Millî birliğimizin önemi

Alman Parlamentosu, sözde Ermeni soykırımı kararı tartışmalarında, konuşmaların çoğu Türkiye'de insan hakları ve basın özgürlüğü gibi özgürlüklerin tenkidine odaklanmış. Ermeni meselesinde teknik konuşma ise yalnızca muhalif oy veren Leipzig Milletvekili Bettina Kudla tarafından yapılmıştır.

Yani nereden bakarsak bakalım, Alman Parlamentosunun kararı siyasi gerekçelerle alınmış. Zaten tasarıyı hazırlayan Cem Özdemir de bunu inkâr etmiyor.

Bu defa öz eleştiri yaparsak, başka kararlara karşı da daha hazırlıklı oluruz. Alman Parlamentosunun aldığı bu kararda bizim iki temel yanlışımız oldu...

Birisi tasarı 14 ay bekledi... Biz de bekledik. Bu sürede hiçbir hazırlık yapılmadı.

Diğeri ise uluslararası tüm kuruluşlar, insan hakları, demokratik özgürlükler ve basın özgürlüğü konusunda, Türkiye'deki gidişattan endişe ederken, siyasi iktidar bu konularda tersine adımlar attı. Önlem almak yerine ''Ey''le başlayan ve gerçekte dış çevrelerde zafiyet göstergesi olarak algılanan yanlış tepkiler gösterdi.

Yine, bir taraftan tasarıyı hazırlayan Cem Özdemir'e ve tasarıya destek veren Alman Parlamentosu'nda yer alan Türkiye kökenli diğer 10 milletvekiline haklı olarak hepimiz kızarken, öte taraftan belki yukarıdaki iki yanlıştan daha önemlisi 2008 yılında Ermenilerden özür dileyen imza kampanyasına karşı toplumdan ve siyasi partilerden yeterli tepki gelmemişti.

2008 yılında imzaya açılan ''1915'te Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felaket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum." şeklindeki metni, o zamanki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül "fikir özgürlüğü" olarak nitelendirmişti.

Yine bir süre önce parti yöneticiliğinden istifa eden Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat da, "Özür dilemek bir erdemdir" demişti. Gerçekte ise özür içinde, Büyük Felaket sözü zımni anlamda soykırımı ifade ediyordu.

Kaldı ki AKP'den bir başka milletvekili, DTP'den bir milletvekili, CHP'den iki genel başkan yardımcısı ve bir Parti Meclisi üyesi bu bildiriyi imzaladılar. Ne yazık ki bunlarla ilgili bırakın önlem almayı, partileri sonradan bir kısmını seçilecek yerlerden tekrar milletvekili ve belediye başkanı yaptı.

Bu metne imza atanlar, Ermeni Taşnak Sütyun çetelerinin Erzurum ve Kars bölgelerinde yaptıkları katliam ve tecavüzlere acaba hangi gözle baktılar? Ermeni vatandaşlarımız dahi bu çeteleri lanetlerken, imza atanlar neden bu katliamları görmezlikten geldiler?

Dahası sorun siyaset üstü bir sorundur ve bizim millî sorunumuzdur. Türkiye'nin yanında değil de, soykırımın yanında yer alanların bu tutumunu insan hakları veya düşünce özgürlüğü ile izah etmenin imkanı yoktur.

Benim tahminim bu imza kampanyası büyük olasılıkla Almanya'da soykırım tasarısını hazırlayan Cem Özdemir için de ilham kaynağı olmuştur.

2015 yılı ocak ayında, bir gazete Baykal'a yapılan komplonun Almanya ayağını manşet yapmıştı ve fakat adı geçen partiler ve suçlananlar dahil, siyasiler yine tepkisiz kalmıştı.

Eğer biz Türk demekten korkar, millî sözünü kullanmaktan çekinirsek, içimizdeki yanlışları önlemezsek, siyaseti popülizme kurban edersek ve ''Anayasada ne yazarsa yazsın'' dersek, el alemden daha çok tokat yeriz.

Yazarın Diğer Yazıları