Muharrem İnce, DSP'ye mi geçecek?
Haber kaynağı, gazetecinin namusudur.
Hiçbir şart ve koşulda gazeteci haber kaynağını açıklamaya mecbur bırakılamaz, baskıya uğratılamaz.
Türkiye'deki basın özgürlüğü Uganda'nın gerisine düştüğü için, gazetecilik de ilk tehdit karşısında boyun eğmek zorunda kalıyor.
Hâl böyle olunca içinden çıkamadığımız ve çorap söküğü gibi gelen olayları yaşadık.
Sözcü Gazetesi Yazarı Rahmi Turan'ın "Muharrem İnce Saray'a gitti Erdoğan'la görüşüp, CHP Genel Başkanlığı için desteğini aldı" açıklaması sonrasında yaşananlar muhalif basın açısından büyük bir hayal kırıklığı oldu.
Yazının arkasında durulamadı, ortaya çıkan haber kaynağının dayanaksız konuştuğu anlaşıldı.
Talat Atilla'nın işaret ettiği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Talat Atilla ile en son 7 yıl önce görüştüm, bunun dışında hiçbir bağlantım, görüşmem olmadı" açıklaması dikkat çekti.
İktidar medyasından İnce'ye tam destek!
İktidar medyasına baktığımda hepsi tek bir ses olarak Muharrem İnce'yi destekliyorlar. Daha da enteresanı İnce'nin yanında yer alan bazı CHP'liler, hükümet medyasında konuk olmaya başladılar.
Yıllardır CNN, HaberTürk gibi ekranlara çıkarılmayan Kılıçdaroğlu'na muhalif birçok CHP'li canlı yayına alındı.
Yayınların içeriğine bakıldığında, Muharrem İnce'ye bir kumpas kurulmak istendiği ve bunu tertipleyenin Kılıçdaroğlu olduğu algısı yerleştirilmek isteniyor.
Nagehan Alçı gibi bir isim bile "Muharrem İnce'nin yanındayım" mesajı veriyorsa orada durup düşünmek gerekir.
Bu garip desteğe, bu garip çevreye en başta Muharrem İnce ve çevresindekilerin tepki göstermesi gerekir. Ama öyle Twitter'dan satır arasında değil, Yalova'daki basın açıklaması gibi gür ve güçlü!
CHP'den yeni bir parti mi çıkartmak istiyorlar?
Geçtiğimiz günlerde evinin önünde alçak bir saldırıya uğrayan değerli gazeteci büyüğüm Ahmet Takan, çarpıcı bir bakış açısı ile son yerel seçimleri hatırlattı.
Takan, 24 Kasım tarihli köşe yazısında, İYİ Parti ve CHP içinde krizler oluşturularak, Millet İttifakı'nın bir şekilde tahrip edilmek istediğini söyledi. Ertesi günkü yazısında ise son yerel seçimlerde DSP'nin kopyalanmış gibi türeyen adaylarının CHP oylarını nasıl bölmek istediğini ifade etti.
Oldukça önemli tespitler.
Bu yöntemler ne kadar fayda sağlar, ne getirir, ne götürür bilemeyiz.
Ama hükümet medyasının tüm gücüyle Kılıçdaroğlu'nu "kumpasçı" ilan edip CHP'de tek adamlık kurduğunu ifade etmeleri, gelecek adına çok kritik mesajlar veriyor.
Son yerel seçimlerde operasyon partisi gibi kullanılan DSP'nin, CHP'den kopartılmak istenen İnce ve ekibi için yeni durak olabileceği ihtimaller arasında.
Mevcut düzlemde Erdoğan'ın Saray'da kalabilmesinin tek çaresi karşı cepheyi zayıflatmaktan geçiyor.
İşte bu yüzden yaklaşan CHP kongresi AK Parti'nin en önemli gündem maddelerinden biri…
Bir şekilde diğer partiler karıştırılmak isteniyor.
Nasıl ki İYİ Parti kurulmadan önce MHP kongresine müdahale edildiyse şimdi de CHP kongresi üzerinden bir algı başlatılıyor.
Bu karışık gündemde iktidarın ekmeğine yağ süren bazı CHP'liler de harıl harıl çalışıyor.
CHP'nin İstanbul İl Başkanı, yine formunda "Türkiye'nin en önemli meselesi Kürt sorunudur" açıklaması yapıyor.
Bu dil, 1990'ların Kürtçü jargonu…
CHP'nin genel merkezinin tüm bu organize gelişmeler karşısında iletişim yöntemlerini, teşkilat yapısını ve lider söylemini daha etkili ve kapsamlı kullanması gerekiyor.