluş yok oluş mücadelesi verirken, o Moskova’da SSCB’nin varlığının mücadelesini verdi. Atatürk döneminde Atatürk’e karşı yer altı mücadelesi verdiğini kendisi itiraf ediyor. Bence hem Atatürk’ü sevmek ve inanmak hem de Nazım Hikmet’e sevgi duymak çok zordur ve doğru da değildir. Nazım ile ilgili davaların tamamı Atatürk döneminde açılmıştır ve sayısı 11’dir.
Derler ki, 1937’de “Kurtuluş Savaşı Destanını” yazmıştır. Keşke o destanın yazılmasına biraz katkısı olsaydı. Keşke o destanı yazan Mustafa Kemal Atatürk’e karşı yer altı faaliyetlerinde bulunmasaydı. Moskova’da İkinci Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordu’nun zaferi ile ilgili bir şiir-destan yazmak istediğini söylediğinde çevresindeki İkinci Dünya Savaşı’na katılmış Ruslar soruyorlar: “Sen İkinci Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordu’da savaştın mı?” “Hayır” diyor Nazım. “Öyle ise katılmadığın bir savaşın destanını nasıl yazacaksın?” diye sordular. Nazım bunun üzerine Kızılordu ile ilgili destan projesinden vazgeçmiştir.
Rahmetli dedem Sakarya’da savaşan bir Türk süvari subayı idi. Sonra Dumlupınar Meydan Muharebesinde Yunan Ordusu’nu İzmir’e süren süvarilerden birisi oldu. Sonra genç Türkiye Cumhuriyetini korumak için Şeyh Sait isyanını bastıran birliklerden birisinin komutanı idi ve Şeyh Sait’i Diyarbakır’a getiren askeri birlikteki subaylardan birisiydi. Benim dedem, binlerce Türk’ün dedesi, “Çılgın Türkler” de anlatıldığı gibi kaymakama çoraplarını yıkayıp getiren garip, özetle Türk Milleti bir destan yazdı. O sırada Nazım Hikmet Moskova’da idi. Sonrasında da Mustafa Kemal Atatürk’ü devirmeye çalıştı. Özetle eksik bilgi ile özür dileyenler kendi adlarına dilemeli, eksik bilgi ile Nazım Hikmet’i sevenler kendi adlarına sevmeli.

Yazarın Diğer Yazıları