‘Muktedir’in ‘iktidar’ı

Geçtiğimiz hafta söz verdiğim gibi haftanın bir gününü “sizden gelenler”e ayırma geleneğimizi yeniden yaşatmaya başlıyoruz.
İlk yazı Gizem Topuz’dan:
“... Canım “Türkiye’m”de iktidar, şu meşhur “evde zor tutulan %50” tarafından, namuktedirlere verildi. Hem de üç vakittir. Peki “çıraklık, kalfalık, ustalık” döneminde muktedirlerden(!) neler gördük?
Allah ile aldatmayı, bir paket makarnaya satılan reyi, kılavuzu BOP olup burnu Arap Baharı’ndan sonra sözde demokrasi özde fitne çamurundan çıkmayanları, Habur’dan güle oynaya “Türkiye’m”e girmeye cesaret eden eli kanlı alnı AKları ve onları alkışlarla-güllerle karşılayanları, parsel parsel satılan, peşkeş çekilen vatan topraklarını, sıfır sorun sıfır komşu politikasını, vatanın nimetlerini sefa içinde tüketip semiren terörist İmralı canisini, “terörist” yaftasıyla tutsak edilen onurlu komutanları, göbek atılarak kaldırılan ve yağmurda çamurda okumaktan hiç gocunmadığım Andımız’ı, tomaları, biber gazlarını, “iki ayyaşı’’, hukuksuzluğu, aralarına kemik atılana kadar süren “dostlukları’’, lanetleşmeleri, “yolluları”, “yolsuzları’’, ayakkabı kutularını...
Hasılı her iktidar olanın muktedir olamayacağını..
(...)
Bu noktada şu sıralar çokça okuyup dinlediğim Pir Sultan Abdal’dan bir dörtlük yazmadan edemezdim:
Sen söylersin söz içinde sözün var,
Çalarsın, çırparsın... Oğlun kızın var.
Şu dünyada üç beş arşın bezin var,
Tüm bedesten senin olsa ne fayda...”

Şirkin dik âlâsı

Eğitimci-yazar Sakin Öner, işi Erdoğan’a tapınmaya vardıran AKP’lilerin Allah’a şirk koşan tavrına tepkili:
”Adalet Bakanı Bekir Bozdağ: ALLAH ŞİRK, DEVLET ŞERİK KABUL ETMEZ.
Bilgeler: Allah şirk(ortak) kabul etmez ama, devletin toplumsal etki grupları kadar şeriki(ortağı) vardır. Yani devlet “şirket” gibi bir ortaklıktır.
Atatürk: Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Bazı kişilerce tanrılaştırıldığını söyleyen art niyetlilere cevabı bizzat Atatürk veriyor: Ben bir faniyim, nefsim bir gün mutlaka ölümü tadacak ve vücudum toprak olacaktır.
AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslan (Başbakan için): Allahın bütün sıfatlarını üzerinde toplayan bir lider...
Şimdi soruyorum, bu sayın milletvekilinin döktürdüğü incilerin içeriği Allah’a şirkin dikâlası değil mi? "

BOP ötesi...

