Milletin vekili çalışıyor!
Türkiye Büyük Millet Meclisi, son zamanların belki de en kontrolsüz ve ilginç dönemini yaşıyor.
Bütçe görüşmeleri sırasında iktidar partisinin cevap vermeye bile tenezzül etmediği iddialar, havada kalan soru önergeleri, reddedilen araştırma talepleri...
Başkanlık sistemi ile birlikte gücünü büyük ölçüde kaybeden Meclis'i gazeteciler bile takip etmemeye başladılar. Ankara'daki politika muhabirlerinin çoğu Saray'dan gelecek açıklamalara kulak kesilmiş durumda.
Meclis şu anda adeta bir sivil toplum örgütü hüviyetine büründü. Kamu yararı günde sivil toplum örgütlerinin en büyük özellikleri de objektif olarak hazırladıkları raporlardı. O yüzden yeni sistemdeki Meclis'in hazırlayacağı raporlar en azından kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından çok değerli. Çünkü işini layığıyla yapan sivil toplum kuruluşu da neredeyse kalmadı!
***
Yakın dönemde; 15 Temmuz ve FETÖ'nün siyasi ayağı, Muhsin Yazıcıoğlu suikastı, EYT'lilerin durumu, Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızın toplama kamplarına alınması, işçi ölümlerinin araştırılması, madenlerin denetlenmesi, şeker fabrikaları özelleştirmelerinin araştırılması gibi konular Meclis'e taşındı.
Bu tekliflerin hepsi AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Oysa bu konular sadece muhalefetin değil Türkiye'nin ortak sorunuydu. Daha sonra iktidara şöyle bir teklif yapıldı "Eğer muhalefet olarak bizim hazırladığımız önergeleri, teklifleri kabul etmiyorsanız, siz hazırlayın biz destek verelim."
Ama bu talep de karşılık bulmadı.
Seçimlerden kısa bir süre önce de ilginç bir vaka yaşanmıştı.
Neredeyse her siyasi görüşün kurucularının üniversitelere isim olarak verildiğini gören milletvekilleri, Alparslan Türkeş ve Muhsin Yazıcıoğlu isimlerinin de 2 farklı üniversiteye verilmesi teklifini getirdiler. Bu teklifi de bizzat AK Partili ve MHP'li vekiller reddetmiş, konu bir daha açılmamak üzere kapanmıştı.
Son olarak CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel'in "Muhsin Yazıcıoğlu suikastı araştırılsın" teklifinde ise akıl almaz bir olay yaşandı. Önergeyi AK Parti ve MHP reddederken, BBP'nin tek milletvekili de Meclis'e gelmedi.
Meclis'te tüm bunlar yaşanırken artık saygı sınırlarını aşan bir hareket geldi.
AK Parti milletvekili Kenan Sofuoğlu şu fotoğrafı paylaştı:
Adeta ABD başkanlarının dünyayla dalga geçen "masa üzerine ayak uzatma" hareketi gibiydi.
Paylaşımını sosyal medya hesabından yapan Sofuoğlu, "emirerlerim" diye not düşmeyi de unutmamıştı. Muhtemelen maaşını devletin verdiği milletvekili danışmanı olan iki kişiye karşı ayaklarını uzatmıştı.
Bir yanda Soma maden kazasından çıktıktan sonra "ayaklarım çamurlu, sedye kirlenmesin" diyerek ayaklarını uzatmayan işçi kardeşimiz, diğer yanda ise milletin vekili!
Aynı Sofuoğlu, seçimden sonra şu demeci vermişti: "Nereden geldiğimi unutmadım. İstanbul'un lüks yerlerine yerleşmedim, sosyete arkadaşlarım yok. İnsanlar konuşmayı çok seviyor. 'Lamborghini'ye binip niye partiye gitti?' dendi. Alnımın teriyle kazandığım parayla aldığım arabama bindim gittim. Kimse hesap soramaz. Lamborghini'ye binmekle burnu yükseklerde adam olmuyorsunuz. Milletin derdinden anlamaz deniyor. Bu işler bindiğiniz arabayla olmuyor."
***
Erdoğan, 24 Aralık'ta yaptığı bir konuşmada Hülagu ile Kadıhan diyaloğunu anlatan hikâyeden şu bölümü paylaşmıştı: "Seni buraya bizim amellerimiz getirdi. Allah'ın bize verdiği nimetlerin kıymetini bilemedik. Esas gayemizi unutup makam, mevki mal mülk peşine düştük. Zevk ve sefaya daldık. Cenab-ı Hak da bize verdiği nimetleri almak üzere seni gönderdi."
Erdoğan, sonrasında AK Parti teşkilatlarına şu mesajı verdi: "Anladık mı? Birbirimizle uğraşmayı bırakacağız birbirimizi Allah için seveceğiz. Eğer biz nankörlük yoluna saparsak akıbetimiz eninde sonunda böyle olur."
Konuşma metnini yazanı kutlamak gerekiyor.
Mevcut durum ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi.