Müzakere masasında çizilen “kanton” haritası..
Tam yerine geldik..
AKP’li müzakerecilerin HDP ile yürüttükleri görüşme sürecinde kapalı kapılar ardında saklamaya büyük çaba gösterdiği iki büyük sırı faş etmenin zamanı..
Fakat önce, YENİÇAĞ’ın dün manşetinde patlayan “Özerklik yetmez kanton istiyoruz” haberinde HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın Rusya’dan yaptığı açıklamanın en kritik satırlarını bir kez daha hatırlayalım;
“Kafalarındaki modeli de şu anda Suriye’nin kuzeyinde ’Rojava olarak adlandırdıkları bölgede hayata geçirilmeye çalışıldığını’anlatan Demirtaş, şöyle konuştu: (Rojava modeli (kanton) tüm Orta Doğu’ya örnek olabilir. Biz yalnız Türkiye’de değil tüm Orta Doğu’da özyönetim (kanton) modelinin tartışılması gerektiğine inanıyoruz)”.
“Sessiz diplomasi”, “gizli diplomasi”, “açıklama yapılacaksa eş zamanlı oalacak”, bunların hepsi palavra.. AKP alıştıra alıştıra zehri millete yutturmak için her yolu denerken adamlar gümbür gümbür her istediklerini sırayla koparıyorlar.. Acı ama gerçek; istedikleri her şeyi elde ediyorlar ve masada teslim aldıkları AKP’ye hiç aldırış etmeden ne olup bittiyse her şeyi ilan ediyorlar. Türk kamuoyunun gerçekleri öğrenme hattı ABD’den Kandil’e kaydı!..
Gelelim müzakere masasında yaşanan ve AKP’nin itina ile saklamaya çalıştığı iki büyük sıra;
1- HDP heyeti, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’a “Artık bize dayatma yapamazsınız. Çünkü şartlar değişti. Suriye’de yeni kantonlar kurduk. Dünyada bunun meşruluğunu kabul ediyor” deyip pazarlık çıtasını yükseltti. İyice köşeye sıkışan AKP ne yaptı ?.. Özerkliği kabul etti. Şimdi de “alıştıra alıştıra” metoduyla, Türkiye’nin çekincelerini kaldıracakları Avrupa Demokratik Özerklik şartında PKK’nın istediği özerkliğin olmadığını millete yutturmaya çalışıyorlar. Yerse pazarı!..
2- Müzakere masasında yapılan hararetli tartışmalar esnasında HDP heyetinden bir isim ne istediklerini daha net açıklamak için cebinden kalemini çıkarır, beyaz kağıda elinden geldiği kadarıyla bir Türkiye haritası çizer. Ve ondan sonra terör bölgesini çerçeveleyerek “burası bizim” der. Bakanın şaşkın bakışları arasında gözünün içine baka baka kalemiyle de işaret ederek diğer bölgeleri gösterir “buralar da hepimizin” diye konuşur ve kestirir atar. Sayın Bakan ne cevap verir?.. HDP’liye bakıp lafı çevirmeye çalışır.
Bu yüzden, Yalçın Akdoğan’ın “Kandil’in değil bizim söylediklerimizi takip edin” laflarına pek kulak asmayın. Onlar da Kandil’in dediklerini dinleyip ona göre hareket ediyorlar. Maalesef ve de maalesef neler olup bittiğinin küçük bir kısmını Kandil’de planlanan senkronize açıklamalardan öğrenebiliyoruz.
Müzakere masasında gizlenmeye çalışan bu iki hususa bir de küçük(!) not ilave edeyim. Başbakanlık kaynaklarının verdiği bilgiye göre; “PKK, Öcalan da dahil genel af, Avrupa’daki PKK’lıların gelmelerini ve Kandil’in siyaset yapmasını istiyor. Ancak AKP, Öcalan ve Avrupa’dakilere ’olur’ diyor Kandil’dekilerin siyaset yapmalarını istemiyor”.
Hani derler ya!..
“Güler misin yoksa ağlar mısın?”..
Tebrikler Dışişleri!..
Dışişleri Bakanlığının porno servisi ile ilgili haberimiz büyük ses getirdi. Ama itiraf etmeliyim ki; rezaleti düzeltmekte Bakanlık beklediğimden daha atik davrandı. Dışişleri Bakanlığı sabah saatlerinde “medeniyetler ittifakı girişimi” sayfasındaki rezaleti düzeltti. Son paragrafta müstehcen sitelere yönlendiren link kaldırıldı. Paragraf yeni başlık ve ifadelerle şöyle düzenlendi;
“Ulusal Planlar Uygulama sürecinde, Dostlar Grubuna üye ülkelerin, İttifakın hedeflerinin hayata geçirilmesine ve kültürler arası diyalogun geliştirilmesine yönelik somut projeler içeren birer Ulusal Plan hazırlamaları hedeflenmektedir. Bu çerçevede, ülkemiz tarafından atılacak adımları içeren Ulusal Planımız, dönemin Devlet Bakanı Prof. Dr. Sayın Mehmet Aydın’ın öncülüğünde hazırlanmıştır. Ulusal Planımıza İttifakın internet sayfasından erişilebilmektedir. İkinci Ulusal Planımız üzerindeki çalışmalar tamamlanmıştır.”
Fakat, buraya, eski Devlet bakanı Mehmet Aydın ile ilgili ifadeler eklenmesi çok dikkatimi çekti. Acaba Dışişleri Bakanlığı diplomatik bir dille suçu eski bakana mı yıkmak istiyor?.. “Bu iş bizden değil de Mehmet Aydın’dan kaynaklanıyor. O ne dediyse biz onu sayfaya koyduk” mu demek istiyorlar?..
Hassasiyeti(!) bir kez daha tebrik ederim .. Herhalde bu da; stratejik derinliğin anlayamadığımız bir parçası!..