NATO'ya güvenme Türkiye!..
Banu Avar, NATO’ya niçin güvenilemeyeceğini örnekleriyle anlatıyor.. Türkiye bugün NATO’ya danışacakmış! NATO ve küresel efendilerin planı işliyor! Türkiye, düşürülen uçak ile ilgili NATO’nun 4. Maddesi gereği toplantı istedi.. Ne diyor bu madde:
“Üye ülkelerden herhangi biri, toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı ya da güvenliğinin tehdit edildiğini düşündüğü zaman, tüm taraflar birlikte danışmalarda bulunacaktır”.
Nedense Türkiye’yi yönetenler Kuzey Irak’tan yıllardır yapılan saldırılar için hiç NATO’ya danışmadı, danışamazlardı da. NATO yani ABD’nin askeri kolu Irak’ın efendisiydi. Barzani’nin ‘sahip’iydi, PKK’nın işvereniydi.. NATO’ya NATO’yu mu şikayet edeceklerdi!
26 Haziran’da Türkiye yönetimi Rassmussen’li Haçlı kuvvetlerinin önüne oturacak, ‘danışacak’. Biz ‘danışma’dan çıkacak sonucu NATO think-tank (düşünce kuruluşu)lerindeki yorumlara bakarak önceden söyleyelim..
Mesela Atlantic Council! NATO’nun gayriresmi düşünce kuruluşlarından biri. Yani NATO yönetiminin ve küresel güçlerin düşüncelerini yansıtan bir odak... Sponsorları arasında birçok küresel şirket ve Türkiye’den TÜSİAD, TOBB, İstanbul Ticaret Odası, Coca Cola, Çalık Enerji, Yüksel inşaat, Enerjisa, Zorlu İnşaat, Türkiye Shell ve BP, Ağaoğlu ve İhlas Holding de var! Atlantic Council’in Başkanı James Joyner’in dünkü yazısının başlığı:
‘NATO, Suriye’nin düşürdüğü Türk uçağı gerekçesiyle neden savaşa girmez?.’
James Joyner.. Savunma İstihbarat Sistemler Ajansında (DISA) yöneticilik yapmış, uluslararası ilişkiler konusunda uzman bir küresel memurdur. 1988’den 92’ye kadar Irak’ta savaşmış, ‘üstün başarıları’nedeniyle birçok madalya almıştır!
Bakın NATO’nun gayriresmi kuruluşunun başkanı Joyner, düşürülen uçak konusunda ne diyor: “Suriye’nin uçağı düşürmesi, NATO tüzüğünün 5. Maddesi’ne göre ‘saldırı’olarak tanımlanamaz. Doğal olarak uçağın düşürülmesi, Suriye’nin gösterdiği aşırı bir tepkidir ama öte yandan Türkiye, gergin ilişkiler içinde olduğu Suriye sınırında ‘saldırgan’ bir harekette bulunmuş, Suriye hava sahasını ihlal etmiştir.’
‘Suriye’de bir yılı aşkın bir süredir gerginlik tırmanmakta, Birleşmiş Milletler ve NATO üyeleri durumu kınamaktadır. Ama aynı zamanda Güvenlik Konseyi üyesi Rusya ve Çin Suriye’ye karşı harekete geçmeyi veto etmektedirler.
NATO Genel Sekreteri Rassmussen, defalarca ve altını çizerek, NATO’nun Suriye’ye, Libya modeli bir müdahale düşünmediğini ifade etmiştir... Bence, 20 bin Suriyeli masum sivilin katledilmesi, olmaması gereken bir yerde uçan bir Türk jetinin düşürülmesinden çok daha önemli bir müdahale sebebidir! Ama Suriye ordusu hâlâ Esad’a sadıktır ve ‘muhalifler’ paramparçadır.. Dolayısıyla Suriye’ye bir askeri müdahale söz konusu değildir...
NATO’nun verili koşullarda, bir savaşa daha kalkışması akıl dışıdır..” NATO’nun düşüncesi bellidir.. Bir savaşın içinde yer almayacaktır. Çünkü karşısında Rusya, İran, Çin ve Avrasya güçleri vardır. Ayrıca Suriye yönetimi ve halkı bir BÜTÜN olarak dik durmaktadır. Küresel uzman’ın düşüncesi bu.
Öte yandan Hillary Clinton ‘Küstahça saldırı kabul edilemez En sert şekilde kınıyoruz!’ İngiltere Dışişleri Bakanı ve diğer sırtlanlar ‘Haydi Türkiye!’ Bunu affetme!’ diye çığırmaya başlamışlardır. Oyun çok açıktır: Bölgede iki ülke büyük gayretle kanlı bıçaklı yapılır. Sonra katliamın seyrine bakılır.. Celladına ‘danışan’ Türkiye ise ‘Batı’nın ve NATO’nun deli gömleğine sarılır!
Erdoğan’ın derdi, nefsi
Erdoğan’lı Türkiye her önüne gelenin tokat attığı bir ülke derekesine düştü.
Mehmetçiğin başına çuval geçirildi. İsrail uluslararası sularda iki elin parmakları kadar Türk’ü kurşuna dizdi. Son tokat kendi ülkesinde bile hakimiyeti tam sağlayamamış Esad’dan geldi, Esad tuttu, iki pilotumuz tarafından kullanılan bir Türk keşif uçağını düşürdü. İşin acı olan tarafı ise Sayın Erdoğan’ın ülkesini düşürdüğü bu durumdan bile siyasi rant sağlama düşüncesi. Bunu da nereden çıkardın demeyin. O zaman biz de size, “Öyleyse bütün gelişmeleri niye AKP grubunda değerlendiriyor” diye sorarız. O konuşacak, grup alkışlayacak. Bu, bir psikolojik operasyon değildir de nedir?
TRT’de hükümet icraatları için ayrılan “Ulusa Sesleniş” programı böyle durumlar için değil miydi? Niye TRT’deki “Ulusa Sesleniş” programı değil de, AKP grubu tercih ediliyor, söyler misiniz?