Bir mektup da 23. dönem MHP Mersin Milletvekili Behiç Çelik’ten...
Fas’tan Pakistan’a uzanan coğrafyada İslam ülkelerinin sınırlarının değiştirilmesi, batıya bağımlılığının arttırılması ve İsrail’in güvenliğinin sağlanması prensiplerine dayanan BOP’un ömrüne paralel, Müslüman ülkelerdeki ”işbirlikçi lider- ler“in de ömrünün tükendiğine dikkat çeken Çelik ”BOP ötesi senar- yolar“a işaret ediyor:
” BOP ötesi yeni senaryolar başlıca ilgi alanımızı oluşturmalıdır. Türkiye’de şiddetlenen iktidar ve güç kavgasının en belirgin amillerinden biri budur.
Medeniyetler arası ittifak safsatası, İspanya eski Başbakanı ile Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan arasında sürdürülmesi istenen bir etkinlik ve politika idi; sekteye uğradı. Ancak yeni yapı ve yeni aktör arayışları sürüyor. Nitekim Türkiye’de Hıristiyan kadim vakıflarla, eski kiliselerin diriltilmesi, ayinlerin Anadolu’ya yayılması, onbinlerce ev kilisesinin teşkiline imkân ve fırsat verilmesi hep bu ittifak modelinin gayretlerinin eseridir. (...) Burada diyalogdan amaç olsa olsa Hıristiyanlığın kültür öğelerinin İslam toplumlarına yedirilmesinin önünü açmak olarak düşünülebilir. Diyalog düşüncesi, İslam toplumlarında yozlaşmaya, iman ve itikat erimesine ve dolayısıyla teslim olmaya hazır mankurtlar haline dönüşmeye sebebiyet verecektir. Türkiye’de son bir ay içinde meydana gelen olaylara bakınca başkalarına hizmet etmenin dayanılmaz hafifliği içinde çırpınan çevrelerin, yeni siyasal format aşamasında kendilerine yer kapma mücadelesi içinde, karşılıklı yok oluşa doğru yaklaştıkları görülmektedir. Dileğimiz ülkemizin bu badireden en az zararla çıkmasıdır.

İşime gelince referandum, gelmeyince tekme-tokat rejimi

“Haberiniz” adlı internet sitesinde de yazan Alperen Budak, Erdoğan’ın 12 Eylül referandumu öncesi ve sonrasında söyledikleriyle şimdiki tavrını kıyasladıktan sonra bakın neyi soruyor:
“3 yıl önce halka sorarak değiştirdiğiniz kanunu, bugün neden halka sorma gereği duymadan alelacele değiştiriyorsunuz?
Ve 3 yıldır her tartışmalı karardan sonra “yargının verdiği karar hakkında konuşmak doğru olmaz” derken, bakanların suçlandığı, bakan çocuklarının tutuklandığı süreçte yargıya demediğini bırakmayan sizlerin adalete dair sözlerine nasıl güvenebiliriz?
(...)
İşinize gelince “referandum”, gelmeyince “tekme/tokat” diyorsanız, milletin vuracağı tekmenin acısını ömür boyu hissedersiniz.”

Açılış

Sabah işe giderken, Başbakan’ın 14 Ocak’ta açılışını yaptığı “tesis”lerden Kızılay’daki “dış cephe”ye yeniden iskele kurulmaya başlandığını gördüm.
30 Mart’a kadar o binayı bir daha açar mı? Ne dersiniz?
İbrahim Dumanay / Ankara

PKK’lıları yeniden yargıla-ma!

Hukuk fakültesi öğrencisi Abdullah Alboğa’dan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun “formülü”ne itiraz var:
“Birileri bir plân semineri yazıyor... Mucit mi dersiniz, evliya mı; Microsoft’un 2007’de piyasaya sürdüğü yazı fontunu 2003’te kullanmaya başlıyorlar... Bu gün bile hali hazırda bulunmayan sokak adlarını zikrediyorlar... Paralel hakimlerce, meşruiyeti olmayan özel yetkili mahkemelerde, gerek usul, gerekse de esas bakımından hukuk dışı yargılamaya tabi tutuluyorlar... Aralarında 2 kez ağırlaştırılmış müebbet cezaya çarptırılanlar var.
Sonra, “baş danışman” çıkıyor, bunların tamamının komplo olduğunu söylüyor. Dün onların suçsuzluğunu haykıran, Türkiye Barolar Birliği Başkanı da “Gelin yeniden yargılayalım” diyor.
Bunu ben söylesem, bir yer de makul karşılanabilir. Netice de ben görme engelliyim. Ama yargının kurucu unsuru olma önemine haiz olan kişi, bu formülden PKK’lıların da yararlanacağını görmüyor mu!”

Yazarın Diğer Yazıları