MOSSAD-Netanyahu kavgasının perde arkası
ABD-İsrail ilişkileri Obama Yönetiminin ilk gününden bu yana en kötü döneminden geçiyor. İlişkilerde kötüleşmenin ana konusu ABD’nin İran politikası. İlk bakışta bu tespit doğru görünse de biraz daha derinden bir bakış, aslında kavga Netanyahu Hükümeti ile Obama Yönetimi arasında yoğunlaşırken, İsrail istihbarat örgütü MOSSAD ile Netanyahu arasında da büyük bir kavga yaşandığı anlaşılıyor. Netanyahu, İran’ın nükleer kapasitelerinin bir Amerikan-İsrail ortak operasyonu ile imha edilmesi gerektiğini savunuyor. ABD’nin ortak operasyonu olmaz ise en azından İsrail’in İran nükleer tesislerine yönelik bir İsrail operasyonuna karşı çıkmaması gerektiğini savunuyor. Oysa, bu konuda İsrail istihbaratı Netanyahu’dan farklı düşünüyor. MOSSAD, İran’ın rasyonel davranan bir ülke olduğunu ve nükleer silaha sahip olsa dahi bunu İsrail’e karşı kullanmayacağını inanıyor. Bundan dolayı, İsrail’in İran’a yönelik bir askeri operasyonuna muhalefet ediyor.
Netanyahu Hükümeti ise İran saldırısına büyük önem veriyor. İsrail Hükümeti, 2006-2009 yılları arasında İran’a yönelik bir saldırı için harcanan 3 milyar doları, 2012 sonu itibarı ile 6.5 milyar doları buldu. Netanyahu, “Kısa ve uzun mesafede yaşanacak savaşlar için büyük yatırımlar gerçekleştirmek zorundaydık ve bunu yaptık” açıklamasını yaptı. İş sadece İran’a saldırı için yatırım yapılması ile kalmamıştır. Netanyahu, 2010 yılında İran’a saldırı için silahlı kuvvetlerini acil duruma geçirme talebini (kod P plus durumu) gündeme taşımıştır. Netanyahu’nun bu emri, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı G. Aşkenazi ve MOSSAD Şefi M. Dagan tarafından önlenmiştir.
MOSSAD ile Netanyahu Hükümeti’nin İran konusundaki fikir ayrılıkları daha sonraki dönemde de keskin bir şekilde devam etmiştir. Netanyahu, İran nükleer projesini İsrail için yaşamsal bir tehdit olarak görmeye devam etmiştir. Netanyahu’nun bu görüşüne katılmayan ve İran ile görüşmeler yoluyla meseleyi çözmeye çalışan Obama Yönetimi’ne karşı, Cumhuriyetçi Parti’nin desteğini alarak Washington’un içinden bir muhalefet örgütlemeyi denemiştir ve denemeye devam etmektedir. Ancak Netanyahu, Washington’da Obama’ya karşı muhalefet örgütlemeye çalışırken, İsrail’de MOSSAD, Başbakan’ın İran politikasına olan muhalefetini çok boyutlu olarak devam ettirmiştir. 21 Ocak 2015’te Bloomberg Eli Lake ve Josh Rogin, İsrail’i ziyaret eden Amerikalı senatörlere MOSSAD Başkanı Tamir Pardo’nun İran’a karşı ek yaptırımlara gerek olmadığını söylediğini ileri sürdüler. Her ne kadar Tamir Pardo yaptığı açıklama ile Amerikalı senatörlere böyle bir şey söylemediğini ileri sürse de gerçeği herkes biliyor. Diğer bir ifade ile İsrail Başbakanı İran’a saldırıyı ve hiç olmazsa ek yaptırımları savunurken MOSSAD, Obama Yönetimi’nin savunduğu noktada duruyor ve İran’a ek yaptırımlara dahi karşı çıkıyor.
Bu skandal niteliğindeki gelişmeyi, siyasete hazırlanan eski MOSSAD Başkanı Meir Dagan’ın, Tel Aviv’de binlerce kişinin katıldığı mitingde yaptığı konuşmada Netanyahu’yu açık şekilde hedef alması izledi. Dagan MOSSAD tarihi ile ilgili yazılan kitaplarda “efsanevi ajan” olarak sunulan bir karakter. Türkçeye “MOSSAD-İsrail Gizli Servisi’nin ilk kez gün yüzüne çıkan büyük operasyonları” (Koton Kitap, İstanbul 2012-İngilizce baskısının da 2012’de çıktığını kaydedelim) adıyla çevrilen kitap, daha 26 yaşında olan Yüzbaşı Meir Dagan’ın Filistin Halk Cephesi liderini nasıl öldürdüğünü anlatan operasyon ile başlar. Özetle Dagan, istihbarat dünyasında sıradan bir MOSSAD Başkanı değildir. Şimdi Dagan, Netanyahu’ya ağır bir şekilde saldırıyor. Dagan şöyle diyor; “Yaşadığımız liderlik krizi, İsrail devletinin kuruluşundan beri yaşadığı en kötü kriz. Netanyahu son altı yıldır başbakanlık yapıyor. İsrail hiçbir dönemde bu kadar zorda kalmamıştı. Netanyahu, son altı yıllık başbakanlığı döneminde, daha iyi bir gelecek için hiçbir inisiyatif almadı.”
Bu olanlar Washington ve Tel Aviv’in ikiye ayrıldığını gösteriyor. Washington’da Obama, Tel Aviv’de MOSSAD ve İsrail ordusu İran’ı sisteme entegre etmek istiyorlar. (MOSSAD içinde örtülü operasyonlar ile rejimin devrilmesi gerektiğini savunanların olduğu görüşü de savunuluyor.) Washington’da Cumhuriyetçi muhalefet ve Tel Aviv’de Netanyahu ise İran’da rejimin devrilmesi için güç kullanımı dahil, her türlü yolun denenmesi gerektiğini savunuyorlar.