Mısır’da ne oldu ve ne olacak?
Mısır’da bir askeri darbe gerçekleşmiştir. Bir ülkede seçim ile gelmiş bir cumhurbaşkanına askerler “görev süreniz bitti” diyorlar ise bunun adı askeri darbedir. Ahmet’in, Mehmet’in veya ABD’nin bu konuda ne dediği veya ne demediği hiç önemli değildir. Öte yandan, devrilen lider Mursi demokratik seçimler ile iktidara gelmek ile birlikte, “Onlar bizi akşam yemeğinde yemeyi düşünüyorlar, ancak biz onları öğlen yemeğinde yiyeceğiz” diyecek kadar demokratik zihniyetten de uzaktır. Bu, Mursi’ye karşı yapılan darbeyi haklı kılmamak ile birlikte, Mursi’nin demokratik bir melek olmadığını bilmek açısından önemlidir.
Mısır’da Mübarek rejimi ekonomik liberalizasyon reformlarını başlatıp, fakir halk için çok önemli olan bazı temel ürünlerden devlet sübvansiyonunu kaldırınca, rejimin üzerinde yürüdüğü kırılgan sosyal yapı daha da kırılganlaştı. Öte yandan Müslüman Kardeşler, ekonomik liberalizasyon reformlarından iki anlamda karlı çıktılar. Bir yandan orta üst sınıf üyesi Müslüman Kardeşler, ekonomik kazanç elde ettiler, daha rahat yatırımlar yaptılar. Öte yandan artık devletin ekonomik olarak desteklemediği sosyal sınıflara Müslüman Kardeşlerin yardım kuruluşları yardım etmeye başladı ve sonunda Müslüman Kardeşler siyasal olarak daha da güçlendiler. Nihayet, Mübarek rejimini daha fazla taşıyamayacağına karar veren Mısır Ordusu, Mübarek’i devirmeye karar verdi. Mısır Ordusu darbeden sonra 18 ay Mısır’ı yönetmesine rağmen, artık toplumsal baskılar ve Arap Baharı’nın dinamizmi, ülkeyi demokratik seçimlere sürükledi. Müslüman Kardeşler seçimleri büyük bir üstünlük ile değil, ancak kıl payı (%52 / %48) kazandılar.
Müslüman Kardeşler, bir sene önce devraldıkları iktidara aslında hazır değillerdi. Hiç devlet tecrübeleri yoktu. İç ve dış politikayı nasıl sürdürecekleri, ekonomik sorunları nasıl aşacakları konusunda herhangi bir fikirleri yoktu. Mursi, iktidarı üstlendikten sonra Mısır’ın altından kalkılması çok zor olan ekonomik sorunları daha da ağırlaştı. Mursi, IMF ile işbirliğine gitmeyi reddetti. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri Müslüman Kardeşlerin başarısızlığı için dua etmeye başladılar. Müslüman Kardeşlere ekonomik sorunları aşması, yolsuzluğa son vermesi için destek veren kitleler ise ekonomi yönetimindeki başarısızlıkların “toplumsal Müslümanlaştırma” politikaları ile aşılmaya çalışılması, kitleleri Müslüman Kardeşlere karşı ajite etti. Birkaç sene önce Müslüman Kardeşleri destekleyen kitleler yavaş yavaş Müslüman Kardeşler rejimine karşı tavır almaya başladılar. Anayasa referandumuna ancak seçmenin % 30’unun katılması ve ancak % 65’inin “evet” oyu vermesi ve Mursi’nin iktidara gelmesinin birinci yılını protesto etmek için başlayan gösteriler, ordunun “iç karışıklık” gerekçesi ile darbe yapması ile son buldu. Aslında, bu süreç demokratik bir şekilde üç sene daha, gelecek seçimlere kadar devam etse, Mursi’nin ilk demokratik seçimleri çok ağır bir yenilgi ile kaybetmesi hemen hemen mutlaktı. Bir anlamda Mısır’da darbe Mursi’yi “başarısız olmaktan” kurtardı. Ve Mursi’nin “mağdur olmasına” yardım etti.
Şimdi Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ABD’nin de desteği ile Mısır’daki askeri yönetim destekli laik çevrelere büyük, çok büyük miktarda paralar akıtarak, gelecek seçimlere kadar toplumun ekonomik olarak rahatlamasını sağlayacak bir politika izliyorlar. Amaç, Mısırlı seçmenin zihninde “eğer laikler iktidarda kalırsa işler iyi gidecek” düşüncesinin çıkarılmasıdır. Eğer Mısır’da mevcut yönetim gelen ekonomik yardımların tabana ulaşmasını sağlayacak bir politika izler ise laik güçler en azından gelecek seçimleri kazanarak, gelecek “beş seneyi” kazanmış olacaklar. Fakat Mısır’da laikleri ekonomik yardımlar ile ayakta tutma politikası sürdürülebilir bir politika değildir. Eğer, Mısır ekonomisi sağlıklı bir zemine oturup, sosyal yardımlar ile ekonomik sıkıntılar bir ölçüde aşılamaz ise, ikinci seçimleri Müslüman Kardeşlerin kazanması kaçınılmaz bir sonuç olur.