Müftülüğün sponsoru olur mu?
Gün geçmiyor ki Diyanet İşleri Başkanlığı veya il müftülükleri ile ilgili bir şikayet veya ihbar mektubu gelmesin!..
Bir okurumuz, Gümüşhane il müftülüğünde “olup bitenler” le ilgili uzun mektup yazmış. Müftülükte görev yapan bir isim. Canına tak etmiş. “Bildiklerini” 9 maddede sıralamış. Oldukça ağır iddialar var. “Olup bitenler” den Valilik, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve de siyasilerin haberdar olduğunu iddia ediyor. Özetle aktarıyorum:
l Müftü Süleyman Aktaş imamları fişliyor.
l Kur’an kurslarına para toplamayan imamlar hakkında soruşturmalar açılıyor. Toplanan paraların ise nereye gittiğini bilen yok. Geçen yıl imamların banka promosyonlarına müftü tehditle el koydu, vermemekte direnenleri sürgün etti. Müftülük lojmanlarında yakıt parası verilmiyor, Kur’an kurslarının kömürleri yakılıyor.
l Ramazan’da Sağlık Bakanı’nın da katıldığı AKP iftar yemeğinin parası Kur’an kursları için toplanan paradan verildi.
l Kur’an kursu adına alınan yer için imamlar Kurban Bayramı’na kadar para toplamaya zorlanıyor. Belirtilen limitlerde toplamayanlar sürgün edilecek.
l Söz konusu Kur’an kursunun işleri kendi adamlarına yaptırılıyor.
l Camilere kendi adamlarını yerleştiriyorlar.
l Müftünün, müftüye yakışmayacak bir ağzı ve üslubu var.
l Eğitim Merkezi diye bir yer alındı. Burada kendi adamı ders ücreti alsın diye ha bire kurs düzenliyor, kurs açma yetkisi olmadığı halde başkasının diplomasını kullanarak...
Gümüşhane İl Müftüsü Süleyman Aktaş’ı telefonla aradım. Bu iddiaların yer aldığı uzun mektubu, satır satır kendisine okudum. Soru-cevabı aktarıyorum;
-Siz bu iddialara karşı ne söylersiniz?..
--Biz Müminiz, Müslümanız. Her şeyden evvel yaşadığımız ve yaptığımız her şeyi Allah’a hesap vereceğimize inanan insanlarız. Ne Ahmet’in, ne Mehmet’in ne kimsenin hakkının bizde kalmasını istemeyiz. Ama bu gibi mektuplarla, bu gibi tehditlerle de yapacağımız işlerden vazgeçecek bir insan, bir Müslüman değiliz. Evet, doğrudur eğitim merkezimiz var. Evet, doğrudur promosyon paralarını aldık. Evet, doğrudur Kur’an kurslarına para topluyoruz ama müftülük lojmanlarında kömür parası verilmiyor diyecek kadar “aşağılık şerefsiz” bir ifade olmaz. Ben, müftülük lojmanında kalıyorum, ben kuruşuna kadar kaldığım parayı veriyorum. Ve ben gelene kadar oraya bir ton, iki ton kömür alınamıyordu. Şu anda gidin daha kış gelmeden yüz tona yakın kömür stokumuz var. Yapılan hizmetler de bellidir orada. Biz bir buçuk senedir dağları deliyoruz 10 bin kamyonun üstünde taş deldik attık. 10 bin kamyon bakın mübalağa etmiyorum.
-Taş delme işini anlayamadım hocam...
--Kur’an kursu için. Kur’an kursunun üstünde ne var, 300 kişilik yatılı kız Kur’an kursu. Bir o kadar üniversite kız öğrenci yurdu. Gümüşhane’de kiralar bin liraya, bin beş yüz liraya çıktı. Daha 3 sene önce 250 lira, 150 lira, 300 lirayken bugün bin lira, bin beş yüz lira. Böyle de bir istismar var. Ama biz 300 kişilik de kız öğrenci yurdu, konferans salonu, cami, 30 küsur lojman... Tabii birileri rahatsız oluyor bu işlerden.
-Hocam banka promosyonlarını ne yapıyorsunuz?
--Banka promosyonları usulüne uygun bir şekilde vakfa gidiyor. Orada dendiği gibi değil. Onlar vakfa giriyor kuruşuna kadar vakıftan çıkıyor. Bizim vakfımızı Türkiye Diyanet Vakfı denetliyor bir, Vakıflar Genel Müdürlüğü denetliyor iki, onun dışında devletin kurumları, kuruluşları denetliyor üç. Anlatabildim mi dediğimi? Kuruşuna kadar giren de bellidir, çıkan da bellidir. Onun için vatandaş böyle diyor diye ve üç kişi promosyon parası verdi onları sürdürdü diye yalan olur mu? Onların hepsi soruşturmayla gitti. Hepsi dava açtı davaları da kaybettiler.
-Bir de bu Ramazan’da Sağlık Bakanı’na verilen yemek var.
--Bir lira ödemedik beyefendi, bir lira.
-Kim karşıladı peki hocam?
--Tamamen sponsorlar karşıladı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da yazısı var bizde. Ramazanlarda iftar verin, sponsorlara verdirtin, vakıftan para vermeyin diye.
-Bu sponsorlar kim? Sormamda bir sakınca yoksa?
--O kadar sormayın. Siz bana isim vermiyorsunuz, onu da siz bana sormayın.
-Peki, hocam, doğru mudur sponsorlara yemek verdirmek?
--Doğrudur tabii niye doğru olmasın. Bir vatandaşa diyorsunuz ki ben Ramazanda iftar vereceğim bunu vakıftan ödeyemiyorum bunu öder misin? Vatandaş da hay hay diyor, ödüyor niye ödemesin ki. Bu Türkiye’nin her yerinde yapılan iştir.
-Sponsorlar da sonunda ticaret yapan insanlar, daha sonra bunu suistimal etme ihtimalleri yok mu?
--Niye istismar etsin ki ben politika yapmıyorum ki. Ona bir sponsorluk vereceğim de arkasından bana oy ver demeyeceğim ki adama. Benim ondan bir beklentim yok, onun benden bir beklentisi yok. Ne istismar edecek. Bana iş yaptırtacak hali yok ki adamın.
-Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
--Yok. Sizin sormak istediğiniz bir şey var mı?
-Ben aklıma gelenleri sordum hocam. Çok teşekkür ediyorum.
--Ama orada tabii rahatsız olanlar var. Ayrıca “geçmişte alışılagelmiş bir düzen” kuranlar vardı.O düzen kuranların düzeni rahatsızlığı bozuldu, onun için böyle kaşınıyorlar yani. Kaşınmak isteyen herkesi de kaşımayı çok seviyorum. Ben size söyleyeyim. Dediğimi anladınız mı?
-Anladım hocam.
AKP’nin arka bahçesinden bir fotoğraf daha sundum sizlere.
Müftü efendi kimi ne zaman, nasıl kaşır bilemem ama Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yazısı ve şu sponsorluk işleri, bir de banka promosyonları beni kaşıntıdan uyuz etti!..