Münzevinin takıntıları ve kar mehtabı...

Geçmişte mi yaşıyor, bugünde mi, bir geleceği, düşleri, umutları, öngörüleri var mı?.. Bunları ancak beynine sondaj yaparak anlayabilirsiniz. Beynine sondaj ise mümkün değildir, onun beynini delecek sondaj aygıtı henüz bulunamamıştır.

Ben de sondaj yapmaya yeltenmeyeceğim, o işten vazgeçeli, havlu atalı çok oldu... Gördüklerimi, yaşadıklarımı, onun hakkındaki anı ve izlenimlerimi, bildiklerimi üst üste koyup tanılar koyacağım, yorumlar yapacağım.

Özüne özgü bir münzevidir o, sigara dumanı ile yarattığı atmosfer içinde.

Ne düşünür? Düşünür mü? Düşünmez aslında, hesap yapar, hep bir hesabı vardır, hep hesaplıdır.

Aramaz dar görüşlerinin paydaşı olan o bir kişi dışında kimseyi, aranmaz onun dışındakiler tarafından, aransa da hiç memnun olmaz.

Kitap verirsin, o yıkılası dünyasından çıksın, yeni görüşleri düşleri olsun diye, okumaz.

Güvensizdir nefsine ve topluma karşı, sevgi de duymaz, hınç duyar. Güven ve sevgi olmayınca insan olunamayacağını kabul edecek algı sığası kalmamıştır ne yazık ki...

Saplantılarının üstüne titrer, korur, yüceltir.

Geçmişteki yiğitliklerini yedekte tutar, yeri geldiğinde ortaya da sürer ama, bu konuda titiz ve dikkatlidir, geçmişteki çapsızlıklarını, dar günlerdeki yüreksizliklerini ise unutmuş görünür, unutulsun ister, unutmayanlara çok kızar. Tek duyarlığı da budur.

Dostluk... Bir zamanlar önem verirdi bu kavrama, ona da ihanet etti fütursuzca, göstere göstere... Anıları mı? Onlara da kızıyor, çoğunu yok sayıyor, iteliyor belleğinin en derin kör kuyularına, ola ki birisi oradan çıkarmaya kalksa, fena bozuluyor.

Ya ülküsü? Onu, fitnesi ile ifsada uğratalı nice yıllar oldu. Hep kusur aradı, ayıp araştırdı, bunları diline doladı... Ama gün oldu, iktidar günleri oldu, istemleri olmaya başladı, "hakkımdır" tavrıyla, olmayınca bu istemleri iyice koptu değerlerinden, dostluklarından. Başka kopuşları da var, onlar daha ayıp, atalarının kopup geldiği o topraklara özlem duyup, ağıtlar yakıyordu, lanetler okuyordu Demirperde'ye. Gün oldu eridi o Demirperde. Ama o da ne? Kılı bile kıpırdamıyor artık, ne gitti o yerleri gördü ne de emmi oğullarını arayıp sordu. Böylece içtenliksizliğinin MR'ı çekilmiş oldu. Oldu da, yüzüne vuran, gösteren olmadı. Yooo... Yüzüne vurulmadan hiç hoşlanmaz, hep o vurur yüzlere, yüze vurmak ona tanınmış bir ayrıcalıktır.

Haa bakın unutmuşum, bu münzevi arkadaşın münzeviliğini bozan bir durumu var, onu da yazalım da hakkı geçmesin bize. Camiye gidiyor. Kimlerle cem oluyor orada, bir gönül cemi oluyor mu cami cemaatiyle? Hayır. Kılıyor ve çıkıyor surat bir karış. Öteki tarafta azap görmeme yatırımı yaptığını sanıyor aslında.

Bir klinik vak'a olduğunu gördüm ve uzaklaştım ondan.

Öff! Sevgili okurlar içinizi mi sıktım? Bunları bir kar mehtabında yazıyorum, şiir de çıktı, onu da sunayım da, bugünlük böyle olsun:

Ayaz gecelerin beyaz gecelerinde

Abartarak yansıtır kar aklığı ay ışığını

Anılarım yıldız yıldız

Böyle gecelerde üşüşürler başıma

Kar ıssızlığı tekdüze hüzün

Yalnızlık bakar camından otobüsün

Görüp göreceği

Uğur Sayılan gececi bir tilki

İçine döner bu yineleklikten bıkkın

Bağrına basar can yoldaşı bir şiiri

Yazarın Diğer Yazıları