Mustafa Özbek hak etmişti!
Ayrı kaldığımız günlerin önemli hadiselerinden biri de “Ergenekon” soruşturmasının “11’inci dalgasında” Türk Metal’in basılması ve başkanları Mustafa Özbek’e yapılan muamelerdir.
Hadisenin önemi, hedefe ilk defa bir sendikanın konmasından kaynaklamaktadır.
Basında çıkanlar doğruysa sayın Özbek’e, “Örgütün finansörü sen misin?” diye sorulmuş, iddiayı kuvvetlendirmek için de, Ergun Poyraz’ın kitaplarını satın alması gösterilmiş. Bir yazarın kitabından bir miktar satın alıp kitaba ayıracak ekonomik gücü olmayanlara o kitabı dağıtmak örgüt üyeliğine gerekçeyse, o zaman pekâlâ birileri de tutar, “Türkler bir buçuk milyon Ermeni’yi kesti” diyen Orhan Pamuk’un kitaplarını satın aldığı için Kültür Bakanlığı’nı, “Ermeni soykırımına destek vermekle” suçlayabilir.
Böyle mantık olur mu?
Sayın Özbek’in başına gelenleri düşündüğümüzde aklımıza hemen ATO ve başkanları Sinan Aygün geliyor. Sinan Bey ve yönetimindeki ATO da âdetâ Türk milletinin vicdanı haline gelmiş, AKP iktidarı döneminde yabancı sermayenin Türkiye’nin kanını nasıl emdiğini rakam ve delilleriyle ortaya koymuş, gidişatın önüne geçmek için de nerede elle tutulur bir direniş ve uyanış varsa karınca kadarınca ona destek olmaya çalışmıştı.
Sonra olanları hep birlikte gördük.Sayın Aygün milletin vicdanı olmak yerine iktidarın alkışçısı olsaydı başına böyle şeyler gelir miydi? Herhalde gelmezdi...
Sayın Özbek için de durum farklı değil gibi gözüküyor.
Daha dün bir işadamının bursuyla okuyan çocuklar iki milyon dolarlık gemi sahibi oluyor, kimse bunu yadırgamıyor da, Özbek’in Kıbrıs’taki malvarlığı bire bin katılarak, “Bu servete nasıl sahip oldu?” diye, bir şeyler imâ ediliyor.
Oysa Özbek dün el parası ile yüksek tahsil yapan ama şimdi iki milyon dolarlık gemi(cik) sahibi olan çocukların dedesi yaşında. Bir yandan sendikacılık, diğer yandan başka bir iş yapmış olamaz mı? Hükümette babası olan çocukların birkaç yılda elde ettiğini Özbek veya bir başkasının 60 yılda kazanması çok mu anormal?
Deniz Feneri e.V hadisesini hatırlatmak istemiyoruz! Ve bu işe karışanlar mı zengin, Mustafa Özbek mi diye de sormuyoruz! Çünkü Özbek’in suçunu biliyor ve kendisine sesleniyoruz: Sayın Özbek! Siz hiç, “Burası Türkiye” diyenleri duymadınız mı? Bunca yaş yaşadınız, bunca gün gördünüz, peki ne diye tutup ART diye bir televizyon kurdunuz? Hadi televizyon kurdunuz, ne diye iktidarın ülke aleyhine olduğuna inandığınız uygulamalarını kamuoyu ile paylaşma yoluna gittiniz? “Senden iyisi, Şam’da kayısı” deseydiniz; yakınlarınızın üzerine şirketler kurdurarak meselâ müteahhitliğe soyunsaydınız, sırtınız yere gelir miydi? Birkaç yılda Koç’u da, Sabancı’yı da sollamaz mıydınız? Petrol kuyularınız, enerji hatlarınız, özel televizyon ve gazeteleriniz olmaz mıydı?
Kusura bakmayın... Siz, başınıza gelenleri fazlasıyla hak ettiniz?!
***
İki kitap
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ’ın Fark Yayınları arasında çıkan, “Telafer/Bir Türkmen Kenti’nin ABD Ordusu ve Peşmergelere Karşı Direnişi” ve “PKK Terörü: Neden Bitmedi, Nasıl Biter” adlı iki eserinin pek çok gerçeği kavramak ve özel bilgilere ulaşmak için mutlaka okunması gerektiğini ve bu eserlerin olmadığı bir kütüphanenin eksik kalacağı gerçeğini sizlerle paylaşmak ihtiyacı hissettik.
Selam ve dua ile...