Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Milletin verdiği ders!

Ana Muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na şehit cenazesinde büyük bir saldırı olmuştu.

İktidar kanadı bunu doğal bir olay gibi değerlendirmiş, Kılıçdaroğlu'na bir "geçmiş olsun" dahi dememiştir. Dahası "Kılıçdaroğlu da gittiği yeri bilecek" anlamına gelen ibretlik açıklamalar yapmışlardı. Saldırıyı yapanın bir tek kahraman ilan edilmediği kalmıştı!

Bu durum toplumsal bilinçaltında ciddi bir "mağdur" ve "mazlum" alan yaratmıştı.

Bunun üzerine 31 Mart seçimlerinin ardından iktidar kanadı vatandaşa hiç inandırıcı gelmeyen gerekçelerle YSK'ya "on dört bin fark, farktan sayılmaz seçim yenilensin" diye karar aldırdı.

Böylece İmamoğlu'na verilmiş olan mazbata elinden alındı.

Açıktan İmamoğlu mağdur edildi ve halk da bunu gördü.

İktidar vatandaşın tercihini yok saymış ve seçimin yenilenmesi sürecinde vatandaşın aklıyla alay eder gibi bir davranış içine girmiştir.

7 Haziran seçimlerinin 1 Kasım'da tekrarlanmasıyla kaybettiği oyları telafi eden AK Parti bu kez de aynı şeyin olacağını düşünmüş ve tabii ki yanılmıştı.

Seçimin tekrarlanması için sunulan gerekçe de vatandaşa çok saçma gelmişti!

Bir zarfa konulan dört oydan birisi geçersiz üçü geçerli sayılıyordu.

Halbuki İstanbul'da seçmen 31 Mart'ta çok ciddi ve bilinçli bir tercih yapmıştı. İlçelerde iktidara oyunu veren vatandaş Büyük Şehir'de muhalefetin adayına oyunu vermişti. Bu herşeye kadir kibirli bir iktidara vatandaşın artık güvenmediği ve onu denetlemek için bulduğu bir çözümdü.

Vatandaşın bu mesajını iktidar almadı.

Seçimlerin iptali için bulunan gerekçe ise şaka gibiydi. Vatandaşın aynı sandık kurulu ile yaptığı ve ilçe belediye başkanlığı, encümen ve muhtarlıklar için kullanılan oylar geçerli sayılırken İBB Başkanlığı için atılan oylar aynı sandık kurullarının kurallara uygun teşekkül etmediği gerekçesiyle kanunsuz sayılarak seçimin yenilenmesi kararı alınıyordu.

Bu gerekçeyle mazbatası elinden alınan İmamoğlu'nun mağdur edildiği ve hakkı gasbedildiği duygusu yaygın bir kanaat haline geldi.

İktidarın devlet gücünü arkasına alarak hakkı, hukuku, adaleti hiçe sayması ve hak edenin hakkını teslim etmemesi ciddi bir öfke yaratmıştır.

Bu açık haksızlık vatandaşta ciddi bir tepkiye neden olmuştur.

Devlet, iktidar, medya ve siyaset oligarşisi İmamoğlu'na karşı işbirliği içine girince mağduriyet katlandı. Medya İmamoğlu'nu eleştirdikçe popülaritesi yükseldi, halk nezdinde iyiden iyiye elinden mazbatası alınmış bir mağdur konumuna itilmiş oldu.

İş bununla da kalmadı. İmamoğlu'na FETÖ'cü, Rum, Pontus, Sisi, Kostantinopolcu gibi akla ziyan yakıştırmalarda bulunuldu.

Yalnız İmamoğlu'nun değil bütün muhalefetin "dörtlü çete" torbasına doldurularak PKK'yla ve FETÖ'yle ilişkilendirilmesiyse iktidara duyulan güvenin dibe vurmasına neden oldu.

Dananın kuyruğunu ise Cumhur İttifakı'nın adayının Diyarbakır'da oy alma uğruna "Kürdistan" ve "PeKeKe" saçmalığının altına imza atmasıdır.

Bunu üzerine bir de terörist Osman Öcalan'ın TRT'de sahneye çıkarılması vatandaşın aklının iyice karışmasına neden olmuştur.

Buna bir de seçimlere üç gün kala İmralı'ya yapılan Öcalan ziyaretleri ve ondan alınan mektuplu destek halk nezdin de bu kadar da oportünizm olmaz duygusunu geliştirmiştir.

İktidarın uyguladığı rezalet denilebilecek göçmen politikası ve ekonomideki kötüleşen durum vatandaşı çileden çıkarmıştır.

Sonuçta bu şartlarda seçim yenilendi ve 14 bin fark kapanacak yerde açıldı. Mazbatası elinden alınan İmamoğlu farkı 806 bin'e çıkararak tarihi bir olayın altına imzasını atmış oldu.

Türk halkı zamanında Erdoğan'ın İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığını iptal ederek hapse atan kudret elitlerine karşı hangi tavrı sergilediyse 23 Haziran seçimlerinde de İmamoğlu'nu mağdur eden iktidara karşı da aynı tavrı sergilemiştir!

Vatandaş cephesinde değişen yeni bir şey yoktur!

Yazarın Diğer Yazıları