Moskova'da kim kaybetti?..

Türkiye'de, her alanda olduğu gibi, dış politikada da akıllara durgunluk veren olaylar yaşanıyor...

Toplumu sürekli hayal kırıklığına uğratan iç siyaset, bu ülkede biraz olsun düşünebilen insanların zekasıyla alay etmeye kalkışırken, bir yandan ikiyüzlülükler ortaya saçılıyor, diğer yandan beceriksizlik, yenilgi ve bunlardan kaynaklanan akıl almaz zararlar durmuyor...

Amerika ve yandaşlarının 2011 yılından bu yana iç savaşı kışkırtarak işgal etmeye çalıştıkları Suriye'de, son 9 yılda yaşananlar yalnızca askeri ve siyasi karmaşayı değil, hezimeti, çöküşü, zararı ve Türkiye açısından acıları da beraberinde getirdi...

Çünkü sıraladığımız bu vahamet tablosunun kimleri derinden vurduğu çok belli!..

Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Irak ve Libya'dan sonra Suriye'yi de darmadağın etme çabaları sırasında, neredeyse her hafta değişen diplomatik oyunlar ne Amerika'yı vuruyor ne de Arap Baharı için ona destek veren Avrupa ülkelerini...

Sadece iki ülke zarar görüyor iç savaş kışkırtıcılığından; Suriye ve Türkiye...

Yani; Orta Doğu'nun göbeğinde, paralı askerlerin din-mezhep çatışmalarını büyüterek bir ülkenin neredeyse üçte birini yakıp yıkması, yüzbinlerce insanın ölmesi, sınırın yanıbaşındaki Türkiye'nin ise dehşet verici bir politik şaşkınlık içerisinde, milyarlarca doların yanısıra, huzurunu, geleceğini ve en çok da bir hiç uğruna maceraya gönderilen askerlerini kaybetmesi...

Bu köşede yıllar boyu Suriye diplomasisinin ne kadar hatalı olduğunu, eninde sonunda Türkiye'nin büyük darbe alacağını ve Esad rejiminin de tüm bu karanlık ve kanlı çıkmaz içerisinde ayakta kalmak için var gücüyle mücadele edeceğine dikkat çekmiş, Kurtuluş Savaşı gibi bir geçmişi olan Türkiye'nin de kendi topraklarını savunan Suriye'nin üzerine gitmesinin ülkemize hiçbir yarar sağlamayacağında ısrar etmiştik...

Evet; Suriye çıkmazının son kanlı cephesi İdlib, Arap Baharı'nda bardağı taşıran son damla oldu...

Ve bu son damla, büyük bir kargaşa yarattı, Türk askerlerinin şehit olmasına yol açtı ve Türkiye'yi hem Orta Doğu'da tepkilerin odağına yerleştirdi, hem de Türk ulusunun öfkesinin artmasına neden oldu...

Esad'a rejim garantisi!..

Bütün dünya farkında; ABD Başkanı Trump'ın geçtiğimiz aylarda "beni Suriye'deki petrol ilgilendiriyor" diyerek Arap Baharı'nın asıl amacına ve Suriye'nin iç savaş kışkırtıcılığının gerekçesine dikkat çektiği konuşması bile Türkiye'yi yöneten AKP hükümetini uyandırmaya yetmedi...

Ne yazık ki Türkiye, başta PKK olmak üzere terör unsurlarını temizlemek gerekçesiyle Suriye içlerine kadar giderken, bu stratejinin perde gerisinde, ister istemez Trump'ın petrol bekçiliğine kurban olunduğu şeklinde kahredici bir algı da yaratıldı...

İdlib'de geçen hafta, aslında terör unsurlarını hedef almaya çalışan Rus hava kuvvetlerinin saldırısında 34 Türk askerinin şehit olduğu apaçık ortadayken, bu eylemden dolayı Esad rejimini suçlayarak Suriye ordusuna hedef olan Türkiye büyük sıkıntı yaşadı...

Çünkü hükümet bir yandan bu operasyonun ağır sonuçlarının toplumda yol açtığı tepkilerle karşı karşıya kaldı, diğer yandan da Rusya basınının bile kabul ettiği, "saldırıyı Rus uçakları yaptı' şeklindeki itiraflara rağmen Moskova görüşmesine katılarak çelişkiye düştü..

