Nabız mı ölçtünüz?
Dolandırıcılıktan hükümlü Birand, CIA ajanı Parris’in Ankara’nın nabzını tuttuğunu söylüyor. ABD’nin Türkiye kâhini, hangi damara basacağını, gizemli Bebek buluşmasında mı öğrendi merak ettik
Sönmez Köksal, Hasan Cemal, Eric Edelmann, Cem Duna, Can Paker, Mark Parris’i buluşturan yemekte ne konuşulduğu sır olarak kaldı. Bebek buluşmasının, eski MİT Müsteşarı, eski TRT Genel Müdürü, 2 milyon dolarlık fonlu Sorosçu, eski Maocu ve eski terörist olan kahramanları ağızlarını açtıkça, yemekten beri dillerinin altında tutmaya çalıştıkları baklalar birer birer dökülüyor.
“Sivil bir darbe” için gerekli donanımı tam tekmil olan bu ekibin, ordu ve yargının “kriz merkezi” ne dönüştüğü parti kapatma ve Ergenekon süreçlerini izlemekle yetindiğini düşünmek çok masumca olmaz mı?
Ne dersin Fehmi Amca? Bu yemeğin anlı-şanlı bir Taha Kıvanç senaryosunu hak etmesi için daha ne olmasını bekliyorsun?
Bozacının şahidi şıracı...
Amerika’nın Ankara eski Büyükelçisi Mark Parris, geçen hafta fırtına kopardı.
Parris, besbelli Ankara’nın nabzını iyi tutmuş. Tahminleri ve izlenimleri çok yerindeydi.
Özetle, AKP’nin kapanmasının hâlâ ağır bastığını, ancak son haftalarda havanın biraz dahi olsa değiştiğini, kapanma dışı seçeneklerden de söz edilmeye başlandığını söyledi.
Yanlış mı?
Kesinlikle doğru...
Ardından da, Anayasa Mahkemesi’nin kararını büyük olasılıkla ağustosun ilk yarısında ve herhalde borsaların etkilenebileceğini düşünerek bir cuma günü açıklayabileceğini söyledi.
Yanlış mı?
Hepimiz aynı tahminleri yapmıyor muyuz?
Aman efendim müthiş bir kıyamet koptu.
Amerikalı bunları nereden biliyormuş... Amerika bize ne yapacağımızı söylüyormuş... Büyükelçi Ankara’ya tarih veriyormuş... Anayasa Mahkemesi’ne saygısızlık ediyormuş...
Oysa, bunların hepsini ve aynını biz de yapıyoruz. Parris’e neden bu kadar öfke duyuldu anlayamadım. Herhalde “bu ülkeyi ABD yönetiyor, Amerikalı her şeyi biliyor” kompleksimizden kaynaklanıyor olsa gerek... Parris’in Türkiye’yi en iyi tanıyan ve iyi kaynaklarla temas kurabilen bir uzman olduğunu unutuyoruz.
Bizim bu tahminleri yapmamız ne kadar doğalsa, onun da görüşlerini açıklaması o kadar doğal değil mi?
* M.Ali Birand / Posta
Her taşın altındalar
Tarih: 18 Şubat 2005
Yer: Bebek / İstanbul
Mekan: Bir İtalyan lokantası
Orada ne oluyor: Bir Allah biliyor, bir kendileri!..
++++++
Kulak kıvıran(!) adam
TBMM eski Başkanı, ’AKP’li hukukçu’ Bülent Arınç’a göre: yüzde 47 oy alan siyası partinin suç işleme hakkı da artıyormuş!
Bülent Arınç’ı dinlerken kulaklarımın ucu kıvrılıyor.
Eş-dost, “kulağı kıvrılanı ilk kez duyuyoruz” diyor.
Arınç televizyona çıktı mı, o mayhoş sesi kulağıma çalındı mı, muhterem karıma koşarım:
“Bak ne oldu?...”
“Ne?...”
“Kulağım...”
*
Gazeteciler, aydınlar, generaller gözaltına alındığında “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diyen AKP’nin bu eşi bulunmaz hem düşünürü, hem konuşuru, SKY Türk’te bu sefer AKP’nin kapatılamayacağını, çünkü parti olarak yüzde 47 oy aldıklarını anlatıyordu.
Demek ki hukukçu(!) olduğu için oy oranı yükseldikçe, suç işleme haklarının arttığını biliyor. Ya da; kendileri nasıl dokunulmazlık zırhlarının arkasına sığınmışlarsa, partilerinin de öyle dokunulmazlığı olduğunu sanıyordur hem düşünür, hem konuşur...
*
AKP kapatılır ya da kapatılmaz... Benim emin olduğum; eğer Anayasa Mahkemesi AKP’yi aklarsa, artık kimse onları tutamaz.
AKP yandaşı olmayan bir tek medya grubu ayakta bırakmazlar... Bir tek yandaş olmayan sermaye grubunu yaşatmazlar...
Bir tek aydın, bir tek Cumhuriyetçi-Atatürkçü ağzını açamaz...
Türkiye asıl “travmayı” o zaman yaşar ki, ılımlı İslam devletinin tescili olur bu... Ve artık dönüşü olmayan noktadır orası...
