Milyarları olan asgari ücretliler
Yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır. Geçen Ocak ayında VakıfBank ve Ziraat Bankası üzerinden verilen milyarlarca liralık kredileri yazmıştım.
Sayıştay tarafından incelenen ve raporlaştırılan bulgulara göre yıllardır milyarlarca lira usulsüzce ve hatalı bir şekilde iş insanlarına "istihdam teşviki" adı altında verilmişti.
Mesela Ziraat Bankası''nın kullandırdığı toplam krediler 2016 yılı sonu itibarıyla 236,6 milyar TL düzeyinde gerçekleşirken bu rakam 2020 yılı sonu itibarıyla 600,7 milyar TL düzeyine ulaşmış.
VakıfBank''ta da benzer bir durum var. 2019 yılında 270 milyar TL gerçekleşen nakdi krediler, 2020 yılında 414,4 milyara yükselmiş. Teminat karşılığında verilen gayri nakdi krediler ise 101,2 milyar TL olarak gerçekleşmiş.
Sadece VakıfBank üzerinden düşük faiz, ödemesiz dönem vb. avantajlar sağlayan kredi paketi yürürlükte olduğu süre içerisinde 6 bin müşteriye toplam 13 milyar 222 milyon 599 bin Türk Lirası kredi kullandırılmış.
Üstelik bu krediler sözlü beyanatta bulunanlara, sahte rapor tanzim edenlere, eksik evrak ile başvuranlara verilmiş. Yani siz gitseniz bin dereden su getirirler kredi vermek için ama birilerine su gibi akmış paralar.
Haliyle ben bunları yazınca beklerdim ki bankalardan "hayır böyle olmadı" itirazı gelsin. Gelmedi. Onun yerine banka çalışanlarının isyanıyla karşılaştım.
Meğer sağa sola bir telefonla milyarlar dağıtan bankalar işçilerini kötü koşullara mahkûm etmiş.
Yazıları yazdıktan sonra gelen mesajlarda ilginç tepkiler var.
Aktarayım.
VakıfBank güvenlik görevlileri çalışanları, 2 yıldır ücretlerinde tek kuruş zam almadıklarını belirtiyor. PYS Güvenlik Çalışanları, insanca yaşam standartlarına uygun maaş almak istediklerini söylüyor.
Sağa sola milyarlar veren banka o paraları koruması için güvenlik görevlilerine asgari ücret veriyor.
Bilindiği üzere VakıfBank güvenlik çalışanları, VakıfBank''ın kurmuş olduğu PYS Güvenlik Şirketi bünyesinde çalışıyor. PYS Güvenlik Şirketi ise güvenlik görevlilerine zam yapmamak için direniyor.
Bu kapsamda 1200 özel güvenlik çalışanı VakıfBank''ta asgari ücret alıyor.
Türkiye''nin bankacılık sektöründe 2. büyük bankası seçilen ve yıl kâr açıklayan VakıfBank Yönetimi ise güvenlik görevlilerini asgari ücretle çalışmasına göz yumuyor.
Üstelik banka çalışanlarına yüzde 47 oranında zam yapan sektör güvenlik görevlilerini hor görüyor. Acaba o insanlar olmasa sizin paranızı kim koruyacak?
Güvenlik görevlileri zammın yanında HalkBank ve Ziraat Bankası''nda olduğu gibi kadro talep ediyor. Haklılar sonuna kadar da yanlarındayım.
Çünkü hastalıktan korunmak için tedbir üstüne tedbir alınan personele ikramiye, pandemi destek ücreti, prim adı altında maddi konularda her türlü destek verilirken güvenlik görevlilerine ne yazık ki bir defaya mahsus zoraki bir maaşlık bir ödeme yapılmış.
Ben de yeni öğrendim...
Eşit göreve eşit ücret ilkesinden son derece uzak bir yönetim şekli sergileniyor.
Örneğin kendi bünyesinde kadrolu olarak çalışan güvenlik görevlisine ikramiye, prim, yüksek maaş, özel sağlık sigortası vb. haklar verilmesine rağmen aynı görevleri yapan iştirak personeline bu haklar verilmemiş.
Türkiye''nin en büyük ikinci bankası olunduğuna dair sürekli reklamlar verilmesine rağmen güvenlik görevlileri ne yazık ki asgari ücret ile çalışmaya mahkûm ediliyorlar.
Daha önce de öğretmenleri yazmıştım.
Toplumdaki sömürü düzenini göz önüne getirmek için uğraşıyorum.
Her meslek grubunda birbirinin neredeyse aynısı koşullar var. Köylünün çektiklerini mi sayayım, şehirdeki asgari ücretlinin ayçiçeği yağı kuyruğunda çektiği çileyi mi anlatayım.
Bu kadar bereketli toprakları böylesine bir yoksulluğa mahkûm etmek gerçekten ayrı bir beceriksizlik ve yeteneksizlik gerektiriyor.
Milyarları dağıtan kurumlarda tek bir banka güvenlik görevlileri mesleğine el attığınızda tonla hak yendiğini görüyorsunuz.
Her yıl milyarlarca lira kâr açıklayan kamu bankası ekstradan vereceği birkaç milyon lira için bin dereden su getirirken milyarları tek telefonla, tek kalemde iş insanlarına dağıtabiliyor.
İşte bu çarpık düzen bu adaletsizlik bu hukuksuzluk bizi bugünlere getirdi.
Eğer sağlam oturmuş bir adalet sistemimiz, hukuk düzenimiz, anayasamız, kurallara uyan iktidarımız, kurumların birbirini denetleyebildiği bir demokrasimiz olsaydı, neo-liberalizme, vahşi kapitalizme teslim edilmiş ekonomimiz olmasaydı, tarımda kendi kendine yeten bir ülke olsaydık, ne kadar doğal gaz ve petrol fiyatları artsa da bu kadar zarar görmezdik.
Diyeceğim şu...
Hak edene hakkını verin, hak yemeyin, adaletli olun gerisi kendiliğinden gelir.