Müdürün kâbusu!..

 

 

 

 

 

 

 

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun hemen ardından emniyet teşkilatında kafalar kopardı..  “Durmak yok yola devam”  dedi. Kopardığı kafaların yerine kadrolaşma operasyonunu TRT, MASAK ve TİB ile genişletti. Kamuoyu kabine revizyonu beklerken Ankara bürokrasisi canını kurtarma telaşına düştü.
Büyük panik var başkent bürokrasisinde. Hem de çift taraflı..
Recep Erdoğan ve onun has adamlarına bağlı bürokratlarda  “sıra bize de gelir mi” korkusu.
Karşı tarafta diye bilinenler de ise  “acaba beni ne zaman görevden alacaklar”  sıkıntısı.
Aynı iktidarda olduğu gibi bürokrasi de karpuz gibi ikiye bölündü;
“Cemaatçiler”, “Tayyipçiler”.
Başkent bürokrasisinin son hava durumu raporunu en sıcak gelişmeden;  “Dinlemenin Merkezi”  diye bildiğimiz Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na yapılan atamadan başlayarak verelim. TİB’in başına  “MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yakın”  diye anılan Ahmet Cemalettin Çelik’in getirilmesinden sonra kurumda huzursuzluk had safhaya yükseldi. TİB, Bilgi Teknoloji ve İletişim Kurumu’na bağlı, o da Ulaştırma Bakanlığı’na. Bilişim Kurumu’nun Ankara, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Mersin ve Samsun olmak üzere 7 Bölge Müdürlüğü bulunuyor. TİB bu 7 Bölge Müdürlüğü içinde de faaliyet gösteriyor. Hükümet çevrelerinden TİB’e ulaşan havadislere göre; 7 bölge müdürünün de değişmesi an meselesi.
Ankara’da “bürokrasi”  diyince akla önce Bakanlıklar gelir.
Recep Erdoğan’ın yapacağı kabine revizyonunun ardından kafa koparma operasyonunun tam teşekküllü haliyle tüm Bakanlıklara sıçrayacağı konuşuluyor. Başta Adalet ve Çevre Bakanlığı olmak üzere tüm bakanlıkların ve bağlı kuruluşlarında çalışan  “cemaatçilerin”  teker teker belirlendiği listelerin tamamlandığı ileri sürülüyor. Başkent bürokrasisinde öyle bir korku var ki; bugüne kadar cemaate yakın diye bilinen gazeteleri çalışma odalarına götüren bürokratlar bundan tamamen vazgeçmiş durumda, hatta internette bile bu medya organlarının sayfalarına giriş yapamıyorlar.
Tiyatro gibi!..
“Cemaatçı” Genel Müdür, “Tayyipçi”  daire başkanı ile konuşmuyor.
“Tayyipçi”  Müsteşar,  “Cemaatçi”  Genel Müdür’e selam bile  vermiyor. Bakanlığın işlerini ve dosyalarını taraflar bir birlerinden saklıyor.
Bürokraside işler stop etti. Tek gündem maddesi var;
“Kim hangi Bakanlığa getirilir”,  “Hangi bürokratın göz altına alınması an meselesi”,  “Ayakları kayacak bürokratlar kimler” ..
Rüşvet operasyonunun üçüncü günü akşamı Erdoğan’a yakın bir kurmayının ağzından dinlemiştim;  “Biz görevden aldığımız İstanbul Emniyeti’ndeki isimleri cemaatçi değil diye göreve getirmiştik. Baktığımızda adamlar solcu gibi yaşıyorlardı. Demek hata etmişiz”  diye.
Bu arada uyanıkların en uyanığı olanlar da nabza göre şerbet veriyor. Erdoğan tarafına gidip “falanca ismin ne kadar sıkı cemaatçi olduğunu” anlatıyor sonra kimseler görmeden öbür tarafa geçip  “Erdoğan’a yakın bürokratlar hakkında duyduğu iddiaları” dile getiriyor.
AKP iktidarında bürokrasinin ne hale geldiğinin son fotoğrafı da
böyle!..

 

Sünnet takılarından bugüne...

Yolsuzluk operasyonunda evlerde ele geçirilen paralardan dolayı yapılan savunmalardan;
* Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan;
“Makedonya’daki Balkan Üniversitesi ve Çorum Osmancık Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin yapımı için teslim edilen bağışlar” ..
* İçişleri Bakanı Muammer Güler(operasyondan bir hafta sonra);
“O paralar oğlumun Bahçeşehir’deki villasının satışından elde edilen paradır..”
Recep Erdoğan da bir zamanlar çok tartışılan servetini, oğlu Ahmet Burak’ın sünnetinde takılan altınlarla açıklamıştı.
Yerse Pazarı!..

Yazarın Diğer Yazıları