*
Bizler Arınç gibi “bağırsak temizlemek” deyimini kullanamayız. Sadece Türkiye’nin bu çağın dışına kaymayı hazmetmemesini dileriz.
Ederse...
O zaman gidip “Türkiye bağırsağını temizliyor” diyen işin uzmanı Arınç’a sorarsınız: “Beyefendi, peki şimdi Türkiye ne
yaptı?...”
* Bekir Coşkun / Hürriyet
++++++
YORUMSUZ!
ODTÜ öğrencilerinin, üniversite kampüsü içindeki binaların yıkılmasını isteyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i protesto etmek için hazırladıkları “akrostişli” afişi, Akşam Gazetesi 1. sayfadan verdi.
++++++
Plak takıldı
Ahmet Altan, “Bazen tek bir soru yetiyor. Ortalık aydınlanıveriyor. Her konuda konuşuyorlar, tartışıyorlar, bağırıyorlar ama bir soruya karşı susuyorlar” diye başlamış
yazısına.
Halbuki bu cümleleri aylardır biz kendisi ve gazetesi için kullanıyorduk. Cevabı tek kelime, tek cümle olan basit bir soruyu yanıtlamamak için kaç ters takla atmıştı sütununda! Soruyu bugün birçok köşe yazarı sormaya devam etti:
“Taraf’ın maddi kaynağı neresi?”
Bu soru karşısında gevelemekten öteye geçemeyen Altan, savunma kalkanı olarak bir başka soruyu kullanıyor bugünlerde: “Niye Susurluk’a karşıydınız, niye Ergenekon’dan yanasınız?” Son üç-dört yazısı benzer cümlelerin devir daiminden oluşuyor.
Görünen o ki, Taraf’ın maddi kaynağı konusundaki merakı törpüleyene kadar aynı plağı döndürmeye devam edecek Altan!
++++++
Başbakan’a bak
AKP kapatılırsa, tepki gösterin!
Fransız Le Figaro gazetesinde Erdoğan - Sarkozy görüşmesiyle ilgili bir haber:
“T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bu pazar Nicolas Sarkozy ile yaptığı gorüşmede AB adaylığı çerçevesinde öngörülen başlıkların açılmasını ve AB’nin 27 ülkesinin AKP kapatıldığı takdirde Ankara ile koordineli (eşgüdümlü) şekilde tepki göstermelerini istedi.”
* * *
Yani... Başbakan, Fransa ve AB’yi kendi ülkesinin yargı kararına tepki göstermeye çağırmış... Herhalde cumhuriyet tarihinde bir ilk...
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
HAYVANLAR ALEMİ
La Fontaine mübarek
Abdüllatif Şener AKP’den istifa etti ya... Hasan Karakaya’nın okurları “attan inip eşeğe binmek” demiş. Karakaya da “Ee ne olur ne olmaz. Belki yedek partimize genel başkan olur” önlemiyle, “istikbalini tehdit edebilecek” lafları okurlara söyletmeye başladı anlaşılan. Bana okuduğun yazarı söyle sana kim olduğunu söyleyeyim! Siyaseti “değerler” mücadelesi veya “daha iyi yönetime talip olma” yarışından çıkarıp koltuğa endeksleyenler için tabii iktidar sahibi AKP, üzerine binilecek “at”, diğer siyasi oluşumlar ise semer vurulmaya mahkum “eşek” lerdir...
++++++
Gözünüz tehlike (!) görsün
Yeni Dünya Düzeni bir yalan, Adem ile Havva’dan kalan!..
Kendisinden farklı düşünen, giyinen herkesi satılmış, vatan haini, düşmanla işbirlikçi gören bir anlayış bu.
Dünyadaki tüm ülkelerin tek hedefi olduğuna inanıyorlar, Türkiye’de ılımlı bir İslam devleti kurmak, Türkiye’yi bölmek, Kıbrıs’ı “sattırmak.”
Kıbrıs’ta diplomasi yoluyla çözüm arayışı başlayınca kıyameti koparıyor, “Kıbrıs’ı satıyorlar” diye. Avrupa Birliği yolunda reform yapılınca “Askerin elini zayıflatmak için reform yapıyorlar, bunlar takiyeci” diyorlar reformlar yavaşlayınca da “Bak bunların zaten niyeti yok” deyip işin içinden çıkıyorlar.
Ergenekon’a komedi filmi muamelesi yapıyorlar.
Asıl tehlikenin farkına varıyor musunuz?
* Ergun Babahan / Sabah
++++++
Mini Yorum
Hezimet Lozan değil, AB imzaları
En “dinci” gazetemiz “Lozan Hezimeti” sürmanşetiyle çıktı dün. Savaş meydanlarında kazandıklarımızı masada teslim etmişiz! Bizi haritadan silip, o savaş meydanlarına götüren “Sevr” değil de, her istediğimizi, örneğin Misak-Milli sınırlarımız içindeki Musul, Hatay, Adalar’ı alamasak da Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız ve eşit bir devlet olarak tanındığı Lozan hezimetmiş. Asıl hezimet misyoner faaliyetler, vakıflar yasası, azınlık hakları gibi konularda Lozan’daki kazanımlarımızdan AB sevdasıyla vazgeçmemiz değil mi?
* Selcan TAŞÇI