Mont Pelerin; "Sondan bir önce!"...
Geçtiğimiz hafta BM Sözcülüğü'nün Kıbrıs'taki BM Barış Gücü İyi Niyet Misyonu aracılığıyla yaptığı açıklamada, Kıbrıs müzakerelerinin İsviçre'de, Mont Pelerin'de süreceği açıklandı. Yapılan açıklamada, 7-11 Kasım tarihleri arasında BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide eşliğinde İsviçre'de Mont Pelerin'de gerçekleştirilecek müzakerelerin, yoğunlaştırılmış formatta olacağı vurgulandı.
İsviçre'deki müzakerelerde, toprak başlığı ve çözümlenmemiş diğer tüm konulara birbirleriyle bağlantılı şekilde odaklanılacağı belirtildi.
KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, İsviçre'deki toplantıda öncelikle diğer başlıklarda henüz mutabakat sağlanmayan konuların ele alınacağını, daha sonra toprak konusunun kriterler zemininde tartışılacağını, kriterlerde uzlaşı sağlandığı takdirde harita konusunun 5'li konferansın tarihinin saptanması kaydıyla masaya geleceğini bildirdi.
Anlayacağınız üzere henüz son aşamaya gelinmemiştir. Üzerinde anlaşılamayan birçok konu vardır. Toprak, harita, güvenlik, garantiler, güç, yönetim, AB ve ekonomi başlıklarında üzerinde uzlaşı sağlanamayan birçok konu vardır. Mont Pelerin'de yapılacak müzakerelerin "sondan bir önceki" görüşmeler olacağı belirtilmektedir. Garantör Anavatanların ne zaman müzakerelere dahil edileceği hususundaki belirsizlikler sürmektedir. Bana göre söz konusu müzakereler 1000 yıl daha sürse anlaşma Rum-Yunan ikilisinin bilinen tutum ve saplantıları nedeniyle olası değildir. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ve heyetinin çözüm konusundaki "istek ve samimiyeti" Rum tarafında mevcut değildir.
***
Mont Pelerin'de Türk tarafını bekleyen tuzaklar vardır. Rum tarafı bir kez daha takvimlerin dışına çıkma eğilimindedir. Sorunun 2016 yılında çözüme varması ve 2017 yılının ilk aylarında referanduma sunulması bana göre mümkün değildir. Rum tarafında 2018 yılında seçimler vardır ve Anastasiadis Kıbrıs sorununda ortaya çıkacak olumsuz bir tablo nedeniyle ikinci görev dönemini tehlikeye sokmak istemeyecektir. Aynısı Akıncı için de geçerlidir; müzakerelerin şu veya bu şekilde sonlanması ve başarısızlığı halinde istifa etmesinin gerektiği hususunda görüş birlikleri vardır.
Bu arada Rum tarafının Kıbrıs konusunu uluslararası boyutta bir mesele yapma ve bu çevrelerden destek alma eğilimleri sürmektedir. Bir taraftan üyesi bulundukları AB'yi konunun içine daha aktif bir şekilde çekmeye çalışırken diğer taraftan da BM Güvenlik Konseyi "Beş" Daimi Üye nezdinde temaslar yapılmaktadır. Geçtiğimiz hafta adayı ziyaret eden Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault, Rum tarafının tezleri doğrultusunda açıklamalarda bulunmuştur. "Garanti ve güvenlik sistemi 1960'ta Kıbrıs'ta uygulandığı zaman, dünyanın bugün olduğundan farklı olduğu ve tehditlerin çok değiştiği" yönünde demeç veren Ayrault, Fransa'nın, hayati bir mesele olan güvenlik meselesindeki tartışmalarda yer almaya istekli olduğunu da dile getirdi. Ülkesinin müzakere sürecini desteklediğini dile getiren Fransız bakan, bulunacak çözümün Birleşmiş Milletler'in (BM) belirlediği parametrelerle hem fikir olması ve Avrupa müktesebatıyla Avrupa koşullarına saygı duyması gerektiğini ifade etmiştir.
***
Geçtiğimiz hafta adayı ziyaret eden diğer bir Rum destekçisi, Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini oldu.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis ile gerçekleştirdiği temaslarda, Kıbrıs sorununa çözüm bulunması çabalarında en zor konunun güvenlik olduğunu inandığını belirten Mogherini'nin, Anastasiadis'in "çok uluslu kuvvet" önerisine olumlu yaklaştığını, ayrıca Kıbrıs Türk tarafının, çözümün mutlak şekilde uygulanmasının garanti altına alınması için AB'nin tüm mekanizmalara sahip olduğu konusunda ikna edilmesini de üstlendiğini vurguladı. Mogherini, dünyada herhangi bir ülkenin güvenliği için en iyi garantinin işlevsel bir devlet olduğunu, özellikle AB üyesi herhangi bir ülke için ise (en iyi garantinin), AB oluğunu savunmuştur. Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis önceki gün başlayan Moskova ziyaretinde meslektaşı Lavrov'a bilgi verip; Rusya'nın desteğini perçinlemeye çalışmaktadır.
Mont Pelerin öncesi Rum tarafı, Türk tarafı üzerinde baskı kuracak tüm silahlarını devreye sokmuştur. Tezgaha ve kurulan tuzaklara dikkat edilmelidir. Türk tarafı olarak kırmızı çizgilerimize, Türkiye ve KKTC Meclis'lerinin aldıkları kararlara bağlı kalarak emperyalist sömürücülere karşı dik durmamız gerekmektedir.