Muhalefet neden güven vermedi

Haziran seçimlerinde seçmenin muhalefete verdiği mesaj çok açıktı... Muhalefet bu mesajı iyi okuyamadı. Bugün AKP'nin yüzde 49 oy almasının temel nedeni muhalefetin beceriksizliğidir.

Yanlışlık Meclis Başkanlık seçimleri ile başladı. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin ve CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun Meclis Başkanlığı konusunda sonradan ortaya çıkan gizli ajandaları olduğu anlaşıldı.

MHP, CHP ile Başkanlık için bir ittifaka girmedi. AKP adayını oylamaya katılmayarak fiilen destekledi. Deniz Baykal'ı desteklemekle HDP ile aynı çizgide oy kullanmayacağını gerekçe olarak açıkladı. Gerçekte ise böyle bir gerekçe olmayacak duaya amin demek olurdu. MHP'nin HDP ile farklı oy kullanması için, HDP'nin AKP adayını desteklemesi gerekirdi. Ayrıca Baykal'ı destekleseydi MHP, HDP çizgisinde değil. tersine HDP, MHP çizginde oy kullanmış olacaktı.

Kılıçdaroğlu'nun Meclis Başkanlığı konusundaki gizli ajandası da sonradan ortaya çıktı. Bir hafta önce bir televizyon programında, bir gazetecinin ''Sayın Baykal ve Sayın İhsanoğlu'nun Meclis Başkanlığı olsaydı 1 Kasım seçimlerine yine de gidilir miydi?'' sorusuna Kılıçdaroğlu, Baykal'ın adını söylemeden, İhsanoğlu'nun devlet adamlığı vasıflarını ve kendisini desteklediğini açıkladı. Kendi partisinin adayını desteklemeyen ve vasıflarını görmezlikten gelen bir Genel Başkanın, seçimde kazanma şansı işte bu kadar oluyor.

Öte yandan Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun 'Başbakan sen ol. Hükümet kuralım' teklifine de yanaşmadı. Cumhurbaşkanı zorlansaydı, Hükümete güven oylaması sırasında HDP Meclis'e katılmaz, AKP 'nin 258 oyu da güvensizliğe yetmezdi.

Koalisyon sürecinde CHP samimi davrandı. Bu kendisi için artı puan yazdı. Koalisyon görüşmelerindeki samimi tavrı, CHP için 1 Kasım'da artı puan oldu.

MHP ise samimi davranmadı. Sonradan AKP'nin samimi olmadığını açıkladı. Elbette ki faraziyeler üstüne ülke yönetilemez. MHP samimi olarak koalisyon istediğini belirtmeli ve AKP'yi sıkıştırmalıydı.

Adaylık konusunda, CHP de MHP de çok yanlış davrandı... MHP'de yalnızca Akşener değil, tabanın tuttuğu adaylar anlaşılmaz bir şekilde dışlandı. Bahçeli tek seçici olarak davrandı.

CHP de ise yanlışlıklar komedyası yaşandı.

CHP'de Haziran'da ön seçim yapıldı. Genel Başkan ön seçime katılırken

Genel Başkan yardımcıları katılmadı. Bir genel başkan yardımcısı ön seçimden korkuyorsa, örgüte güvenmiyor demektir. Örgütün güvenini almayan bir genel başkan yardımcısı partiyi nasıl zafere taşıyabilir? Genel Başkan ve Parti Meclisi de genel başkan yardımcıları için ön seçime girmiş olmayı şart koşacaklardı.

CHP adaylıklar konusunda, partiye getirisi olan adaylar hesabı yapmadı. Kılıçdaroğlu kendine yakınlık kriteri uyguladı. Söz gelimi;

Sezgin Tanrıkulu, sürekli Diyarbakır'da bulunmuş, Dicle Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmış, Diyarbakır eski baro başkanı, neden Diyarbakır'dan aday yapılmadı da İstanbul'dan yapıldı? Partiye ne getirdi? CHP'nin İstanbul İkinci Bölge'de milletvekili sayısı artmadı ve Diyarbakır'dan aldığı oy oranı yüzde 1.8 gibi komik bir düzeyde kaldı.

Mehmet Bekaroğlu, Ankara'da okumuş, Erzurum Üniversitesi'nde hocalık yapmış, Trabzon'da KTÜ'de hocalık yapmış. Refah Partisi'nden Rize Milletvekilliği yapmış. Neden Rize'den aday yapılmadı da hiç ilgisi olmayan İstanbul'dan yapıldı. Rize'de CHP'nin oyu yüzde 14'e geriledi ve milletvekili çıkaramadı.

Muhakkak ki bu arkadaşlar tek tek değerli ve yetenekli arkadaşlardır. Ancak kendi illerinden partiye getirileri olsaydı ancak o zaman parti için değerli olurlardı.

Bu yanlışlar sonucu yalnızca Kılıçdaroğlu tatmin oldu. Parti yerinde saydı.

Sonuç, 7 Haziran muhalefet için bir sınavdı. Bu sınavda muhalefet partileri halka güven veremedi ve bugüne gelindi...

Yazarın Diğer Yazıları