“Muhteşem”in kantin hesapları da incelensin!..

“İktisadi Ticari İlimler Akademisini bitiren Tayyip Erdoğan, yüksek okul mezunu olduğu için 1979’da yedek subaylık yaptı. Yedek subay eğitimini İstanbul Tuzla’da bulunan Piyade Okulu’nda tamamlayan Erdoğan daha sonra İstanbul Kağıthane Hasdal’daki 6’ncı tümen 77’nci piyade alayında görev yaptı. Asteğmen Tayyip Erdoğan, ticaret tecrübesi nedeniyle alaydaki tek kantinin subayı oldu ve yeni kantinler açtı.”
“Muhteşem”in özgeçmişi ile ilgili bu kısa bilgiyi neden mi hatırlattım?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kendisi hakkında araştırma komisyonu kurma tehdidi savuran “Muhteşem”e önceki günkü grup toplantısında bir kez daha meydan okudu, “Başbakan’dan iki isteğim var. Birincisi, dokunulmazlığımın süratle kaldırılmasıdır. İkincisi ise, şahsım ve 57. koalisyon hükümetini araştırmak için komisyonun hemen kurulmasıdır. MHP, istenirse bu komisyona üye vermeyebilecektir. Başbakan siz 57. hükümeti araştırın, biz de 58, 59, 60 ve 61. hükümetin hesaplarını masaya yatıralım” dedi.
Bence, Devlet Bahçeli eksik bıraktı.
Askerliğini kantinci asteğmen olarak yapan “Muhteşem”in o zaman tuttuğu kayıtlar ve kantin defterlerindeki hesaplar da çok titizlikle incelenmeli. Bu konuda eğer Necdet Özel Paşa geçit verirse bir soruşturma başlatılmalı. Kantinci “Muhteşem”in o dönem alış veriş yaptığı hayatta kalan tüm esnaflar birer birer konuşturulmalı. “Kazan kazan”cı “Muhteşem”in ticaret hayatının sorgulanmasına bu noktadan başlanmazsa gerçekler tam manasıyla ortaya çıkarılamaz.

 


***

 


TRT Haber’de İnce Çizgi Programı’na katılan AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, “Bazı kesimler PKK’nın talepleri üzerinden konuyu tartışmaya çalışıyor. Bu çok yanlıştır. PKK kendini lagv ettikten sonra ister başka bir parti kursun isterse BDP ile devam etsin, talep ettiği şeyler için silah kullanmasına gerek yok. Bağımsız bir Kürdistan için silah kullanabilirsiniz. Ama ana dilde eğitim, demokratik özerklik, bunlar için silah kullanılmaz” dedi.
Burada gerçek AKP zihniyetini açığa vuran, “Bağımsız bir Kürdistan için silah kullanabilirsiniz” ifadesine dikkat çekmek isterim. Çünkü, bugünlerde TBMM çatısı altındaki siyasi kulislerde “Öcalan’da buraya gelebilir ve siyaset yapabilir” diyen ve bunları kendi aralarında tartışan AKP’li mebuslara şahit oluyoruz. Metiner’e şaşmamak lazım!..

 

Hani, iptal edilen tatbikat yoktu!..

 

ADSIZ’da dün, yeni yönetimi ile Türkiye Emekli Subaylar Derneği’nin sahaya indiğini yazmıştım.TESUD kamuoyuna “askeri casusluk” olarak kabul ettirilmeye çalışılan, son yılların en büyük davası olarak gösterilen İzmir’deki davanın duruşmasına da gitti. TESUD Genel Başkanı Em. Hv. Korg. Erdoğan Karakuş orada çok önemli bir açıklama yaptı. Lütfen, bunu düz bir açıklama olarak okumayınız. Özetini vereceğim metnin bazı bölümlerinde haber niteliği taşıyan cümleleri siyah olarak veriyorum;
“Bugün yine Türkiye’yi sarsan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev etkinliğine darbe vuran davalardan birisinin duruşmasındayız. Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat, Casusluk davası yüzünden; TSK, basına açıkladığı büyük çaplı ve önemli tatbikatları yapamaz hale gelmiştir. Basına açıklanmayan diğer tatbikat, plan tatbikatları, harp oyunlarının yapılmadığı olasılığı yüksektir. Her ne kadar şu an görevdeki yetkililer bu davaların TSK’nın harbe hazırlığına etkisi olmadığını söyleseler de, tatbikatların iptalinin bunu doğrulamadığını değerlendirmekteyiz. TSK’nın davalar nedeniyle kaybettiği maddi ve manevi gücünü, dış güçlerin askeri ve sivil istihbaratçılarının da tespit ettiği ortadadır ve planlarını ona göre değiştirip, Türkiye’ye fırsat bulduklarında darbe indirmeye hazır oldukları da bilinmelidir. Osmanlı devleti de; Haliç’te gemilerinin çürümesi, kara birliklerinin yeterli tatbikat yapamaması sonucu yıkılmış, 100 yıl içinde özellikle Balkanlarda ve Kafkaslarda 5 milyon Türk, soykırıma uğramıştır. Anayasamız gereği Başkomutan Cumhurbaşkanıdır. TSK’nın harbe hazırlığından Meclise karşı Bakanlar Kurulu sorumludur. Bu davalar alelade davalar olmaktan çıkmış, tatbikatları iptal ettiren TSK’nın harbe hazırlığını tehdit eden ve özellikle Türkiye’nin deniz alaka ve menfaatlerini elinden alan ve herhangi bir ülkeyle savaş durumunda büyük kayıplar vermemize neden olabilecek davalar haline gelmiştir.
O nedenle; Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuyla ilgili olarak en kısa zamanda Milli Güvenlik Kurulu’nu toplaması, elindeki tüm gücü kullanarak olayları inceletmesi, başkomutan olarak sorumluluğunu yerine getirmesi manasını taşıyacaktır.Aksi durum, ilgili bütün makamları tarih önünde sorumlu kılacaktır. Bu davaların özeti budur.
Eğer söylediklerim yanlış olsaydı, davalar başladığından beri Yunanistan Ege’de, Akdeniz’de 16 adamızı işgal edemezdi. Kendi adalarımıza pasaportla girer hale gelmezdik. Ege adalarının ismi de Yunan adaları haline gelmezdi. Eğer söylediklerim yanlış olsaydı, Akdeniz’in doğusunda Libya-Mısır’a kadar uzanan münhasır iktisadi bölgemizde Yunanistan hak iddia edemezdi. Eğer söylediklerim yanlış olsaydı, Rumlar KKTC topraklarının önemli bir bölümünü satın alamazlardı. Eğer söylediklerim yanlış olsaydı, ABD Karadeniz’e Montrö’yü zorlayıcı şekilde gemi çıkaramaz, Rusya’yla aramızda gerginlik yaratamazdı. Eğer söylediklerim yanlış olsaydı, PKK terör örgütüyle müzakere noktasına gelinmezdi...”
Doğru cevabını merakla beklediğiniz bir çok sorunun yanıtı burada. Değil mi?..

Yazarın Diğer Yazıları