MİT’in kozmik odasına nereden girilir?..
Hayret ettim doğrusu!.. AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, Taraf gazetesinde yayınlanan 2004 MGK belgesi ile fişlemelerin MİT’ten sızdırıldığını açık açık ilan etti.
Önceki gün televizyonlarda ilgili haberi izlerken rüya görüyorum sandım. Baktım ki, dün de bütün gazetelerin birinci sayfalarında kocaman haber olmuş; “gel de inanma” (!) dedim kendi kendime.
Söz konusu belgeler MİT’ten sızacak. Tek başına her yeri kontrol eden iktidar, Başbakan’ın tüm ikamet ettiği mekanlardaki böcekleri bulan MİT’teki köstebek veya köstebekleri eli ile koymuş gibi bulamayacak!..
Çok garip doğrusu..
MİT’i istihbaratın tek patronu yap.. Başına da, Abdullah Gül’ün konuşmalarının metin yazarlığı ile Ahmet Davutoğlu’nun hemen yanında yetişerek iktidardaki mesaisine başlayan Hakan Fidan’ı getir.
En azından, 2004 yılından beri sızan belgeler konusunda yeni ayık!..
Devletin tüm istihbarat birimleriyle birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gözü kulağı olan GES’i tereyağından kıl çeker gibi Hakan Fidan’a bağla. MİT patronu hangi muhteremi hangi kritik noktaya getirmek isterse MİT’in tüm teamüllerine aykırı olsa da yol ver!..
Sonra da “Köstebek MİT” deyiver..
Kafam çok karışıyor doğrusu!..
Bu iktidar değil miydi?.. Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla Genelkurmay’ın kozmik odasına girip oraları hallaç pamuğu gibi atan..
Şu an zindanda olan dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bağımsız yargıya(!) duyduğu saygıdan dolayı ses çıkarabilmiş miydi?..
AKP’nin memurluğundan gelip MİT’in başına oturan Hakan Fidan, iktidar tarafından da bizzat tespit edilen böyle bir suçlamaya karşılık bağımsız(!) yargının yolunu tıkayabilir mi?..
O zaman ne bekleniyor?..
Bağımsız yargının(!) hakim ve savcıları suç olan devlet sırlarının açığa dökülmesine karşın niye harekete geçmiyorlar?..
Bugün “eski alışkanlıklarından dolayı” bazı belgeleri sızdıran MİT yarın da daha vahim uluslararası nitelikte belgeleri bavullara doldurup bir yerlere yollarsa ne olacak?..
Bunun vebalinden kim sorumlu olacak?..
Milli İstihbarat Teşkilatı kevgire döndüyse bundan daha vahim bir devlet meselesi olur mu?..
İktidarın görevi devamlı ağlayıp, şikayet etmek mi?..
MİT’in kozmik odasına girmek Genelkurmay’ınkinden daha zor ve hatta imkansız mı?..
Yoksa Bülent Arınç’a yeni bir suikast girişiminde bulunulması mı bekleniyor?..
Yok.. Yok!..
Yine ustaca kaynak saptırılıyor!..
Durun!..
Sonradan aklıma geldi.. Acaba, terör örgütü elebaşları ile yapılan görüşme ve anlaşma belgelerinin bir bavulda bekletildiği Recep Erdoğan’ın kulağına üflenmiş olabilir mi?..
Halifelik kavgası
Sözde dershaneler kavgasının dört büyük ucuna dikkatle bakalım..
BOP ile birlikte AKP iktidarının ilk günlerinden itibaren seslendirilen hayali tekrar hatırlayalım;
Halifelik..
AKP içindeki Gülen cemaati taraftarlarının en büyük arzusu ve hayalidir Fethullah Gülen’in ülkeye Halife olarak dönmesi. Abdullah Gül, Devlet Başkanlığı’na razı olduğu için bu yönde talebi yoktur.
Bülent Arınç da kendini Halife adayları arasında görür ama bu konuda Başbakanlık veya Devlet Başkanlığı’na oturma şartıyla feragatte bulunmaya her zaman hazırdır.
Ya, Recep Erdoğan?..
O, çevresi ile birlikte ne Devlet Başkanlığı ne de Halifelik arzusundan en ufak taviz bile verir.
Zaten yakın çevresi ona her zaman “Sultanım” diye hitap eder.. Bu moddan çıkarılmasına asla izin verilmez.
Yoksa, üç-beş bakanlık, 20-30 milletvekilliği, polis ve bürokrasideki bazı koltuklar için bu kadar fırtınalar kopartılır mı?..
Onca yılık sürede yapılan “bir sana bir bana” hukuku, yeni bir formülle yeniden tesis edilemez mi?..
Bunca yıllık “kardeşlik”ten(!) sonra, çarpık eğitimin acı ürünü olan dershanelerin dönüştürülüp yeni rant kapılarının açılması için uzlaşmak çok mu zor olur?..
CHP de cemaat ile pazarlık masasına oturunca, Recep Erdoğan’ın can evinden nasıl vurulduğunu anlamak biraz daha kolaylaştı..
Büyük Orta Doğu Federe Devletler projesi ve Halifelik, laik(!) CHP ile mi oturtulacak?..
Not defterinizin bir köşesinde bulunsun!..
Erdoğan’ın tepesindeki kılıç
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa Uzlaşma Komisyonu dağılınca hükümete fena çaktı. Recep Erdoğan da buna karşılığı, Kılıç’ın çok istediği Anayasa Mahkemesi Vakfı kuruluş kanun tasarısını Meclis Genel Kurulu’ndan çekerek verdi.
Bir değil, iki değil.. Anayasa Mahkemesi, Abdullah Gül’e bir daha Cumhurbaşkanlığına aday olabilme yolunu açarak da Recep Erdoğan’ın sinirlerin alt-üst etmişti.
Yüce Mahkeme, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal hakkında “hak ihlali” kararı alarak tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmasına devamlı engel olan Recep Erdoğan’ı yine zora soktu.
Duydum ki;
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Meclis’teki bazı komisyon başkanları ve AKP’li arkadaşlarını arayarak çok istediği yasa tasarısının akıbetini soruyormuş.
Devlette küslük olmaz herhalde!..
Haşim Kılıç, Recep Erdoğan’ı arasa da şu tasarının ne olacağını bir soru verse!..
Parlamento muhabiri meslektaşlarımda çok memnun olacak Vallahi!..