Ve AKP medyasının zafer naralarının aksine,Türkiye o görüşmede sadece Rusya ve Esad rejiminin çıkarları ile sonuçlanan bir anlaşmaya imza atmak zorunda kaldı...

Ne tuhaf ki; AKP lideri Rusya'ya gitmeye hazırlanırken, ABD yetkililerinden birinin "Esad rejimini düşürmek ve Rusya ile çatışmak gibi bir planımız yok" şeklinde konuşarak, Putin ile Erdoğan arasında yapılacak görüşmenin sonuçlarını da peşinen gözler önüne sermişti!!!

Türk ve Rus yetkilileri arasında imzalanan protokole bakıldığında, karayollarının çevresinde güvenlik koridorları oluşturulması, ortak devriye ve rejimin olası bir saldırısına yanıt verilmesi gibi çok önemli sayılmayacak anlaşma maddelerinin dışında dikkat çeken asıl konu, "Suriye Arap Cumhuriyeti" olarak özellikle vurgulanan Esad rejiminin, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve varlığının devam edeceğinin açıkça deklare edilmesiydi...

Tarih hesap sorar?..

Rusya ile Türkiye arasında Moskova'da yapılan zirve, AKP ve yandaş basın tarafından bir diplomasi zaferi gibi lanse edilse de, olayın perde gerisindeki gerçekler Türkiye'nin Suriye çıkmazında bir kez daha hezimet yaşadığının kanıtlarıyla dolu...

Suriye'de bir bataklığa gömülen ABD ve destekçilerinin bile Esad rejiminin iktidarını koruyacağını kabul etmek zorunda kaldığı bir dönemde, Rusya'da göstermelik bir zirve ile kazanım elde etme peşinde koşan AKP hükümeti ne yazık ki beklediğini bulamadı...

Bunun aksini iddia edenler, ülkesini savunmak, rejimini korumak için 9 yıldır bir yandan PKK, diğer yandan IŞİD-El Kaide gibi dinci terör örgütleri ve mezhepçi aşiretlerle çatışmak zorunda kalan Beşar Esad rejiminin devam edeceğini Amerika'dan sonra Rusya ve Türkiye'nin de kabul ettiğini anlamadılar mı?..

Evet; Arap Baharı tuzağı içerisinde Amerika ve destekçilerinin beklediği gibi Esad'ın sonu Saddam gibi de, Kaddafi gibi de olmadı...

Kanlı girdap içerisinde onbinlerce askerini kaybetmesine, çok sayıda şehri yerle bir olmasına ve büyük ekonomik kayıplarla karşı karşıya kalmasına rağmen Beşar Esad rejimi ABD, Rusya, Türkiye arasındaki diplomatik trafikten şimdilik kazançlı çıkmış görünüyor...

Velhasıl Moskova zirvesi kanıtladı ki; Büyük Orta Doğu Projesi'yle ortadan kaldırılması gereken ülkeler içinde sayılan Suriye'de beklenen olmadı, Esad rejiminin şimdilik yıkılmayacağı kabul edildi...

Evet; "siviller katlediliyor" iddiasıyla Suriye'de iç savaş tezgahı kuranlar ve destekçileri zarar görmeden bir kenarda dururken, Türk ekonomisini, Türkiye'nin huzurunu, geleceğini, parasını ve askerlerini riske atarak, ülkeyi 9 yıldır kaosun içerisinde tutanlara sorulacak soru bellidir;

Madem sonunda Beşar Esad rejiminin devam edeceği kabul edilecekti, o zaman 100 milyar dolar neden kaybedildi, Türkiye niye bu kadar kaos yaşadı, milyonlarca sığınmacının ağır yükü neden taşındı ve en önemlisi de yüzlerce Türk askeri ne uğruna şehit oldu?..

Erdoğan, ateşkese dikkat çekerek, istediği kadar "Böylece Müslüman'ın Müslümanla savaş yapması da bitmiş olur" dese de; AKP hükümeti, Suriye kaynaklı büyük kayıpların asıl gerekçesine açıklık getirmeyecekse, tarih elbette hesabını soracaktır...

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları