Milletvekili adayları
Seçim sürecinin başlaması ile beraber siyasi partilerdeki aday adayı furyasını izliyorum. Türkiye’deki gelişmelerden endişe duyup, kendisine yakışanı yerine getirip milletvekili adayı olarak hizmet etmek isteyenlere saygımız sonsuz. Ateşten gömleği giyebilmek her babayiğidin harcı değil. Milletvekilliğini meslek haline dönüştürüp 3-4 dönem rozet takmayı marifet sayanları bir kenara bırakıp, koltukta oturduktan sonra bu dönem aday olmayarak yerlerini yeni-genç kadrolara bırakanlara saygı ile şapka çıkarmak lazım. Vatandaş nezdinde en yıpratıcı makamda bulunduğunu bile bile yıpranmadığını iddia edip adaylıkta ısrar edenlerin uğrayacağı hüsrandan da söz etmenin anlamı yok. Tadında bırakıp, arkasında iz bırakabildilerse ne mutlu onlara. Şahsen bir dönemi yeterli görüyorum. En fazla ikinciliğin iktidar kadrosunu gerçek kurmaylarının hakkı olduğu kanaatindeyim.
Türkiye’nin dört bir yanından olduğu gibi yurtdışından değerli dostlar milletvekili adayları ile ilgili düşüncelerimi soruyorlar. Binlerce kişi aday olmuş. Önce hepsine hayırlı olsun diyelim. Lakin her gönülde bir arslan yatar. Benim gönlümün de arslanları var. Siyasete mesafeli dursak da inandığımız, güvendiğimiz ve ülkeye hizmet beklediğimiz insanların ayaklarına çarık olmaktan da beis duymayız. Kimse yanlış anlamasın. Her birinin ayrı bir değeri var. Ama kendi adıma şoförlüğüne, özel kalemine, afiş-pankart asmasına kadar her türlü göreve hazır olduğum üç büyüğüm var. Aslında toplumun her kesimi onları tanıyor. Bana da ihtiyaçları yok. Lakin, insanın kendisini anlatamama zorluğunu bildiğim için onları vatandaşa tanıtıp, seçmene anlatmayı görev sayıyorum.
Dünyanın en büyük tarihçisi, Türkiye’nin yüzakı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nu tanıtmaya gerek var mı? Üstelik Avşar beyi Halaçoğlu memleketim Kayseri’den aday. Ana-baba ocağımda Yusuf Hoca’nın yanında olmak, O’nu Meclis’e taşımak için elimizden gelen gayreti sergilemek de bize düşer. Dahası Türk milliyetçileri için Kayseri özel bir kenttir. AKP faşizmini burada yıkmak Alparslan Türkeş’in memleketine yakışır.
Türk ordusunun gözbebeği Engin Alan Paşa Silivri’de tutsak. Türk düşmanlarının, terör örgütünün beceremediği intikamı sahte belgelerle itibar infazına uğratanlara karşı Alan semboldür. Ömrünü dağlarda geçirdiği için politikanın ayak oyunlarını bilmez. Siyasete yabancıdır. Kahraman kendisini anlatamaz, kahramanlık payesini tarih verir. Ama kahramanı yazmak, tarihe not düşmek ve gelecek nesillere anlatmak da aydının sorumluluğundandır. İki kızı olduğu halde oğlu olmaktan onur duyduğum Engin Alan’ın milletvekili adaylığında O’na vekalet etmekten gurur duyacağım.
Ve rüzgârın oğlu Muhittin Çolak... Yeni nesiller tanımaz. Kırk yaşın altındakiler adını duysa da mücadelesini bilmez. 1964 yılında Türk Milliyetçiler Birliği’nde başlamıştır mücadeleye. İki yıl Gençlik Kolları Başkanlığı’nı yürütmüştür.1965’te Alparslan Türkeş’in genel başkan seçildiği CKMP kurultayındadır. 14 numaralı üyedir. 1967’de Gençlik Kolları Genel Başkanı, 1968-69’da Genç Ülkücüler Genel Başkanı, 1970’de MHP’nin özel kalem müdürlüğü, 1972 yılında Ülkücü İşçiler Birliği’nin kurucu ve başkanlığı, 1975’te Ülkü Ocakları Genel Koordinatörü, 1975-78 Çelik-İş Sendikası Bölge sorumlusu, 1979-80’de Hollanda ve Belçika’daki Türk derneklerinin kuruculuğu, 12 Eylül darbesinde Mayaş kuruculuğu, 1986-87’de Avrupa Türk Federasyonu Genel Başkan Vekilliği, 1994’de MHP MYK üyeliği, 1996’da MHP’nin Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Vekilliği yani Türkeş’in vekili. Türk Cumhuriyetleri ile ilgili çalışmaları başlı başına destan. Kısacası Muhittin Çolak, Türk milliyetçilerinin hafızası, Ülkücü Hareket’in arşividir. Rüzgârın oğlu Fizan’dan aday gösterilse ona yardıma koşmayacak bir tek ülkücü yoktur.
Hayırlı olsun hepsine...